Antikapitalist Platformu, Cezayir Toplantı Salonu’nda “Bedenimiz, hayatımız, emeğimiz, kararımız bizim, kadınlar direnişte” adlı forum düzenledi.
Foruma konuşmacı olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Suriyeli sağlık çalışanı Ghada Shaaban, marksist.org yazarı Rümeysa Özüyağlı ve Antikapitalistler Platformu üyesi Yıldız Önen katıldı.
Forumda ilk olarak konuşan HDP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, 1980 yılında başladığı feminist mücadeleden kesitler anlatarak sunum yaptı.
Kerestecioğlu, “O dönem ekonomik düzeni protesto etmek ve kadınlık durumunu sorgulamak değildi sorgulanan. 12 Eylül geldiği zaman dünyada feminist bir dalga vardı. İlk defa kendimiz için kendi sözümüzü söylemek için sokaklara çıktık” dedi.
“BİR TÜR BİLİNÇ YÜKSELTME TOPLANTILARI YAPIYORDUK”
“Kadınlar Vardı” belgeselini o dönemde çektiğini ve Somut dergisini çıkardıklarını anımsatan Kerestecioğlu, feminizm üzerine pek çok kadının o dönem yazılar yazdığını söyledi.
En önemli toplantıların ise İstanbul’da yapılmaya başlandığını belirten Kerestecioğlu, “Şiddet sanki bize dokunmaz ve belli kesimlerde vardır gibi şeylerin ne kadar rivayet olduğunun aksine şiddetin her yerde var olduğunu gördük. Bundan hareketle kadınlarla yaptığımız toplantılar bir tür bilinç yükseltme toplantılarıydı. Çok değerliydi, deneyimleri birleştirmek ve bir araya gelmekti amacımız.
İlk feminist dergi olan ve kadınların bir araya gelerek çıkardığını Sosyalist feminist Kaktüs dergisini çıkardık. O dönem her kesimden kadınlarla renkli toplantılar yapıyorduk” diye konuştu.
“KADINA ŞİDDETİ GÜNDEMLEŞTİRMEK TEMEL GÜNDEMDİ”
“Kadına yönelik şiddeti gündem yapmak istediğimiz günlerdi” diyen Kerestecioğlu, askeri darbeden sonra yasal mitinglerin yapılamadığı bir dönemde kadına yönelik şiddete karşı bir miting örgütlediklerini söyledi.
“Kaç kadın geleceğini de bilemiyorduk. Kim gelir böyle bir çağrı yaptığımızda dedik ama kaç kadın olursa olsun yapacağız dedik. Binden fazla kadın geldi eyleme. Bu eylemin çok farklı bir anlamı vardı. Her şey çok kısıtlıydı çünkü. İlk trans kadın arkadaşımıza da söz verdik. Sokağa çıkma noktasında bir dönüm noktasıydı.
‘Kadınlar vardır’ şarkısını besteledim. Tacize karşı duyarlılık oluşturmak amacıyla Mor İğne kampanyası düzenledik. 80’li yıllar sokak mücadelesi anlamında ve ‘özel olan politiktir’ sözünün hayata geçirilmesi konusunda önemlidir. Başörtüsünün yasaklanması nedeniyle kadınların yaptığı eylemler vardı ayrıca. Onlarla da dayanışma içinde olduk” ifadelerini kullandı.
“DAYANIŞMA BUGÜNÜN EN SİHİRLİ SÖZÜ”
90’lı yıllardan sonra Kürt kadın özgürlük hareketinin başladığını ve son derece önemli bir yerde durduğunu ifade eden Kerestecioğlu, “Meclis’te kadın sayısını bizim çoğaltıyor olmamız, beşi kadın tutuklu vekillerimizin varlığı, kadın düşmanı politikaların bizim üzerimizden tezahür ettiğini gösteriyor.
Ülkenin çok daha aydınlık geleceğine ve kadın mücadelesine darbe vurulan süreçler. Bedenimiz, hayatımız, kararımız bizim. Biz bunu 80’lerden beri söylüyoruz ve dayanışmadan başka yolumuz yok. Dayanışma bu günün en sihirli sözü” dedi.
marsist.org yazarı Rumeysa Özüyağlı ise son süreçte yaşanan kadına yönelik cinsel saldırılara kadınların çeşitli eylemlerle tepki gösterdiklerini söyleyerek, bunun kadınlar için cesaret verici olduğunu belirtti.
“SURİYELİ KADINLAR İŞYERLERİNDE TACİZ EDİLİYOR”
Suriyeli mülteci kadınların yaşadığı zorluklar üzerine bilgiler veren Suriyeli sağlık çalışanı Ghada Shaaban ise, “Türkiye’deki Suriyeli kadınlar, Suriye’den çıktıktan sonra dil öğrenemediler. Kadınlar hastaneye gittiklerinde çok zor durumda kalıyorlar. Bazı yaşlı kadınların çocukları Avrupa’ya gittiği için zor durumda çünkü iş bulup çalışamıyorlar.
Eğitimli olan kadınlar ve hiç eğitim almamış olan kadınlar da var. Eğitim gören kadınlar el işçiliği, yemek yapmak gibi işlerde çalışıyorlar. Suriyeli kadınlar işyerlerinde taciz ediliyor. Bunu yaşayan kadınlar ise korkudan konuşamıyorlar. Bazı kadınlar ev içi şiddete uğruyor” dedi.
“EVDE DOĞUM YAPMAYI TERCİH EDİYORLAR”
Shabaan’a Küçükçekmece Hastanesi’nde 115 çocuğun cinsel istismarının ve bunlardan 39’unun Suriyeli kız çocuğu olduğu hatırlatılan soru soruldu. Shaaban, soruya erken yaşta evlenmiş Suriyeli kız çocuklarının başka kimlikler üzerinden hastaneye kaldırıldığını ve son örnekten sonra korkudan dolayı hastaneye gitmek yerine evde doğum yaptıkları cevabını verdi.
