Kadınların idrar yolları enfeksiyonu (İYE) şikayetleri genellikle dikkate alınmıyor ancak bunun ağır sonuçları olabiliyor.
Tekrar eden doktor ziyaretlerinde ciddiye alınmamak ve yalnızca kısa süreli tedavilerle geçiştirilmek sistit sorunu yaşayan birçok kadının ortak deneyimleri arasında.
“Karmaşık İYE” olarak tanımlanan ve tedavi başarısızlığı riski yüksek olan bu bu vakaların sayısı Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yıllık 250 bine kadar çıkıyor.
Hastalığın gerek normal gerekse daha karmaşık bu formuyla mücadelede ilerleme sağlanamıyor ancak hasta, klinisyen ve araştırmacılar değişim için umutlular.
Sistit nedir? Neden yeterince anlaşılamıyor?
İdrar yolu enfeksiyonlarının semptomları arasında idrara çıkıldığında yanma ve ağrı, sık sık ya da aniden idrara çıkma baskısı, bulanık, kanlı ya da kokulu idrar, ateş, titreme nöbetleri ve karnın aşağı bölümünde ağrı var.
Hastalık genellikle E. coli bakterisinden kaynaklanıyor. Ancak başka bakteriler de hastalığa sebep olabiliyor.
University College London’da Ürolojik Biyoloji Merkezi Başkanı Jennifer Rohn’a göre bu bakteriler ve hatta daha nadir görülen E.coli kolları hakkında araştırmalar sınırlı.
Newcastle Üniversitesi ve Freeman Hastanesi’nde Ürolog Chris Harding, idrar yolları enfeksiyonlarının sistite ya da idrar torbasında iltihaplanmaya neden olabildiğini belirtiyor.
Başka tür idrar yolları enfeksiyonları da var ancak sistit bunlardan en yaygın olanı.
İYE’ler oldukça yaygın ve kadınların yarısı en az hayatlarında bir kez bu hastalığa yakalanıyor.
Rohn, enfeksiyonun özellikle genç, cinsel yönden aktif ya da menopoz sonrası dönemdeki kadınları etkilediğini söylüyor.
Bunda genetik, hormonlar, anatomi gibi faktörlerin tümü etkili.
Kadınlar ve genç kızların risk altında olmasının sebebiyse üretra olarak bilinen idrar yolunun erkeklere göre çok daha kısa olması. Bu durum bakterilerin idrar torbasına daha çabuk ulaşmasıyla sonuçlanıyor.
İYE’ler bulaşıcı hastalıklar olarak sınıflandırılsa da doğrudan temasla bulaşmıyorlar. Ancak bakteri cinsel ilişki sırasında bir kişiden diğerine aktarılabiliyor.
Erkekler özellikle ilerleyen yaşlarda enfeksiyonlara yakalanabiliyor. Bakım evlerinde İYE’ler en yaygın bulaşıcı hastalık olma özelliğinde.
Dünya çapında İYE’lerin 150 milyon kişiyi etkilediği tahmin ediliyor ancak halihazırda yaygın olan bu sorunun dünya nüfusu yaşlandıkça daha da yaygınlaşması bekleniyor.
Rohn, “Yaşlı insanların hastaneye kaldırılmasında büyük rol oynuyor” diyor.
İYE’ler bu kadar yaygın olduğu ve karmaşık görülmedikleri için sağlık hizmetlerince kadın olmanın normal bir sonucu olarak algılanıp önemsenmeyebiliyorlar.
Ancak bu durum daha ağır sonuçlara neden olabiliyor. Bazı tahminlere göre kadınların yüzde 25’i tekrarlanan idrar yolu enfeksiyonlarından mağdur oluyor.
Bunun yanında kronik İYE’lerle ilgili de artan bir farkındalık var. Bazı insanlar bütün ömürleri boyunca bu semptomlarla yaşamalarına rağmen durumları resmi olarak tanınmıyor.
Tanısı neden bu kadar zor?
Görece yaygın İYE’lerin tanısı her zaman doğru konamıyor. Tanı için genellikle idrar ve orta idrar kültürlerine çubuk testiyle bakıldığı testler uygulanıyor. Ancak bu testler yeterince duyarlı olmadıkları için güvenilir değiller.
Diğer taraftan yeni nesil moleküler testler de genellikle fazla duyarlı; hastalıkla bağlantılı olmayan patejenleri gösteriyor ve pahalılar.
Rohn’un deyişiyle, idrar testi “sudan ucuz” ama genellikle sonuçları yanıltıcı olabiliyor.
Bir idrar örneğinden laboratuvarda bakteri üretilen idrar kültürü testi, 1950’lerde böbrek enfeksiyonu olan hamile kadınlarla geliştirildi. Başka bir deyişle, İYE’ler için kullanılan standart test, İYE’ye özgü bile olmayan eski araştırmalardan türetildi.
