Covid-19 pandemisinin başından bu yana uygulanan karantinalar ve kısıtlamalar, sosyal hayatımızda köklü değişikliklere neden oldu. Aile ve arkadaş buluşmaları azalırken evde geçirilen zaman miktarı arttı. Yaz aylarından bu yana dünyanın pek çok yerinde kısıtlamalar kaldırıldı ve “normalleşme” başladı. Ancak sosyal hayatın eski ritmini yakalaması zaman alacak gibi görünüyor.
Çok sayıda kişi pandemi öncesi döneme göre daha çabuk yorulduğunu söylüyor. İşten çıkıp eve gelmek ve sosyalleşmeleri ev içi ortamlarla sınırlı tutmak yaygın eğilimler arasında. Ruh sağlığı uzmanlarına göre bunun nedeni, pandemide düşük uyarıcı ortamlarda çalışmaya alışan beynin yüksek uyarıcı ortamlara adapte olmakta zorluk çekmesi. Beynin daha farklı ve daha yavaş bir seviyede çalıştığı bu durum “psikolojik kış uykusu” olarak tanımlanıyor.
Londra merkezli politika ve kültür dergisi The New Statesman’de yayımlanan bir makaleye göre bu tanım ilk kez 2018 yılında Antarktika’da yapılan bir araştırmayla ortaya çıktı. Araştırmaya göre Antartika’ya taşınan katılımcılar, dünyanın daha merkezi bölgelerinde yaşayanlara göre daha çok sıkıldıklarını ve kendilerini daha az enerjik hissettiklerini ifade ettiler. Araştırmacılar bunun üzerine, dünyanın bir ucunda yaşayan bu insanların duygusal kapasitelerinin önemli ölçüde azaldığını ve psikolojik kış uykusu sürecine girdikleri sonucuna ulaştı.
Semptomları, tükenmişlik sendromuna çok benzeyen bu durumun pandemi karantinaları süresince yaygın görüldüğü ve bu kişilerin şu anda yüksek uyaran seviyelerine uyum sağlamakta zorlandığı belirtiliyor.
“Beyin güç tasarrufu modunda çalışıyor”
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Psikiyatri Uzmanı Dr. Emre Mutlu’ya göre psikolojik kış uykusunun önemli nedenlerinden biri de pandemide stres mekanizmasının yoğun bir şekilde çalışması. Uzm. Dr. Mutlu, stres seviyesinin yükseldiği dönemlerde insan beyninin tıpkı şarjı azalan bir cep telefonu gibi güç tasarrufu moduna geçtiğini ve kalan enerjisini daha hayati ihtiyaçlar için harcadığını söylüyor. Bu benzetmeyle 1,5 yıldır pandemi gölgesinde süren sosyal yaşamı özetleyen Dr. Mutlu, “Vücut ve zihin tehlikenin tam olarak geçmediğini biliyor ve tüm normalleşmelere rağmen bizi korumak için enerjisini daha hayati şeylere aktarmaya çalışıyor” diyor.
Pandeminin ilk dönemlerinde maske, sosyal mesafe ve evden çalışma kurallarına uyum sağlamakta zorluk yaşandığını hatırlatan Uzm. Dr. Mutlu, “normalleşme” sürecinde de benzer zorlukların ortaya çıktığını söylüyor. Mutlu sözlerini, “Beynin ve zihnin çalışması belli bir alışkanlık içinde devam ediyorken bunu değiştirebilmesi için biraz zaman gerekiyor” diye sürdürüyor.
“Muazzam bir yorgunluk ve bunun getirdiği mutsuzluk var”
İstanbul’da gazetecilik yapan 26 yaşındaki Eda Narin, pandemi öncesine kıyasla daha az dışarı çıkmasına rağmen daha çok yoruluyor. Mesai bitiminde tek düşündüğü eve dönmek olan Narin, eve gittiğinde ise başka bir şeyle ilgilenebilecek enerjisinin kalmadığını söylüyor:
“Neredeyse aylarca evde kaldık ve gerçekten dışarı çıkmak beni yoruyor. Psikolojik olarak da çok çabuk yıpranıyorum. Bu sürece nasıl alışacağım onu pek kestiremedim. Gerçekten yorgunluğumun katlanılamayacak seviyeye kadar geldiğini görüyorum.”
İstanbul’un artık daha yorucu bir şehir olduğunu düşünen Eda Narin, arkadaşlarıyla program yaparken iki kere düşünüyor. Narin, “Mesela ‘Ya yapmasak mı yorgunum çünkü’ diyorum. Dışarı çıkarken eve nasıl döneceğimi düşünmeye başlıyorum. Çok yorulacağım için metrobüste ayakta duramam, oturmak için sıra beklesem orada da yorulacağım. Hep bunlara odaklanıyorum. Muazzam bir yorgunluk ve bunun getirdiği bir mutsuzluk var” diyor.
“Hafta sonları iki gün boyunca hiç dışarı çıkmadığım günler oluyor”
31 yaşındaki biyolog Hande İpek Yetke ise pandeminin sosyalleşme algısını kökten değiştirdiğini söylüyor. “Pandemiden önce işte ne kadar yorulursam yorulayım sosyalleşmek, arkadaşlarımla dışarıda vakit geçirmek ya da yeni insanlarla tanışmak için enerjim, isteğim oluyordu” diyen Yetke, içinde bulunduğu yeni durumu şu sözlerle anlatıyor:
“İşten eve gelip sadece uzanmak ya da mevcut arkadaşlarımla evde vakit geçirmek istiyorum. Hafta sonları iki gün boyunca neredeyse hiç dışarı çıkmadığım günler oluyor. Hatta evim sahile çok yakın olmasına rağmen gidip yürüyüş yapmak ya da oturmak istemiyorum. Daha çok evde vakit geçirmek, dizi izlemek, uzanmak istiyorum. Şu anda yeni insanlarla tanışmak dahi benim için çok zor.”
Reçete rutinleri sürdürmek
Peki psikolojik kış uykusundan nasıl çıkabiliriz? Uzm. Dr. Mutlu’ya göre en önemli formül pandemi öncesindeki rutinleri devam ettirmek. Bunların başında artık kalıcı hale gelen evden çalışma düzenini gözden geçirmek geliyor. Toplantılara pijamalarla değil dışarıda giyilen kıyafetlerle katılmak ve mesai saatlerini düzenlemek atılabilecek önemli adımlar olarak gösteriliyor.
Covid-19’dan korunma kurallarına uyarak etkinliklere katılmak ve açık havada zaman geçirmek de öneriliyor.
Psikolojik kış uykusu sendromu, isteksizliğe de neden olabiliyor. Uzm. Dr. Emre Mutlu, isteksizliğin belirli bir noktada kendiliğinden biten bir şey olmadığını belirterek adım atılması gerektiğini söylüyor. Mutlu, “Bunun da bir alışkanlık süreci var ve aşama aşama olması gerekiyor. Eskiden spor yapıyorken şu anda spora tekrar başlayamayabilirsiniz, ama evin etrafında 5- 10 dakika yürümeye başlayabilirsiniz. Önceden yarım saat spora gidiyorken bu sefer 10 dakika gidebilirsiniz” tavsiyesinde bulunuyor.
Uzm. Dr. Mutlu, adım atmakta zorlananların bir uzman tavsiyesi almalarında fayda olduğunu ekliyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – AYNUR TEKİN