Kağıt üzerinde Türkiye’den katbekat güçlü gözüken orduların cesaret bile edemediği, teşebbüs etse de başarılı olamadığı operasyonları bir kaç ay içinde Türkiye’nin nasıl zafere ulaştırdığına tüm dünyanın şahit olduğunu ifade eden Oktay, “Bu sebeple biz diyoruz ki bu ordu şanlı bir ordudur, bu millet kutlu bir millettir. Bu asker, şanlı bir askerdir, bu ülke büyük bir ülkedir. Bu devlet ebed-müddet bir devlettir. Her kim, askerimize kem gözle bakarsa karşısında önce Cumhurbaşkanımızla birlikte bizleri bulur. Her kim bu ülkeye bu halka kem gözle bakarsa da karşısında şanlı ordumuzu ve onunla birlikte topyekün milletimizi bulur” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK KONUMU DAİMA GÜÇLÜ OLMALI’
Fuat Oktay, Türkiye’nin jeopolitik konumunun daima güçlü olmasını, güçlü kalmasını ve sürekli kendini geliştirmesi gerektirdiğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
— Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir, gelecekte de böyle olacaktır. Bırakınız gerilemeyi, durmak bile bizim için bir felakettir. Milletimiz alicenaplığıyla bazı şeyleri unutmuş gözükebilir, bazı şeyleri geri plana atmış olabilir ama hiç şüpheniz olmasın, karşımızdakiler kendi davalarından bir milim dahi geri adım atmış değillerdir.
— Mesela Anadolu Selçuklu Devleti’nin büyük komutanları Sultan Kılıçarslan’ı, Sultan Mesut’u bizim nesillerimiz yeterince tanımıyor olabilirler. Fakat emin olun ki onun kılıcının altında Anadolu topraklarında yok olan yarım milyon işgalcinin torunları, kendisini asla unutmamışlardır. Sultan Alparslan’ın Malazgirt’teki zaferine, birileri dudak bükerek bakıyor olabilir. Ama hiç şüpheniz olmasın onun yok ettiği orduyla değişen Anadolu’nun kaderi, birilerinin yüreğinde hala kurşun gibi durmaktadır.
‘TARİHİMİZDEKİ TÜM DEĞERLERE SAHİP ÇIKMAK BOYNUMUZUN BORCU’
Çanakkale’de destansı bir savunma gerçekleştirerek işgalcilere geçit vermeyen Mustafa Kemal ve kahraman evlatların mücadelelerinin, bu milleti yok edemeyeceklerini tüm dünyaya bir kez daha gösterdiğini dile getiren Oktay, şunları kaydetti:
— Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethiyle nasıl bir çığır açtığını bizim nesillerimiz yeterince kavramıyor olabilirler. Bundan bir kaç yıl önce İstanbul sokaklarındaki duvarlara ‘zulüm 1453’te başladı’ yazısını yazdıranlar, Fatih’in başarısının anlamını çok da iyi biliyorlar. Bize yıllarca, Sultan Selim’i, Sultan Mahmut’u, Sultan Abdülaziz’i, Sultan Abdülhamit’i çok farklı kimliklerle tanıtanlar, ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar.
— Ölümünün hemen ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ismini bile bu ülkeden kazımak isteyenler oldu. Hamd olsun bugün ülkemiz, mazisi ile atisi arasında köprü kurmayı temel görevi kabul eden bir anlayışla yönetilmektedir. Tarihimizdeki tüm değerlere, bu ülkeye ve millete en küçük bir hizmeti dokunmuş herkese, sahip çıkmayı ve saygı duymayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz.”
