Pazarda yıllanmış saatlerden fotoğraf makinelerine, çizgi romanlardan türlü antika takılara rastlamak mümkün.
Buraya gelen hemen herkes birbirini tanıyor, koleksiyonerler ve alıcılar iyiden iyiye ahbap olmuş durumda. Öyle ki etrafınızda sürekli, “Bu ay yeni bir şeyler var mı?” sorusunu duyuyorsunuz.
Her ürünün belirli alıcıları olabildiği gibi, tüm pazarı saatlerce tavaf edenler de var. Kimileri spesifik ürünlerin en eski ve benzersiz örneklerini ararken, kimileri ise tüm pazarı keşfetmeyi tercih ediyor.
‘Son plakçı Hüseyin’
Ankara’da Son Plakçı Hüseyin lakabıyla bilinen emekli Hüseyin Doğan’ın da, her ay kendisini mutlaka ziyaret eden onlarca müşterisi var.
Plaklarını incelemeye gelenler, önce Doğan’ın bir çayını içiyor, ardından plaklar üstüne sohbet başlıyor.
Doğan, asla yabancı plak satmadığını, sadece yerli plak sattığını övünerek anlatıyor ve “Piyasada olmayan plakları temin edip, burada sevenleriyle kavuşturuyorum” diyor.
Koleksiyonunu yaptığı tek şey ise plak değil, aniden tezgahının altından 1960 yılına ait çeşitli gazeteleri çıkarabiliyor.
Plak koleksiyoneri Rasim Ergül, Ayrancı Antika Pazarı’nı gezmek için Manisa Soma’dan geldiğini anlatıyor:
“Plak sevdalısı olduğumuzdan buralara kadar geldik. Değerli plakların peşinde koşturup duruyoruz. İzmir, Ankara, İstanbul… Nerede pazar var oraya gidiyoruz. Sevda böyle bir şey.”
Bir diğer plak koleksiyoneri Nurettin Akkaya ise 1981 yılından beri plak topladığını anlatıyor:
“Koleksiyoncularlarla satıcılar, alıcılar ve dostların buluştuğu güzel bir pazar burası. Hem alım satım yapıyor, hem bir araya gelip muhabbet ediyoruz . Ankara için güzel bir şans olduğunu düşünüyorum.”
‘Gerçek bir koleksiyoner asla bir örneği kendisinde olmayan ürünü satmaz’
Çizgi roman ve nostaljik kitaplar koleksiyoncusu Ümit Erkorkmaz ise, koleksiyonunda zaten ikinci bir kopyası olan ürünleri sattığını anlatıyor.
Aslında bu antika pazarlarında çok sık duyduğum bir şey: Gerçek bir koleksiyoner asla bir örneği kendisinde olmayan ürünü satmaz!
Erkorkmaz, yaklaşık on bin çizgiroman içeren bir koleksiyona sahip olduğunu söylüyor ve gençliğinden bu yana çizgiromanlara olan merakını şöyle anlatıyor:
“Çizgiroman zaten biraz da insanlık tarihiyle başlıyor. Mağara döneminde insanlar yaşadıklarını duvarlara resmederdi. Avrupa’da resimden önce, sinemadan önce çizgiroman kullanılmış. Bunların dışında çizgiromanlar bana gençliğimi hatırlatıyor. Dolayısıyla çizgiroman, hem insanlık tarihinin geçmişine hem de kendi geçmişime açılan bir pencere benim için.”
Pazarda ürünlerin fiyatlarına ilişkin sıkı pazarlıklar da dönüyor. İşini bilen antika severler; gümüş, altın ve elmas gibi madenlerin ayarını test eden birtakım aparatlarla tezgah tezgah geziyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – FUNDANUR ÖZTÜRK