HABERDAR | Nadir ULUS
Irak Ordusu ekim ayından bu yana devam ettirdiği Musul operasyonunda şehrin doğu yakasını ele geçirdi (Musul ve El Bab operasyonlarının yakın zamanlarda basladığı düşünülürse, el Bab gibi nispeten küçük bir şehirde basiretsiz idarecileri nedeniyle Türk ordusunun elinin hâlâ boş olması önemli bir gösterge).
Öte yandan, IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlar çerçevesinde, bölge yapısal değişiklikler geçiriyor. Bu yapısal değişiklikler, önümüzdeki dönemde yeni krizlerin habercisi. Nitekim, Şii milislerin Sunni bölgelerdeki faaliyetleri Irak’taki krizin Işid’le son bulmayacağının en önemli göstergesi.
Şii – Sunni Çatışması Yayılıyor
Musul Operasyona ilişkin endişe Şii milislerin Sunni bölgesi olan Ninova eyaletine girmesi ve buralarda Sunni halka karşı insan hakları ihlalleri gerçekleştirme ihtimaliydi. Nitekim, daha önce Felluce’de ki operasyonlarda Sii milisler önemli sorunlara neden olmuşlardı.
Bu nedenle, Iraklı Sunni siyasetçiler, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri Sii milislerin Musul’a girmesine karşı çıkmışlardı. Buna karşılık Hasd’us Saabi ve bu çatı altındaki Sii milis güçleri Musul operasyonuna mutlaka katılacaklarını açıklamışlardı. Bagdat’taki sert tartışmaların ardından Sii milislerin operasyona katılması, ancak Musul’a girmemesi konusunda anlaşma sağlanmıştı.
Geçen süre zarfında Şii milislere ilişkin insan haklari ihlali şikayetleri artarken, bu grupların Musul’a girdikleri de iddia edilmeye başlandı. Tabi bu durum operasyon öncesi sağlanan uzlaşyı ihlal ediyor ve uzun vadeli krizlerin tohumlarını atıyor.
Buna karşılık, Türkiye’nin Başika’da bulunan üssünde eğitim gören eski Musul valisi Etil Nuceyfi’ye bağlı Sunni Ninova Muhafizları grubuysa operasyondan tamamen dışlanıyor. Geçtiğmiz hafta, Irak ordusu, Ninova Muhafizları’nın IŞİD’den kurtarılan Sunni bölgelerine girmesi halinde tutuklanacaklarını açıkladı. Kaldi ki, Ankara’yla arasi iyi olan Nuceyfi hakkında da tutuklama kararı bulunuyor.
Sunni güçlere getirilen kısıtlamaya karşılık, Sii milislerin bölgedeki etkisi giderek artıyor. Saddam sonrası ABD yönetiminin eski Irak kurumlarını, en önemlisi de Irak Ordusunu feshetmesi uzun vadede İran’ın milis güçlerinin ortaya çıkmasını sağladı. Merkezi hükumetin otoritesini kuramadığı ve yargıya hesap vermeyen bu milislerin gücü giderek artıyor. Hasd’us Saabi’nin Felluce gibi yoğun Sunni bölgelerde dahi ofis açması uzun vadeli tehlikeleri işaret ediyor.
Türkiye Denklem Dışı
Irak’ın geçirdiği bu yapısal dönüşümler esnasında Türkiye tamamen denklem dışı kalmış durumda. Gerek Musul operasyonuna katilma gerekse Başika üssü gibi konularda Erdoğan hükümeti hamaset dolu konuşmalar yapsa da, Türkiye etkisiz eleman konumunda. Bölgenin önemi nedeniyle Ankara’nın Irak’ta varlık göstermek istemesi normal bir durum.
Hatta Türkiye için bir gereklilik. Özellikle de İran’ın etkisi gözönünde bulunduruldugunda. Bununla birlikte, Erdoğan’in IŞİD’e yakin gruplara desteği, dış politikada strateji eksikliği ve santaj taktikleri Türkiye’yi Irak’ta devre dışı bıraktı.
‘Misak-i Milli’ sınırlarında gerçekleşen, onlarca ülkenin katıldığı uluslararası bir operasyona Türkiye bütün diplomatik kampanyasına rağmen katılamadı. Ankara, Musul’da kara gücü bulunduramamak bir yana, vaziyeti düzeltmek namina hava operasyonlarında dahi varlik gosteremedi. Tabi bu durum işin sadece Musul operasyonuna iliskin yönü. Türkiye, Irak’ın zaten sıkıntılı olan mezhepsel dengelerini alt üst edebilecek hususlarda dahi sesini çıkaramıyor.
Yakın zaman önce Irak Parlamentosu tartışmalı bir kararla, Sii milis grubu Hasd’us Saabi’ye yasal statu tanıyarak bu gruba resmiyet sağladı. Iran etkisi, mezhep eksenli ideolojisi, silahli unsurları, yargı denetiminden uzak olması, insan haklari ihlalleri gibi konular nedeniyle oldukça şaibeli olan bu milis gücü önümüzdeki dönemde bölgesel istikrarın en önemli tehdidi olacak görünüyor. Buna karşılık Ankara’nın tepkisi resmi kınamalardan öteye gidemiyor.
Bu denkleme Barzani’nin Irak Kürt bölgesel yönetimi de dahil olunca işler daha da karışık bir hal alıyor. Ankara’nin Erbil yönetimiyle doğrudan yaptığı petrol ticareti, KDP’nin Ankara’da temsilcilik açacak olması ve Turkiye’nin Kuzey Irak’ta Basika’dan başka askeri üssünün olduguna ilişkin iddialar Bağdat’ta ‘Türkiye Irak’ı parçalamak istiyor’ düşüncesini güçlendiriyor. Bu durum da Ankara’yı Irak siyasetinde marjinalleştiren etkenler arasına sokuyor.
ABD’nin Irak operasyonu’ndan bu yana Türkiye politikası değerlendirildiğinde söylenebilecek en doğru şey AKP’nin Irak’ı, Iran’ın eline teslim ettiği olur. Yıllardır izlenen yanlış politikalar ve sonuçta İran’ın Bağdat’ı avucuna alması hâlâ
Ankara’nın gözünü açmış degil. Ankara, kendi demokrasisini infaz etme peşindeyken, bölgesel rakibi Iran, Irak ve Suriye’deki stratejik kazanımlarını devam ettiriyor.