Yurt Gazetesi’nin haberine göre, İnce, Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüp düşünmediği ile ilgili soruya, “Elbette düşünüyorum. Seçime 50 gün kala adaylığı açıklanmış birisi olarak 50 günde Türkiye’deki siyasi atmosferi değiştirdik, iktidarın kaybedebileceği inancını yeşerttik. 40 yıl aradan sonra yüzde 30 bandını aştık. İlk seçimde başaramadık ama bu böyle yarım kalmayacak demiştik, iddiamıza, o iddiamızın gerektirdiği çalışmalara devam ediyoruz” yanıtını verdi.
Partisi CHP’ye de eleştirilerde bulunan İnce şu ifadeleri kullandı:
“Bana göre Cumhuriyet Halk Partisi bilişim ve kenetlenme konusunda sıkıntı yaşıyor. Seçmenin seçimlerde yapılan usulsüzlükleri bildirebilecekleri mail adresi olmalı. Anadolu ajansının YSK’dan önce sonuçları açıklamasının önüne de geçilmeli Yüksek Seçim Kurulunun sitesi çökmelerini çok gördük ve yaşadık bunlar için önlemler alınıyor mu? Ya da sosyal medya da birbirlerine destek olabilecekleri takipleşmeler konusu var. Ak partililer kendi aralarında Twitter’da yeşil top takibi başlattı. Gerçi çoğu trol hesap ve biraz da etiket çalışmasına ihtiyaç duydukları için yorum ve destek amaçlı peki Cumhuriyet Halk Partisinin başlatmış olduğu ya da başlatacağı çalışmalar var mı?”
Türkiye’deki medyaya da eleştiriler yönelten İnce, “Türkiye’de geleneksel medya etkinliğini, saygınlığını yitirdi. Hükümet kontrolü televizyonların tek kişiyi canlı vermesini, gazetelerin aynı manşetlerle çıkmasını zorunlu hale getirdi ve insanlar geleneksel medyadan uzaklaşmaya başladı. Televizyon kanallarının yerini YouTube kanalları, gazetelerin yerini sosyal medya platformları almaya başladı. Korona süreci bu dijital dönüşümü hızlandırdı. AKP yeşil toplu hesaplarla geleneksel medyaya hükmettiği gibi sosyal medyaya da hükmedebileceğini düşünüyor ama yanılıyor. AKP’nin siyasal söylemi bunun önündeki en büyük engel” dedi.
İnce’nin açıklamalarının satır başları şöyle:
“Yeni kurulan partiler AKP’nin içinden çıkınca önce ‘ümmeti bölmeyin’ propagandası yapıldı. Sonra AKP Genel Başkanının “ölü doğdular” dediği yazıldı. Benim siyasi çizgimle bu partilerin siyasi çizgileri aynı değil ama bu siyasi partilerin seçime girmesini engelleyecek adımların, değişikliklerin konuşuluyor olması demokrasimiz adına üzüntü ve utanç vericidir. Parti kurmak, seçime girmek hukuki yükümlükleri, şartları yerine getiren her siyasetçinin ve siyasi partinin hakkıdır. Buna engel olmak, buna engel olmaya yönelik adımlar atmak demokrasi iddiamıza, birikimimize, mücadelemize zarar verir.
Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda hayır vermemiz gerektiğini söyleyen ve o meşhur Anayasa’ya aykırı Anayasa Değişikliğine hayır oyu vermiş bir siyasetçiyim. Bizim parti olarak 2002’den beri bir ilkesel duruşumuz var. Dokunulmazlıklar Kürsü Dokunulmazlığı ile sınırlandırılması, Milletvekili Milletin vekaletini özgürce yerine getirebilmelidir.
Ancak Türkiye’de 2010’dan beri yargı bağımsızlığı ciddi tahribata uğramıştır. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği referandumunda bugün FETÖ denilen yapı ölüleriniz kaldırın oy kullandırın derken, AKP Genel Başkanı sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada okyanus ötesine teşekkür etmiştir. Yargı bağımsızlığı bu referandumla birlikte ortadan kalkmış, yargıçların siyasi kimliği öne çıkmaya başlamıştır.
Hakimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinin 6’sının doğrudan bir siyasi Partinin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından, geri kalan 7 üyesinin ise biz “Biz Genel Başkanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan seve seve talimat alırız, bundan şeref duyarız” diyen Milletvekilleri tarafından ve dolaylı olarak yine AKP Genel Başkanı tarafından belirlendiği bir yargı düzeninden ve o yargının hukuku değil siyaseti gözeterek verdiği tartışmalı kararlardan söz ediyoruz.
AKP İlçe Başkanlarının hakim yapıldığı bir yargı düzeninden söz ediyoruz. AKP Genel Başkanı konuşunca kararını değiştiren bir yargı düzeninden söz ediyoruz. Şimdi böyle bir yargı düzenine muhalif siyaset yapan milletvekilleri güvenebilir mi? Nitekim yargıya güven yüzde 20’lere gerilemiş durumda.
Bu röportajda bu konuyu 3. Kez söylüyorum ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimiz günden beri Türkiye ekonomisi krizde ve bu sistemle istikrara kavuşması, yeniden yüksek rakamlı büyümeye kavuşması zoru gözüküyor. Hukuk devleti olmadan, bağımsız yargı olmadan, demokratik devlet olmadan, özgürlükleri askıya alarak ekonomik büyümeyi sağlamak çok zordur. Maalesef bu hükümet sistemi denge ve denetleme mekanizmalarını yok ederek bir tek adam sistemi kurmuştur buradan çıkış Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme dönmektir.”