Ancak kimi zaman hak ihlallerinin ötesine taşan olaylar, ölümler dolu dizgin akan gündemin arasında kaybolup gidiyor.
Ankara’daki darbe davalarını yakından takip eden Odatv yazarı Müyesser Yıldız, kısa bir süre önce Nevzat Atik isimli bir gencin başına poşet geçirilmiş halde, Denizli’de ormanlık bir alanda ölüsünün bulunduğunu belirtti.
Atik’in darbe girişimi gecesi, Kara Harp Okulu’ndan alınarak Genelkurmay’a götürülen, Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma kursiyerlerinden biri olduğunu ifade eden Yıldız, Atik’in tıpkı diğer 100 arkadaşı gibi ağustos ayında teğmen çıkacağını kaydetti.
15 Temmuz davasında yargılanan Atik ve arkadaşlarından 100’ü beraat ederken, 60’ı müebbet ve dördü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Kursiyer ve öğrencilerle ilgili, Genelkurmay mescidi imamı, öğrencilerin o gece mescide sığındığına dair ifade vermesine rağmen, öğrencilerin bu cezaya çarptırıldığını dile getiren Yıldız, kimilerinin ailelerinin telefonlarında Bylock çıkması ya da Banka Asya hesabı olmasının bu suçlamaya gerekçe yapıldığını aktardı ancak ekledi:
“Bu durumda darbeden değil de örgüt üyeliğinden ceza almaları gerekiyordu, değil mi? Ama öyle olmadı.”
Yapılan incelemede, başına poşet geçirilmiş Atik’in yanında çakmak bulunduğunu ve kesin ölüm sebebinin araştırıldığını yazan Yıldız, yazısını şöyle sürdürdü:
“Ormanda başına poşet geçirilmiş halde ölüsü bulunan Nevzat Atik kim miydi?
Maalesef yukarıda özetlediğimiz dava kapsamında 18 Temmuz 2016’da tutuklanıp, 19 ay hapiste yattıktan sonra hakkında beraat kararı verilen kursiyerlerden birisiydi.
Merhum Atik, tutukluluğunun 10’uncu ayında mahkeme huzurunda yaptığı ilk savunmasında neler mi söylemişti? Özetle şunları:
“Sayın Başkan, değerli üyeler; Ben Nevzat Atik. 1991 yılında Denizli’de doğdum. İlkokulumu Hacı İbrahim Demireren Cumhuriyet İlköğretim Okulunda, liseyi Denizli Anafartalar Lisesinde Okudum. 2010’da Sakarya Üniversitesi Coğrafya Bölümünü kazandım. 2014’te mezun olup formasyon eğitimimi aldım. Babam inşaat ustası müteahhit. Annem emekli ev hanımıdır. Olay günü 21:30’da içtima alındı. Afyon gezisi ile ilgili bölük komutanımız Sefa Özkan bilgiler verdi. Ben Sefa Özkan’ın emriyle gezi için ayrılan yiyecekleri, içecekleri almak için kumanyaların olduğunu yerde bekliyordum. Bu sırada Önder Biberoğlu, ‘silah başına’ diyerek, alarm verdi. Daha önce de birçok defa alarm verilmişti.
Gene tatbikat olduğunu düşündüm. Rastgele şarjörsüz bir silah aldım. Otopark bölgesinde toplandık. Orada ilk defa gördüğüm üst rütbeli komutanlar vardı. Bir tanesi olağanüstü bir durum olduğundan bahsetti. Yeterli hukuk bilgim ve askeri tecrübem yoktu. Her şey çok karışıktı, bilgi kirliliği vardı. Ne olduğunu kavrayamadım. Daha sonra yemekhaneye gittik. Oradan tören alanına geldik. Okulun güvenli olmadığı, daha güvenli bir bölgeye götürüleceğimiz söylendi. Helikoptere rastgele bindik. Genelkurmay’a gittik, ancak ben nereye gideceğimizi bilmiyordum. Genelkurmay olduğunu saatler sonra fark ettim. Orada sabaha kadar bekledim. Hiçbir kanunsuz olaya karışmadım. Aklımda hep kaçmak vardı. Ama sabaha kadar fırsat bulamadım. Yanımızda tanımadığım rütbeliler vardı.
Ara ara havaya ateş ediyorlardı. Bir ara oraya gelen uzman çavuş ya da erin yanındaki aynı rütbedeki kişiye, ‘bugün en az 50 kişiyi vurdum’ dediğini duydum. Şaka mı söylüyor bilmiyorum. Ancak görsem hatırlayamam. Sabah saatlerinde Kudret Türkarslan kursiyerlerin bir binada toplandığını söyledi. Bunun üzerine oraya gitmeye kalktım. Ancak rütbeliler engelledi. Daha sonra gizlice kaçtım. Oradan da Polis Akademisi’ne demirlerden atlayarak, sığındım. Birçok arkadaşımın yaşadığı kötü muameleye ben de maruz kaldım. İddianamede genel bir suçlama yapılmaktadır. Şahsıma yönelik bir suçlama yoktur. İsmim sadece ilk bölümde sanıklar listesinde geçmektedir. İddianamede silahların kasıtlı olarak rastgele verildiği söylenmekte, ancak Kara Harp Okulu’ndaki eğitimimizde her zaman rastgele aldığımız bilinmemektedir. Silahım boş ve şarjörsüzdür. Kimseye ateş etmedim.
Başka hiçbir silah kullanmadım. Kimseye doğrultmadım. Darbeye destek verecek hiçbir eylemde bulunmadım. Kaçma fırsatım olmadığı için kaçamadım. Yanımda cep telefonum yoktu. Kim darbeci, kim Fetöcü, kim devlet millet yanlısı belli değildi. Okulun hazırladığı idari tahkikattan da anlaşıldığı gibi, güvenli bir bölge denilerek kandırıldık. Helikoptere can güvenliğimiz için bindik. HTS kayıtlarım temizdir. Fetö terör örgütü ile bir bağım yoktur. Bylock kullanmadığım raporlarda sabittir. Hiçbir Fetö kuruluşunda çalışmadım. Yapılan incelemede silahımın temiz olduğu anlaşılmıştır. 1 Dolarım yoktur. Bankasya ile bir alışverişim hiç olmadı. Ailemden, akrabalarımdan Fetö terör örgütü ile bağlantısı olan, ihraç olan ya da işlem yapılan hiç kimse yoktur. Hiçbir adli kaydım bulunmamaktadır. Aleyhime hiçbir delilin bulunmaması 10 aydır tutukluğum ile yaşadığım mağduriyetin giderilmesini, önce tahliyemi, sonra da beraatimin verilmesini yüce mahkemeye arz ederim.”