Lionel Messi, kulübü Barcelona ile 2004-2005 sezonunda ilk La Liga şampiyonluğunu kazandıktan sonra, oynadığı tüm büyük turnuvalarda kupa kaldırma başarısı gösterdi. Ama biri hariç: Dünya Kupası.
Kimilerince futbol tarihinin en büyük iki oyuncusu olarak gösterilen Pele ve Maradona ise bu kupayı kazanmışlardı. Futbol kamuoyu, Messi’nin de “dünyanın en iyisi” seviyesine ulaşabilmesi için koleksiyonunda eksik olan bu kupayı kaldırması gerektiğini düşünüyorlardı.
2014 Dünya Kupası’nın final seramonisindeki hüzün dolu bakışı, kupaya en yakın olduğu andı. Ama yetmemiş, bu görkemli zaferi Almanya’ya kaptırmıştı.
Çağının diğer büyük yıldızı Portekizli Cristiano Ronaldo ile İspanya’da başlayan rekabetleri, yıllar içerisinde, “İkisinden birisi Dünya Kupası’nı kaldırabilecek mi?” sorusuyla devam etti.
İki yıldız da kariyerlerinin sonuna yaklaşırken, Messi bu kez futbolun en büyük kupasını havaya kaldırmaya çok yakın. Ülkesi Arjantin, yarı finalde Hırvatistan’ı 3-0’la geçerken 18 Aralık’taki finalde oynamaya hak kazandı.
Messi, final maçının kariyerindeki son Dünya Kupası maçı olacağını söyledi.
Barcelona’dan PSG’ye gollerine devam ediyor
Futbol otoriteleri, sadece attığı gollerle ya da yaptığı asistlerle değil saha içerisindeki olgun karakteri, disiplini, heyecan verici oyun stili ve liderliğiyle onun bir futbol efsanesi olduğunda hemfikir.
Messi, 2004 yılından beri taşıdığı Barcelona A takımı formasıyla 485 resmi maçta 444 gol atarak parmak ısırtan bir performans sergiledi.
2021 yazında Barcelona’dan ayrılarak bedelsiz bir şekilde Fransa Ligeu 1 takımlarından Paris Saint-Germain’e transferiyle de kariyerinde yepyeni bir sayfa açtı.
Messi, Paris ekibiyle çıktığı 39 maçta ise 23 gol atıp 29 de asist yaptı. Bu istatistiğin neredeyse yarısını ise bu yıl, henüz sezon ortası bile gelmemişken yaptı.
Futbolla tanışması
Lionel Messi, 1987 yılında Arjantin’de Santa Fe eyaletinin en büyük şehri Rosario’da dünyaya gelen bir çelik işçisi baba ile mıknatıs üretim atölyesinde çalışan bir annenin dört çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya geldi.
İki kardeşi Rodrigo ve Matías’la ve daha sonra ikisi de futbolcu olacak kuzenleri Maximiliano ve Emanuel Biancucchi’yle küçüklüğünden itibaren futbol oynadı.
Kardeşi Matias, Leo’nun annesi tarafından bakkala gönderildiğinde yanına her zaman topunu da aldığını anlatıyor:
“Eğer topu yoksa da plastik poşetlerden ya da çoraplardan kendine bir top yapardı.”
Dört yaşındayken babası tarafından koçluk yaptığı yerel kulüp Grandoli’ye katıldı.
Bu şehirde doğmuşsanız ve futbolla aranız iyiyse 1889 yılında kurulan Rosario Central’de ya da 1903’te kurulan Newell’s Old Boys’ta futbol oynarsınız.
Messi’nin de tutkusu bu yöndeydi ve 6 yaşında Newell’s Old Boys takımına dahil oldu. Dört sezonda yalnızca bir maçta mağlubiyet alan ve “87 Makinesi” olarak nitelendirilen efsane jenerasyonun bir parçası oldu.
Tedavi masraflarını Barcelona üstlendi
Toplam 6 yıl formasını terlettiği takımda oynarken, henüz 10 yaşındayken kendisine büyüme hormonu eksikliği teşhisi kondu.
