Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, miting konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ben Kemal Geliyorum’ açıklamasını eleştirerek, “Kılıçdaroğlu gelse ne yazar, gelmese ne yazar. Kimin geldiğini 14 Mayıs’ta göreceğiz” dedi.
MHP’nin, ‘Aziz Milletim Sıra Sende’ başlıklı mitingi Tekirdağ’da düzenlendi. Burada konuşan MHP lideri Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, “Geleceği varsa göreceği de vardır” diye seslendi. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle oldu:
“Sandık New York’ta kurulmayacak”
“Türkiye düşmanlarıyla el birliği, güç birliği, hedef birliği yapmanın büyük bir vebal olduğunu anlamaları için daha nasıl bir hasar ve hüsranın olmasını bekliyorlar? Bu kadar vahim bir ayıbı nasıl hazmedecekler, bunu akıllarından nasıl geçirecekler? Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği yabancı başkentlerde belirlenemez. Sandık New York’ta kurulmayacak, oylar Londra’da verilmeyecek, sayım Brüksel’de yapılmayacaktır. İrade sahibi Türk milleti, istiklalinin de sahibidir. Nitekim zalimlerin hükmü bu aziz millete sökmeyecektir. Bir masanın etrafında palas pandıras toplanmış makus partiler Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Bunlar teslim bayrağı çekmiş, rehin alınmış, esarete düşmüş siyaset acizleridir. Zillet ittifakı Milli Mücadele’de yendiğimiz muhasım odakların izinde ve istikametindedir. Hiçbir milli konu umurlarında değildir. Ülkemizin hak ve çıkarlarına önem ve öncelik verdikleri yoktur. Bunlar batıdan aferin bekleyen Türkiye karşıtlarıdır. Bunlar batıdan takdir ve teveccüh gözleyen Türkiye aleyhtarlarıdır. Onlar aferini Avrupa’dan bekleye dursun, bize Türk milleti yetecektir. Onlar yabancı başkentlerde aferin kuyruğuna girsinler, bize Tekirdağ’ın sevgisi yeterlidir.
“Geleceği varsa göreceği de var”
Zillet ittifakının, 30 Ocak 2023 tarihinde açıkladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde FETÖ’cülere af vaadi vardır. Pensilvanya’ya muhabbet vardır. KHK’lılara ümit vardır. PKK’ya açık çek vardır, HDP’ye güvence vardır, söz vardır, selam vardır, uzatılmış kirli el vardır. CHP, yapılanı yıkmanın, bayrağı indirmenin, devleti tarumar etmenin derdindedir. İP, Türkiye’nin duruşunu sakatlamanın, PKK’yla mütareke ve müzakere sayfası açmanın ısrarla ve inatla peşindedir. Diğerleri için bir şey söylemek ise kelime ve zaman israfıdır. Kemal Kılıçdaroğlu, iyice şaşırmış ve şanzımanı kırmış olacak ki, film repliklerinden kendisine slogan üretecek kadar ucuzlamıştır. Vermeyince Mabut neylesin Mahmut, durumu aynen budur. Ne diyor; “ben Kemal, geliyorum.” Bu Kılıçdaroğlu sürpriz yumurtadan çıkmış gibidir. Türk sinemasının duayen ismi, rahmetle andığımız merhum Cüneyt Arkın’ın başrolünü oynadığı ve 1976 yılında vizyona giren “Hınç” isimli filmden aşırdığı bir sözü kendisine uyarlayan Kılıçdaroğlu gelse ne yazar, gelmese ne yazar. Ben Kemal’im diyorsa, biz de Türk milletiyiz diyorum. Ve kendisine geleceği varsa göreceği de var diyerek meydan okuyorum. Kılıçdaroğlu’nun bu aralar can sıkıntısından gece gündüz film izlediği anlaşılmaktadır. Gerçek hayat ile film sahnelerini karıştıracak kadar zıvanadan çıkmış, paralel bir evrene geçmiştir. Gaziantep’e gidip Şanlıurfalılara seslenen bir gafil karşımızdadır. Bu yüzden kendisinin tedaviye ihtiyacı olduğuyla ilgili kaygılarımız artmıştır. Geçen hafta parti binasına “Yeter, söz milletindir” afişini asıp, sonra yoğunlaşan eleştiriler üzerine söz konusu afişi indiren, ardından da “ben Kemal, geliyorum” afişini asan Kılıçdaroğlu sonunda Cumhurbaşkanı adaylığı yerine figüranlığa dümen kırmıştır. Siyaset yapmak yerine film setlerinde üçüncü sınıf rollere talip olması tam da kendisiyle örtüşecektir. Sayın Kılıçdaroğlu nereye geliyorsan gel, seni orada bekliyor olacağız. Türk milleti seni geliyor sandığın anda gerisin geriye postalayacaktır. Kimin geldiğini, nasıl geldiğini, hangi güçle geldiğini 14 Mayıs 2023 tarihinde göreceğiz. Zillet ittifakı ne yaparsa yapsın, milli yükselişimizi durdurmaya güç yetiremeyecektir. Lider Ülke Türkiye hedefinin nişanesi olan Türk ve Türkiye yüzyılı vizyonu yayından çıkmış ok gibidir, menziline doğru süratle ilerlemektedir.
