“Her şey limbo”
Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarlarından, tecrübeli diplomat Büyükelçi Uğur Ziyal’in Bakanlık önünde saatlerce bekleyen diplomasi muhabirlerine ABD ile 2003’teki tezkere görüşmelerine ilişkin sarf ettiği bu sözler bugünlerde iç siyasetteki durumu da yansıtıyor.
“Her şey limbo” sözü belirsiz ve kesinliğe kavuşmamış durumlar için kullanılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun aldığı hapis cezasının ardından siyaset kulislerinde sayısız senaryo konuşulur ve soru işaretlerine yanıt aranırken, Altılı Masa’nın ortak adayının kim olacağı konusunun da bu sözün yansıttığı gibi bir süre daha belirsiz kalmaya devam etmesi bekleniyor.
İktidar ne yapmaya çalışıyor?
Muhalefet partileri İmamoğlu’na verilen cezayı iktidarın ve hatta Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Altılı Masa’ya kurduğu yeni bir tuzak olarak görmekte.
Bir muhalefet partisinin üst düzey yetkilisine göre iktidar İstinaf ve Yargıtay süreçlerini son ana kadar “Demokles’in kılıcı” gibi bekletmeye devam edebilir. Bununla da amaçlananın Altılı Masa’nın ortak aday belirleme sürecini etkilemeye çalışmak ve araya “fitne sokmak” olduğu düşünülüyor.
Buna karşı koymak için “egoların geri çekilmesi ve Altılı Masa’nın kenetlenmesinin” gerektiğini söyleyen aynı yetkili, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP için kamuoyunda bilinenden çok daha büyük bir rant kapısı olduğunu belirterek, seçim öncesinde bu gelir kaynağını geri almanın onlar için büyük kazanç olacağına işaret ediyor.
Muhalefet partilerinden bir başka isim ise cezanın amacını “Altılı Masa’yı hamle yapamaz hale getirmek, kriz yaratmak ve adaylık tartışmalarıyla bağlamak” olarak gördüğünü söylüyor.
Bu arada AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Ömer Çelik, dün yaptığı açıklamada kendilerine yönelik suçlamaları reddederek, “Muhalefetin henüz kesinleşmemiş yargı sürecini tartışırken komplolar üretmesi ve bununla Cumhurbaşkanımızı ve AK Partimizi yan yana getirmeye çalışması tam bir istismar siyasetidir. Biz millet iradesinden başka siyasi güç tanımayanların partisiyiz” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise ceza ile ilgili yargı sürecinin tamamlanmadığını ve herkesin yargı kararlarına saygı duyması gerektiğini belirterek, cezanın verildiği akşam Saraçhane’de yapılan mitingin aslında Kılıçdaroğlu’na yönelik düzenlenen bir kumpas olduğunu ileri sürdü.
Bu arada duruşmanın olduğu gün Kılıçdaroğlu’nun Almanya’ya gitmesi ise Ankara’da siyaset kulislerinde konuşulmaya devam ediliyor. İmamoğlu ile ilgili kararın açıklanacağının ve büyük ihtimalle ceza geleceğinin daha önceden tahmin edilen bir durum olduğunu söyleyen bir siyasetçi, buna rağmen Almanya ziyaretinin aynı güne denk getirilmesinin Kılıçdaroğlu’nun çevresini gözden geçirmesi gerektirdiğini gösterdiğini belirtiyor.
“İstanbul Erdoğan’ın aşkıydı”
Muhalefete göre bu son karar İstanbul’u yerel seçimde iktidarın elinden alan ekibin cezalandırılmaya devam edilmesinin yeni bir adımı oldu.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yargı sürecinin ardından İmamoğlu hakkında bu kararın çıkmasını iktidara İstanbul’u kaybettiren iki kişinin cezalandırılması olarak okuyan ve Erdoğan’ı iyi tanıyan muhalefetten bir siyasetçi, “İstanbul Erdoğan’ın hayatıydı, aşkıydı, her şeyiydi. Aklı hala 31 Mart’ta” yorumu yapıyor.
Erdoğan’ın ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken İstanbul gibi büyük bir metropolde CHP’li bir belediye başkanının bulunmaması gerektiğini düşünmüş olabileceğini savunan aynı siyasetçi, AKP’li bir belediye başkanı ile İBB’nin imkanlarının seçim için sonuna kadar kullanılmasının hedeflendiğini de belirtiyor.
İmamoğlu aday gösterilebilir mi?
İmamoğlu ile ilgili cezanın ardından en çok konuşulan konulardan birisi de ortak aday olup olamayacağı.
İstanbul Belediye Başkanı şimdiye kadar yapılan anketlerde güçlü bir aday profili olarak öne çıksa da yargı süreci makul bir süre içinde lehine tamamlanmadığı sürece aday olamayacağı hususu muhalefet partilerinde ağır basıyor. Altılı Masa’nın hukuk kurmaylarının buna ilişkin senaryoları çalıştığı belirtiliyor.
Altılı Masa’da İYİ Parti dışındaki partilerin genel eğilimi İmamoğlu’nun aday gösterilmesi ve seçim öncesinde cezasının kesinleşmesi durumunda masayla ilgili şimdiye kadar kat edilen yolun ve seçimin tehlikeye girebileceği yönünde. Parti liderlerinin İmamoğlu’nun adaylığının düşmesi durumunda ikinci bir isim olmayı ve bir çeşit “yedek aday” gibi algılanmayı istemeyecekleri de konuşuluyor.
Bu nedenle İmamoğlu’nun adaylığının artık hem hukuki hem de siyasi açılardan artık söz konusu olamayacağını söyleyenler var. Ancak bu konu liderler arasında henüz ele alınmış değil ve ortada net bir karar yok.
İYİ Parti’nin tutumu ne olacak?
İYİ Parti ise masanın diğer üyelerine kıyasla İmamoğlu’nun adaylığına eskiden beri en yakın duran partiydi ve bu İYİ Parti lideri Meral Akşener’in konuşmalarına ve ilk akşamdan itibaren verdiği desteğe de yansımış durumda.
Akşener’in dünkü miting sırasında boynundaki atkıyı İmamoğlu’nu vererek konuşması sırasında yanında durmasını istemesi dikkatleri çekmişti. Akşener, “Artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye’nin de senin yanında olduğunu burada Saraçhane’den görüyoruz” demişti.
DW Türkçe’nin edindiği bilgiye göre Altılı Masa’da aday konusu ile ilgili kriz çıkması beklenmezken, İYİ Parti İmamoğlu ile ilgili kararın istinafta bozulması durumunda adaylığının yeniden devreye girebileceğini düşünüyor.
İmamoğlu ise dünkü Saraçhane mitinginde “Altılı masanın en çalışkan neferi olacağım. Altı genel başkana hepinizin huzurunda söz veriyorum” diye konuşmuştu.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER