Ege Üniversitesi (EÜ) Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Levent Yeniay, “Türkiye’nin batısı ile doğusu arasında meme kanseri açısından çok ciddi bir fark olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin batısındaki bir kadının, doğusundaki bir kadına göre 2,5 kat daha fazla meme kanseri olma olasılığı var. Bu sebeplerin başında doğumsal faktörler geliyor. Batıda doğum sayıları düşüyor, doğum yaşı yükseliyor. Çevresel kanserojen faktörler artıyor” dedi.
Yeniay, meme kanserlerinde erken tanının önemine dikkat çekip, taramaların aksatılmaması gerektiğini söyledi. Meme kanserinin Türkiye’deki yayılımına ilişkin konuşan Prof. Dr. Yeniay, “Türkiye’nin batısı ile doğusu arasında meme kanseri açısından çok ciddi bir fark olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin batısındaki bir kadının, doğusundaki bir kadına göre yaklaşık 2,5 kat daha fazla meme kanseri olma olasılığı var. Bunun tek bir sebebi yok. Pek çok meme kanseri riskini artıran durum bir araya geliyor ve bu sıklık farkını oluşturuyor. Batıda yaşıyorsak biraz daha dikkatli olmamız lazım. Bu sebeplerin başında doğumsal faktörler geliyor. Batıda doğum sayıları düşüyor, doğum yaşı yükseliyor. Dolayısıyla emzirme sıklığı azalıyor. Çevresel kanserojen faktörler artıyor. Stres, obezite, beslenme farklılıkları da diğer katkıda bulunan durumlar. Bunların hepsi bir araya geldiğinde bu farkı meydana getiriyor” diye konuştu.
“Erken tanıda yüzde 90 başarı oranı”
Meme kanserinin çok sık görülen hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Yeniay, her 8 kadının 1’inde bu türün görüldüğünü kaydetti. Tüm kadınların meme kanserine ilişkin bulguları ve erken tanının önemini bilmeleri gerektiğini söyleyen Yeniay şu ifadeleri kullandı:
“Sık görülen bir kanser türü olmasına rağmen tedaviyle çok iyi yanıtları alabildiğimiz için özellikle erken aşamada neredeyse yüzde 90’a varan başarı oranlarıyla tedavi edebildiğimiz şanslı bir hastalık. Meme kanseri, çoğunlukla yavaş ilerleyen bir hastalık. Saptanabilir düzeye gelmesi için en az 3-5 yıl süre geçiyor. Eğer bu dönemde meme ile ilgili hiçbir şikayet olmamasına rağmen mamografi taramaları yaparsak küçük tümörleri saptayabiliyoruz. Tümör ne kadar küçükse lenf bezleri ne kadar az etkilendiyse tedaviyle o kadar iyi yanıtlar alabiliyoruz”
Pandeminin meme kanserine etkisi
“Pandemi, vatandaşı doğrudan olduğu gibi dolaylı olarak da etkiledi. Başta meme kanseri olmak üzere erken tanının önemli olduğu hastalıklarda hastalarımızın çok büyük bir kısmı, rutin taramalarını yaptıramadılar. Şikayetleri olsa bile kontrole gitmediler. Tanıda bu yüzden gecikmeler yaşandı. Oldukça fazla hastamız bize bu öyküyle geldi. Pandemi nedeniyle taramalarını yaptıramadıklarını söylediler. Maalesef, bunların bir kısmı erken evre aşamasını geçmiş hastalarımızdı. Hala bunun etkileri sürüyor”
“Ailede öykü olmadığı için meme kanserine yakalanmayacaklarını düşünenler oluyor”
“Ailede öykü olmadığı için meme kanserine yakalanmayacaklarını düşünenler oluyor. Oysa meme kanseri hastalarımızın yüzde 10-15’inde aile öyküsü var. Çok büyük bir çoğunluğunda herhangi bir aile öyküsü yok. Böyle yanlış bir güvene kapılmamamız lazım. 30’lu yaşların üzerindeysek artık düzenli meme kontrollerini yaptırmamız gerekiyor. Genel riske sahip kadınlarda 30’lu yaşlardan itibaren düzenli kontrolleri öneriyoruz. 30-40 yaş aralığında 2 yılda bir muayene, 40’lı yaşlardan itibaren mamografi taramaları öneriyoruz. 50, riskin artış gösterdiği yaş olduğu için tarama aralığını kısaltıp 1-1,5 yıl aralığına düşürüyoruz. Bu taramaları, Sağlık Bakanlığı ücretsiz olarak gerçekleştiriyor”