“İP, CHP’ye kazan kaldırmıştır”
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerine az bir süre kala zillet ittifakının adayı hala ortada yoktur. Bunlar adaysız ve akılsız şekilde siyasi arenada dolaşmaktadır. Aziz milletimiz bunların kaç kilo ettiğini bilmektedir. Kazanacak aday açmazı zillet partilerini birbirine düşürmüştür. Kılıçdaroğlu “13 Şubat’ta Cumhurbaşkanı adayını açıklayacağız” derken, İP’in sözcüleri aynı görüş ve kanaatte değildir. İP’in bir yöneticisi partisi adına demiş ki: “Biz onay makamı değiliz. 13 Şubat’a kadar aday nasıl, hangi yöntemle belirlenecek, süreç nasıl gelişecek hiçbir bilgimiz yoktur.” İP, CHP’ye kazan kaldırmıştır. Bunların birbirlerinden daha haberleri yoktur. Açıkça görülüyor ki, altılı masa ortadan çatlamıştır. Her birisi sağa sola savrulmuştur. Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı hususunda yoğun bir karmaşa ve kutuplaşma masaya hakim olmuştur. Altılı masa henüz kendi arasında anlaşmaktan ve uzlaşmaktan mahrumdur. Lobiler, kulisler, kazan gibi kaynatılan dedikodular, karşılıklı restleşmeler, kara kampanyalar zilletin korkusunu ayan beyan deşifre etmiştir. Altılı masaya oturan her parti başkanına soruyorum; Cumhurbaşkanı adayınızı ne zaman ilan edeceksiniz? Daha neyi bekliyorsunuz? Hangi zamanı kolluyorsunuz? Kimlerin talimatını gözlüyorsunuz? Millete rağmen, milleti yok sayarak nereye ulaşacağınızı zannediyorsunuz?
“Alayı toplanıp karşımıza geçse de sözümüz söz, kararımız kesindir”
2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerini; Türk milletinin karar anı, Türk tarihinin yol ağzı, Cumhuriyet’in yeni yüzyılla demokratik sözleşmesidir. Zillet ittifakı kavga ede dursun, Cumhur İttifakı olarak seçimlere giden süreçte adayımız belli, kararımız nettir. Karar verdik, mutlaka takip ve temin edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak beraberliğimizi sonuna kadar koruyacağız. Herhangi bir gevşekliğe ve yılgınlığa müsaade etmeyeceğiz. Seçime kadar değil Türk ve Türkiye Yüzyılının çatısını el birliğiyle öresiye kadar, aziz milletimizi medeniyetler ve milletler mücadelesinde üst lige taşıyana kadar biriz, diriyiz, birlikteyiz, cumhurun ruh kökü, Cumhuriyet’in sarsılmaz güvencesiyiz. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu yasal ve anayasal gerekçeli hakikat asla değişmeyecektir. Alayı toplanıp karşımıza geçse de sözümüz söz, kararımız kesindir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci döneminde de çok yüksek bir oy oranıyla seçilmesi, göz alıcı temposuyla başarılı çalışmalarına aralıksız devam etmesi ortak gayemizdir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletvekili sayısıyla oy oranını ençoklaştırmak, yıllardır layık olduğumuz hakkımızı milli iradenin onayıyla almak kaçınılmaz bir diğer hedefimizdir. Nihai olarak da, Cumhur İttifakı’nın TBMM’de çok güçlü bir temsil imkanına kavuşması arzumuz ve amacımızdır.
