İngiltere’de yapılan bir araştırma COVID-19 salgınının en yoğun olduğu dönemde Tip 1 diyabet teşhisi konan çocukların sayısının geçen yıla kıyasla neredeyse iki kat arttığını ortaya koydu. Bu artış ile iki hastalık arasında bağlantı olabileceğine işaret eden bilim insanları, ancak daha kesin bir sonuca ulaşmak için daha fazla araştırma yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Sonuçları Diabetes Care dergisinden yayımlanan araştırmada, salgının birinci dalgası sırasında Londra’daki hastanelerde Tip 1 diyabet teşhisi konulan 30 çocuğa ait bulgular incelendi. Bu dönemde, geçen yıllara kıyasla Tip 1 diyabet teşhisi konan çocukların sayısının neredeyse iki katına çıktığı tespit edildi. Araştırmada, bu çocuklardan 21’i COVID-19 veya antikor testine tabii tutuldu. 21 çocuktan beşinin koronavirüs testi positif çıktı.
Araştırmayı yürüten Londra’daki Imperial College uzmanları araştırmanın kapsamının dar olmasına rağmen, bunun çocuklarda teşhisi yeni konulan Tip 1 diyabet ile COVID-19 arasındaki muhtemel bağlantıya işaret ettiğini vurgulayarak, doktorların bu bağlantıyı gözönünde bulundurması gerektiğini belirtti.
“Diyabet vakaları normalin üstünde”
Araştırmayı yürüten ekipten Karen Logan, “Analizimiz, COVID-19 salgını sırasında çocuklarda Tip-1 diyabet vakalarının geçmiş yıllara oranla, en azından bizim çalışma yaptığımız iki hastanede, normalin çok üstünde yüksek olduğunu gösteriyor. Daha fazla araştırma yaptığımızda bu çocuklardan bazılarının halihazırda COVID-19 olduğunu ya da daha önce virüse maruz kaldığını farkettik” dedi.
Logan ayrıca Çin ve İtalya’dan gelen raporlarda da, çocuklarda yeni Tip 1 diyabet vakalarına rastlandığı bilgisinin yer aldığına dikkat çekti.
Tip-1 diyabet, pankreastaki insülin üreten hücrelerin yok olmasına neden oluyor ve vücudun kan şekerini dengeleyebilmesi için yeterli miktarda insülini üretmesine engel oluyor. Araştırmacılar, bunun yeni tip koronavirüste bulunan proteinlerin, pankreasta insülin yapan hücrelere saldırmasından kaynaklı olabileceğini belirtiyor.
COVID-19 ile Tip-1 diyabet arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığını görmek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğine vurgu yapan bilim insanları, bu sürede doktorların bu muhtemel ilişkiyi göz ardı etmemesi gerektiğinin de altını çiziyor.