Harding kültür testleriyle vakaların yarısının tanı konulmadan atlandığını söylüyor.
Testler gibi İYE’ler hakkındaki tıp eğitimi de çağdışı görünüyor. Harding, tıp öğrencisiyken idrar torbasının steril bir ortam olduğunu öğrendiğini söylüyor. Bu yanlış bilgi, daha sonra test sonuçlarında bulunan bakterileri nasıl yorumlayacağı konusunda akıl karışıklığına neden olmuş.
Rohn bugün de bu yanlış bilgiye inanan öğrencilerine doğrusunu anlatmaya çalışıyor.
Cinsiyetçilik ve ön yargılar
Farkındalık çalışmaları yürüten Kronik İdrar Yolu Enfeksiyonu Kampanyası (CUTIC) Direktörü Carolyn Andrew, testler yerine semptom bazlı tanının kronik rahatsızlığı olanlar için daha anlamlı olacağını savunuyor.
Semptoma dayalı teşhisin, kendi bedensel göstergelerini tanıyabildikleri için, tekrarlayan İYE’leri olan kişilerde önemli olduğunu söyleyen Rohn, “Belki kadınları ve semptomlarını ciddiye alma zamanımız gelmiştir” diyor.
Rohn hastalığın görmezden gelinmesinde mükemmel bir “algı fırtınasının” etkili olduğunu söylüyor:
“Bu bir kadın hastalığı. Aynı zamanda yaşlıları da etkiliyor. Ve bacak arasında.” diyor.
Andrew hastalığın konuşulmamasında “utancın” da etkili olduğunu söylüyor. Özellikle yaşlı insanlar veya mesane sorunlarını tartışmak konusunda tabuları olan belirli topluluklarda semptomlardan bahsetmek zor olabiliyor.
Konunun toplumsal cinsiyet unsuru da inkar edilemez. Andrew, “Kadınlara kirli oldukları söyleniyor,” diye öfkeyle vurguluyor:
“Konuyla ilgili en üzücü şeylerden biri, birçok kadına hijyen alışkanlıklarının yeterli olmadığını ve buna kendilerinin sebep olduğunun söylenmesi.”
Karmaşık İYE’leri olan birçok kişi, yanlış teşhise, aşağılanmaya veya ‘gaslighting‘e maruz kalıyor.
Bu kişilere sıklıkla semptomlarının tamamen zihinlerinde olduğu söyleniyor -hatta bazıları doktorları tarafından azarlanıyor.
Rohn, “Aynı zamanda çok küçümseniyor” diyor.
İYE’ler tipik olarak ölümcül olmadığından, diğer enfeksiyonlarla aynı düzeyde finansman çekemiyorlar.
Ancak İYE’ler sepsis veya böbrek enfeksiyonu yoluyla ölüme yol açabiliyor:
“İnsanlar, uygun şekilde tedavi edilmezlerse bakteriyel enfeksiyonların çok tehlikeli olabildiğinin farkında değiller”.
Uzun süren enfeksiyonlar sürekli acı çeken hastaların yaşam kalitesini belirgin bir şekilde düşürüyor.
Bunun yanında hastalık yaşı üçe kadar inse de, küçük çocuklarda semptomların belirsizliği nedeniyle teşhis daha da önemli bir sorun haline geliyor.
Hastalığa tanı konulsa bile tedavi oldukça çetrefilli olabiliyor. Antibiyotiklerle tedavi birçok kadın için sorunu tamamen çözmüyor. Rohn, bunda antimikrobiyal direncin önemli bir rol oynadığını düşünüyor.
Ancak hastalığın hem tanı hem de tedavi aşamasında ilerleme sağlanması için çalışmalar sürüyor.
Antibiyotiklerin işlevini yitimeye başlamasına yanıt olarak araştırmacılar, mevcut ilaçları yeniden kullanmaya veya gerekli dokulara nüfuz etme oranlarını artırmaya çalışıyorlar.
İlaç şirketi GSK, geçen yıl, İYE’lere özel geliştirilen antibiyotiğin test sonuçlarının umut verici olduğunu açıkladı.
Bunun yanında ingiltere’de geliştirilen bir antiseptik tedavisi ve bazı aşılar var.
İdrar yollarının anlaşılmasında temel araştırma da önemli bir role sahip. Rohn, farelerin insanlardan farklı idrar işlevlerine sahip olmasına rağmen, İYE araştırmalarında fare modellerinin kullanıldığını söylüyor.
Rohn ve meslektaşları, bunun yerine, mesanenin esneklik ve akışını taklit edebilen ve gerçek idrarla programlanabilen bir insan mesanesinin 3 boyutlu modelini tasarladılar.
Araştırmalar sonuca ulaşıncaya kadar İYE’ler hakkında daha fazla farkındalık, yıllardır ciddiye alınmak isteyen kadınların acılarını hafifletmeye yardımcı olabilir.