“Küresel medya fitne nöbetindedir”
Cumhur İttifakı’na verilen her oy terör örgütlerini ezip geçen mücadele ruhuna tam destektir. Cumhur İttifakı’na verilen her oy Türkiye’nin geleceğine koyulmuş tuğla, gelecek nesillere armağandır. Türk milleti tarihi bir süreçtedir. Türkiye gerçekten de bir kavşaktadır. Huzurlu, güvenli ve gelişmiş bir Türkiye’yi ya birlikte kuracağız, ya da zilletin ters akıntısına kapılacağız. Ya Lider Ülke Türkiye’ye ulaşacağız ya da tutsak alınmış Türkiye’ye zillet içinde boyun eğeceğiz. Artık söz de, karar da milletindir. Zillet ittifakı tepeden tırnağa yabancıların güdümündedir. 2023 seçimlerini sabote etmek, milletimizin demokratik mukavemetini kırmak maksadıyla küresel çıkar grupları devrededir. Küresel medya fitne nöbetindedir. Soysuzlar, suçlular, insanlık değerlerini hiçe sayan azgın kifayetsizler işbaşındadır. Mukaddesatımıza hakaret eden iblis uşakları provokasyon görevindedir. ABD’sinden AB ülkelerine kadar Türkiye karşı aleni psikolojik harekat yapılmaktadır. Aralarında Hollanda, Almanya, Fransa, Belçika ve İngiltere’nin de bulunduğu 9 ülkenin İstanbul’daki konsolosluklarını terör tehdidi bahanesiyle kapatmaları tek kelimeyle rezalettir. ABD bu işte öncü rol oynamış, kuklalarını dürte dürte harekete geçirmiştir. Olanlar hiçbir kitaba sığmayan namertliktir. Madem böyle bir tehdidin varlığından bu yabancı ülke misyonları haberdardır, o halde tehdidin açık kaynağını açıklamaları da şeref meseleleridir.
“Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlar”
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri öncesi Türkiye’yi karalama teşebbüsleri, malum ülkelerin muhtemel terör saldırılarını biliyor, hatta arkasında duruyor gibi ihbar etmeleri dostluk ve müttefiklik köprülerini dinamitleyen art niyetliliktir. Bu ülkeler ne biliyorlarsa, hangi bilgi ve istihbaratlara sahiplerse Türk devletinin yetkili birimleriyle derhal paylaşmak durumundadır. Korku yaratmaya çalışmak asıl korkaklıktır. Bundan sonra Türkiye’nin herhangi bir noktasında, Allah muhafaza, bir terör olayı gerçekleşirse müsebbipler ve onların zillet cephesinde temerküz etmiş muhipleri bellidir, saklanmaları da mümkün değildir. Konsolosluğunu terör bahanesiyle kapatan, uydu ülkelere de kapattıran ABD’nin Boğaza demirlediği bir savaş gemisine uluslararası teamüllere aykırı olarak orantısız bayrak çekmesi saygısızlıktır. Bu savaş gemisinde, büyük bir Amerikan bayrağının yanında küçük Türk bayrağının asılması edepsizlik ve hukuksuzluktur. Sandık vakti yaklaştıkça husumet kuşatması sertleşmektedir. Cumhurun zaferi ufukta göründükçe küresel nefret salgını yaygınlaşmaktadır. Çünkü Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlar. Çünkü Türk ve Türkiye Yüzyılını baltalamanın arayışındalar. CHP’yi, İP’i, HDP’yi ve diğer zillet partilerini sivriltmenin çabasındalar.