Aşı karşıtlığı hem ülkemiz hem de dünya için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.
Kovid-19 aşılarının kullanılmaya başlanmasıyla birlikte aşı karşıtlığında artış görüldü ve bu durum kızamık vakalarında artışa neden oldu.
Aşılamada özellikle kızamık için yüzde 95 oranının kritik bir sınır olduğunu vurgulayan Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, 58’inci Türk Pediatri Kongresi’nde bu oranın altına düşüldüğünde kızamık vakalarında bir artış beklendiğini açıkladı.
Türkiye’de yakın zamana kadar aşılanma oranları ve yapılan aşı sayısı bakımından iyi bir konumda olduğunu belirten Prof. Dr. Çokuğraş, çocuklarda 13 hastalığa karşı aşılamanın yüzde 88-99 oranında gerçekleştiğini ifade etti.
Çokuğraş, birçok Avrupa ülkesinden bile iyi seviyede olduğunu ancak aşı karşıtlığının artmasıyla birlikte bu oranlarda bir azalma görüldüğünü belirtti.
“Aşılanma oranları yüzde 95’lere kadar geriledi” diyen Çokuğraş, kesin rakamın Sağlık Bakanlığı tarafından daha iyi bilineceğini söyledi.
“Özellikle eylül ve ekim aylarından itibaren kızamık vakalarında artış görülüyor”
Türkiye’nin her yerinde kızamık vakalarında artış olduğunu belirten Çokuğraş, şunları söyledi:
42 yıllık hekimlik hayatımda, özellikle gençliğimde korkulu bir hastalık olan kızamığın ülkemizde ciddi bir soruna yol açıyordu. Köylerde bir günde onlarca cenazenin çıktığı dönemler yaşandı. Kızamığa bağlı zatürre nedeniyle çocukların kaybedildiği günleri çok iyi hatırlıyorum. Asistanlarımız 4 yıllık eğitim alıp çocuk uzmanı olarak mezun olduklarında kızamığı bilmeden ayrıldılar. Ancak özellikle Eylül ve Ekim aylarından itibaren kızamık vakalarında artış görülüyor.
Bu artışın bir nedeninin aşı karşıtlığının yükselmesi olduğunu ve insanların çocuklarını aşılatmaktan kaçındığını ifade eden Çokuğraş, diğer bir nedenin ise ülkemizde bulunan ve aşı durumlarını bilmediğimiz göçmen bireylerin varlığı olduğunu söyledi.
“Aşı karşıtlığının devam etmesi durumunda kızamık, difteri, tetanoz ve hatta çocuk felci gibi hastalıklarda yeni vakalar görülebilir”
Insanoğlunun hastalıklarla mücadelesinde en önemli iki silahın temiz içme suyu kaynakları ve aşılar olduğunu belirten Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, temiz su kaynaklarının kirli sulardan bulaşan pek çok hastalığı engellediğini söyledi.
Çokuğraş, bu konuda ülkemizin büyük ölçüde başarılı olduğunu ancak dünyanın birçok yerinde hala bu sorunların devam ettiğini ifade etti.
Aşılar sayesinde birçok hastalığı yok ettiklerini belirten Çokuğraş, korkulu çiçek hastalığının artık olmadığını, difteri vakalarının neredeyse hiç görülmediğini, Türkiye’nin çocuk felcinden arındırılmış bir ülke olduğunu ve tetanos vakalarının da görülmediğini söyledi.
Ancak aşı karşıtlığının devam etmesi durumunda kızamık, difteri, tetanoz ve hatta çocuk felci gibi hastalıklarda yeni vakaların görülebileceği endişesini dile getiren Çokuğraş, bu nedenle çocukların güvenle aşılarını yaptırmalarının önemli olduğunu vurguladı.
İnsanların çocuklarını aşı yaptırmama nedenlerini tespit etmenin önemli olduğunu ifade eden Çokuğraş, bir kısmının sosyal medyada kulaktan kulağa yayılan ve son derece etkili olan paylaşımlara inandığını belirtti.
Çokuğraş, “Örneğin, birinin çocuğuna aşı yapıldıktan sonra sakat kaldığı veya başka bir hastalığa yakalandığı gibi paylaşımlardan etkileniyorlar” dedi.
Aşıların olumsuz etkilerinin olabileceğine inanan insanlar olduğunu ancak aşıların kalıcı bir etkisi olsa ruhsat alıp piyasaya çıkmayacağını vurgulayan Çokuğraş, insanların çocuklarının aşıdan olumsuz etkilenebileceğine iyi niyetle inandığını ifade etti ve bu konuda ikna etmek için medya ve birebir bilgilendirme gibi etkinliklerin yapılması gerektiğini belirtti.
Sağlık Bakanlığı’na büyük bir sorumluluk düştüğünü söyleyen Çokuğraş, ikinci bir grup ise daha küçük bir kesimi oluşturarak sadece aşı karşıtı olmadığını aynı zamanda, yeni doğan tarama programları ve diğer tıbbi uygulamalara da karşı çıktığını belirtti.
“Toplumda ne kadar çok kişi aşılanırsa, hastalıklar o kadar azalır”
Bazı insanlara ulaşmanın veya onları ikna etmenin zor olduğunu belirten Çokuğraş, özellikle eğitimli ve beyaz yakalı insanların bir kısmının aşı olmak istemediğini ve sosyal medya grupları aracılığıyla etkileşimde bulunduklarını ifade etti.
Çokuğraş, “Bu kişiler, çeşitli gerekçelerle aşılanmak istemediklerini düşünüyorlar ve ‘bu hastalık yok, neden aşı olayım’ gibi bir düşünceye sahipler. Ancak gerçekte durum böyle değil ve sürü bağışıklığı kavramı önemli. Toplumda ne kadar çok kişi aşılanırsa, hastalıklar o kadar azalır” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı’nın ciddi çalışmalar yapması gerektiğini belirten Çokuğraş, aynı zamanda tıbbi kuruluşlar, dernekler ve basının da görevleri olduğunu ifade etti.
Herkesin birlikte çalışarak insanları ikna etmeleri gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, toplumun geneline ulaşmak ve aşı konusunda farkındalık oluşturmak için birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ESRA ÖZ