HABERDAR | ANALİZ
AKP iktidarının 2003 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü Afrika stratejisi hız kesmeden uygulanmaya devam ediyor. Sayısal anlamda bakıldığında 2009 yılında Afrika kıtasındaki Büyükelçilik sayısı 12 iken 2017’ye gelindiğinde bu rakam 39’a çıkıyor. Hatta ve hatta kıtanin 14 ülkesinde TiKA ofisi ve 5 ülkede de Yunus Emre Enstitüsü (YEE) kuruluyor.
Türkiye’nin Afrika’ya yönelik 70’lerde ve 90’larda izlediği açılım çabalarından sonra, AKP iktidarında atılan adımların siyasi irade ve ekonomik yatırımlarla desteklenmesi sayesinde çok daha başarılı olduğunu söylemek mümkün.
Ancak, görünürde ortaya parlak bir tablo çizen bu durum ne yazık ki uzun vadede sürdürülebilir bir ilişki tesis etmekten çok uzak. Her ne kadar, Cumhurbaşkanının kıta ülkelerine gerçekleştirdiği üst düzeyli ziyaretler ikili ilişkilerin geliştirilmesine ve Türkiye’nin bölgedeki görünürlüğünün artmasına önemli ölçüde katkı sunsa da, ziyaretler sonrasında izlenecek politikaları kimlerin uygulayacağını kestirmek su an itibariyle çok güç.
Buna ilaveten, Kaşım 2014’te ikincisi düzenlenen Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi sonrasında alınan önemli kararların da bugünkü atmosferde nasıl hayata geçirilebileceği sorgulanması gereken bir konu. Bu itibarla, atılan adımların ancak günü kurtarmaya yönelik tavırlar olduğu ve sadece kısa vadeli çözümler sunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Zira, etkin bir strateji geliştirilmek isteniyorsa öncelikli bunun altyapısının hazırlanması gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu aşamada da yurtdışındaki temsilciliklere önemli görevler düşmektedir.
Ancak, Türkiye’nin kıtada milyonlarca dolar harcayarak tesis ettiği 39 temsilciliği olmasına karsın, bu temsilciliklerde görev yapan diplomat sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Su anda pek çok temsilcilikte Büyükelçinin yansıra en fazla bir diplomatımızın görev yaptığı söylenenler arasında.
Buna ilaveten, Hürriyet’te yayınlanan bir habere göre, bugüne kadar zaten eksik kapasitede çalışan temsilciliklerin, 15 Temmuz sonrasında kamuda yaşanan görevden almalar neticesinde iyice işlevselliklerini yitirdiği ifade ediliyor. Keza, elçiliklerimizin son donemde sadece Gülen Cemaatine yönelik faaliyetleri yürüttükleri göz önünde bulundurulursa, temsilciliklerin sınırlı kapasitesini Afrika stratejisine ne kadar ayırabildiklerini kestirmek gerçekten çok güç.
Son olarak, AKP iktidarının batılı ülkelerin aksine, kardeşlik hukuku çerçevesinde, Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler geliştireceğini iddia etmesine karsın, Cumhurbaşkanının ziyaretler vesilesiyle uygulamaya çalıştığı baskıcı politikalar bu tutumun da aksi yönünde hareket edildiğini gözler önüne seriyor. Afrika’da yapılanlar ve yapılacaklar konusunda söylenecek daha çok söz var.
Ancak, lafı çok uzatmadan, AKP iktidarının Afrika kıtasında izlediği politikanın sürdürülebilir olmadığını eylemler ortaya koymaktadır.
Nitekim, her ne kadar üst düzeyli, kalabalık ziyaretler gerçekleştirse de; temsilciliklerin sayısı memurların sayısına göre orantısız bir şekilde artırılsa da; TİKA aracılığıyla yapılan kalkınma yardımlarından müteahhitlere rant kapısı sağlasa da; sahada aktif olarak çalışacak etkin bir örgütsel yapılanma olmadığı müddetçe dünyanın hiç bir yerinde başarılı olmanız mümkün değil.
HABERDAR | ANALİZ