Rus Başkanlık Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Suriyeli muhaliflere sunduğu anayasa değişikliği taslağından Kuzey Suriye’de Kürt Özerk Bölgesi teklifi çıktı.
Rusların sunduğu anayasa taslağında yerel yönetimleri güçlendirme, Kürtçeyi resmi dil yapma, ulus devletten adem-i merkeziyetçiliğe geçme ve bunların yanında devlet yönetimini sekülerleştirme gibi hususlar yer alıyor.
Neredeyse tamamen Ankara’nın himayesinde olan muhalif heyet bu tasarıyı ‘yabancı bir devlet tarafindan hazırlanmış olması’ gerekçesiyle kabul etmedi. Ancak bu teklifin Erdoğan’ın en önemli müttefiği olan Putin’den gelmiş olması durumun ciddiyetini artırıyor.
Ankara evcilik Moskova satranç oynuyor
Moskova her ne kadar Ankara’yla sıkı işbirliği içinde olsa da, hiçbir zaman Türkiye’nin Kürtler konusundaki endişelerini paylaşmadı. Ruslar PYD’yi terör örgütü olarak tanımlamaktan kaçınmış, dahası Moskova’da PYD ofisinin açılmasına da izin vermişlerdi.
Astana’daki muhalif heyetin yapısı gözönünde bulundurulduğunda, Rusya’nın söz konusu anayasa değişikliği taslağının muhalifler tarafindan benimseneceğini umması cok naif olur. Birkaç hamle sonrasını hesaplayarak oynamaya alışan ve söyleyeceğini diplomatik sayilmayacak bir açık sözlülükle doğrudan dile getirmesiyle tanınan Rus diplomasisi son hamlesiyle Amerikalılara, Türklere ve Kürtlere ayrı ayrı mesajlar iletiyor.
ABD yeni yönetimi yetkilileri, Kuzey Suriye’deki Kürt yönetimini IŞİD’le mücadelede sahadaki en onemli müttefik olarak tanımladı. Bu çerçevede, Kürt özerk yönetimi teklifi Putin’in Suriye politikasında Trump yönetimine kendisiyle uyum içinde olacağına dair bir işaret olarak yorumlanabilir.
Türk-Rus ilişkilerinde ise daha farklı bir denklemden bahsedebiliriz. Moskova’da (yaptığı tüm şirinliklere ve Rus yanlısı “u” dönüşlerine rağmen) Erdoğan’a yönelik derin bir güvensizlik hakim. Erdogan’ın sadakat geçmişine bakıldığında Trump’ın atacağı bir adımla Erdoğan’ı Kremlin kapısından Beyaz Saray’a getirebilmesi ihtimaller dahilinde. Bu çerçevede, Moskova Suriye’deki gücünü ve potansiyelini göstererek yeni bir oyunun kurulduğu bu günlerde Ankara’yı uyarmak istiyor.
Son olarak, Rusların sunduğu anayasa değişikliği teklifinin Kürtlere bakan yönünde ise Moskova’nın Kürtleri Washington’a terk etmeme amacı güttüğü görülüyor. Kuzey Suriye’deki Kürt yönetimi son 6 yılda önemli stratejik kazanımlar elde etti. Birbirinden coğrafi olarak kopuk Kürt kantonları büyük oranda birleştirildi ve askeri-siyasi kurumsallaşma adına muhaliflere göre önemli mesafe alındı. ABD’nin desteği de göz önünde bulundurulduğunda, Ruslar için sahadaki Kürt gerçeğini reddetmenin hiçbir gerekçesi bulunmuyor.
Iki Yüzlülüğün Tehlikeleri
Erdoğan ve AKP’li yetkililerin PYD’ye destek verdiği için Obama yönetimine yönelttiği diplomatik dille alakası olmayan ağır eleştiriler hala Amerikalı yetkililerin dilinde. Öte yandan, Ankara cenahının ikili ilişkiler sanki tamamen ABD tarafindan bozulmuşcasına takındığı tavır, diplomatlarımızın dünya politikasını okuma konusundaki cehaletinin diğer bir örneğini teşkil ediyor. Bu bağlamda Ankara, Trump yönetiminin Kürtleri desteklememesini ikili ilişkileri düzeltmesi için ön şartlardan biri olarak ileri sürdü.
Ankara, Atlantik cephesinde en yakın Batılı muttefiklerine karşı Kürt konusunda bu kadar sert bir duruş sergilerken, Rusya’nın açık bir şekilde Kürt Özerk Bölgesi önerisine sessiz kalmasının ya da cılız şekilde ‘biz de o zaman Esed’i istemiyoruz’ minvalindeki nazlanmalarının tutarlılıkla açıklanacak bir tarafı bulunmuyor.
Bu tutarsızlık bir yana Ankara’nın Moskova’ya cevap vermeyip sessizliğini devam ettirmesiyle, Suriye’deki Kürt politikasına ilişkin değişiklik yapma konusunda Trump yönetimine baskı yapma durumu ortadan kalkıyor.
Moskova’nın Kürt politikasına yönelik bu sessizlik Türkiye’nin üst perdeden takındığı tavırlara rağmen bölgedeki kozlarının çok zayıf olduğunun Trump Yönetimince anlaşılmasına ve yukarıdaki taleplerinin reddedilmesine zemin hazırlıyor.
Stratejik derinliğimiz gün geçtikçe derinleşiyor! Hayırlı olsun.
NADİR ULUS