Dar gelirli babasının sigortası ayda 1000 dolara mal olan tedavinin yalnızca iki yılını ödediği için kulüp Messi’ye destek olacağını söyledi. Ardındansa ekonomik koşullar buna engel oldu.
River Plate tarafından keşfedilse de Arjantin ekonomisindeki çöküş bu transfere de olanak tanımadı.
Messi ailesinin İspanya’nın Katalonya bölgesinde bazı akrabaları vardı. Baba Jorge, bir oyuncu izleme firmasının temsilcileriyle görüştü. Firma aracılığıyla Messi’nin portakal ve tenis topu sektirdiği bir video Barcelona’ya gönderildi.
Video işe yaradı ve Leo, babasıyla Barcelona şehrinin yolunu tuttu. Kulüp tedavi masraflarını karşılamayı kabul etti.
Spor yazarı Ali Murat Hamarat, Ağustos 2020’de BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Messi’nin Barcelona yolculuğunu, “Kim bilirdi bir büyüme hormonu eksikliğinin bir takımın yazgısını değiştireceğini. Arjantin’de kimsenin altından kalkamadığı o masraf, futbol tarihine altın harflerle kazınan bir destanın esbab-ı mucibesiydi” diye anlatıyor.
Kulübün eski forveti ve dönemin scout ekibinden Carles Rexach, Messi’nin ilk sözleşmesini bir peçete üzerine attırdı. Ve yaklaşık 20 yıl sürecek serüven de böylelikle başlamış oldu.
Rekorlar, kupalar…
17 yaşında A takımı ile ilk maçına çıkan Leo, yıllar yılı Arjantin’in en büyük futbol efsanesi Diego Armando Maradona ile de mukayese edildi.
Messi, 2007 yılında Getafe’ye karşı Copa del Rey maçında attığı golle bu karşılaştırmaların ne kadar yerinde olduğunu ispat etti. Bu maçta orta sahadan aldığı topu kale çizgisine kadar götüren Messi, kaleci de dahil olmak üzere 6 kişiyi çalımlayarak golü yaptı.
Messi’nin bu golü, vatandaşı Maradona’nın 1986 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye karşı gole çok benziyordu.
Belki de Maradona ile mukayesesinde tek eksiği ağırlığını bilmediği Dünya Kupası oldu.
Koleksiyonunda 7 Ballon d’Or bulunduran Messi, Barcelona’da Ronaldinho, Eto’o, Henry, Xavi, Iniesta, Larsson, Deco, Ibrahimovic, Puyol, Neymar ve Suarez gibi futbolun süper yıldızlarıyla beraber Barcelona formasını paylaştı.
Bu formayla, 10 La Liga şampiyonluğu, 4 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu da dahil olmak üzere toplamda 33 kupa kazandı. La Liga’da en çok gol atan futbolcu (444 gol), Şampiyonlar Ligi (8) ve La Liga’da (36) en çok hat trick yapan futbolcu da dahil olmak üzere kırılması güç rekorlara adını yazdırdı.
Kariyerinin ilk hat trick’ini de 10 Mart 2007’de El Clasico’da yaptı.
‘Taneyle değil çuvalla gol attı’
Hamarat’a göre La Liga’nın en çok ağları sarsan yıldızının maç başına yakaladığı 0,92 gol kolay kolay kırılacak gibi durmuyor.
Messi’nin gollerini şöyle anlatıyor Hamarat:
“Taneyle değil çuvalla gol atan Messi’nin asist sayısı da yine futbol severlerinin nutkunun tutulmasına neden oluyor. 10 sezonu aşkın bir süredir gösterdiği devamlılık, onu tarihin gördüğü en büyük yeteneklerden ayırıyor. Ölümüyle birlikte baleden bazı hareketlerin silinmesine yol açan Nijinsky misali, bıraktığı gün bu oyunun meftunları çok şey kaybedecek gibi duruyor.”
17 Ağustos 2005’te Macaristan’a karşı ilk kez Arjantin formasını giydi. Ancak oyuna girdikten iki dakika sonra Vilmos Vanczák’a attığı dirsekle kırmızı kart gördü. Kimileri maçın hakemi Markus Merk’in bu kararını tartışmalı olarak görse de Messi soyunma odası yolunda gözyaşlarına hakim olamadı.
Futbolseverler Messi’yi sevindiğinde yahut üzüldüğünde birbirinden çok farklı duygular içerisinde göremez.
‘Hep yalnız başına’
Spor yazarı Bağış Erten, Messi’nin sükunetine ve kendi haline davranışlarına ilişkin BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede Arjantinli yıldızı şu sözlerle anlatıyor:
“Messi’nin tek yüzü var. Hep içine kapanık, hep yalnız başına, hep mimiksiz, hep içten patlamalı. Daha parladığı ilk Şampiyonlar Ligi maçında görmüştük bunu. Chelsea’li Del Horno, atılmasından hemen önce, dizine sağlam bir taban yerleştirdi. Kalktı Messi. Mimiksiz yüzüyle çorabını düzeltti. Sonra çizgi kenarında bu sefer kontrolsüz gelişini gördü Del Horno’nun ve o müdaheleyi ‘vurgulu’ hale getirerek düştü yere. Kırmızı kart o zaman çıktı.”
‘Uzaylı gibi geldi hep’
Kariyeri boyunca hep aynı şekilde davrandığını söyleyen Erten sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hep böyle yaptı Messi. Harika oynadığında da, resitaller sunduğunda da sessiz ve derinden gitti. Hesabını da sakin gördü, mucizesini de. Oynadığı ilk takım harikaydı, Xavi’ler, Iniesta’lar, Puyol’lar… Ama o takımın tamamlayıcı parçası gibi değil de onun üzerine eklenmiş ayrı bir mucize gibiydi; bir tür ruhani hare.
“O yüzden uzaylı gibi geldi hep. Herkes bir futbol oynuyordu, o başka bir futbol. Zidane’ın büyüklüğünü görmek için bir top ve 10 oyuncu gerek, derler. Maradona’ya da, Messi’ye de tek bir top yeterdi. Maradona buna mecburdu genelde. Oynadığı takımlar o kadar da süper olmadı. Ama Messi Dünya Karması’nda bile oynasa ayrıksı kaldı. Muhteşemliği de, yalnızlığı da ondan.”
En büyük Messi mi?
İnsanların Messi’den sıkılmasına “ifrit olduğunu” anlatan Erten, onun bir Levante maçında yaptığı hareketi anımsatıyor. Erten, bu harekete meftun olduğunu ifade ederken Messi için de “90 dakikadan alınan keyfi bir ana indirgeyiverir o” cümlelerini kullanıyor:
“Maradona da böyleydi. Ama Messi’deki süreklilik tarihte kimsede olmadı. Bu kadar uzun süre, bu kadar yüksek performans kimse gösteremedi. ‘Sanırım en büyük o’ dedirten şey bu.”
Peki futbol tarihinin en büyüğü gerçekten de o mu? Erten, bu soruya “Hayır”yanıtını veriyor. Messi ne kadar büyüleyici olursa olsun, kendi dünyasından ibaret görüntüsü Erten’e yakın gelmiyor.
Messi’ye dair, oyun dışında hiçbir ifade biçimi olmadığını; tek kelime etmediğini; teknik direktörünü sevmediğini; transferleri beğenmediğini; gidişattan mutsuz olduğunu ve en önemlisi de küstüğünü aktarıyor Erten:
“Ama bunun hiçbir yerde duymuyoruz. Hep aynı mimikte o. Del Horno’dan beri. En fazla sakal bırakıyor, o kadar! Oysa biraz dinleyebilsek belki bu pasif agresif haline psikanalitik dalışlar yaparız. Ne bileyim çocukluğuna, ‘büyüme sendromu’na gireriz. Ama yok. Ayağa kalkıyor ve aynı yerden devam.
“Messi’den bir sitem gördünüz mü arkadaşlarına? Pasif agresif patlamalarında bile yumruk atmak istediği rakibinin suratına dahi bakmıyor. Gol yiyen takım birbirine bağırır. O uzakta bir yerde. Oyuna devam. Hep aynı oyuna.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – BURAK ABATAY