Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın tek başına erken seçim kararı alabileceğini hatırlatarak, “Ancak kendisi küçük ortağının olurunu almadan böyle bir işe kalkışmaz diye düşünüyorum” dedi.
‘Küçük ortak’
Akşener ‘küçük ortak’ diye tanımladığı MHP’nin kabinede üyesi bulunmaması nedeniyle yönetimde sorumluluğu olmadığını ve böyle konforlu bir alanı bırakmak istemeyeceğini şu sözlerle savundu: “Sonuçta yediği önünde, yemediği arkasında. Maksimum yetki, sıfır sorumluluk…”
‘Başarısız karne’
Diğer taraftan, ekonomideki ‘başarısız karneyle’ AKP’nin erken seçim riskine girmeyeceğini ifade eden Akşener, şöyle konuştu: “İşsizlik almış yürümüşken, mutfakta yangın varken, geçim derdinden ülkemizde babalar canlarına kıyıyorken, can derdine düşmüş vatandaşına maske dağıtma işini bile kotaramamışken, bu arkadaşlar vatandaşa gidip nasıl oy isteyecekler?”
Meclis aritmetiği gereği erken seçim kararının ‘cumhur ittifakı’, yani Erdoğan tarafından verilmesi gerektiğini altını çizen Akşener, cumhurbaşkanının anketlere bakarak hesabını yaptığını düşündüğünü söyledi.
Akşener şöyle konuştu: “Buradaki asıl soru şu: Acaba Sayın Erdoğan vatandaşının yaşadığı gerçeklerle yüzleşmeye, millet iradesiyle yüzleşmeye kendisini ne kadar hazır hissediyor? Unutmayalım ki tencere her iktidarı sallar.”
Öte yandan, Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde muhalefete yönelik sert söylemlerinin ‘bir siyasi niyetin dışavurumu’ olabileceğini söyledi.
Akşener şunları kaydetti: “Ülkemiz salgınla mücadele ederken, cumhurbaşkanı sıfatıyla milleti birleştiren, güçlendiren ses olması gereken Sayın Erdoğan’ın, tam aksine, acımasız bir dille muhalefete saldırmasını dikkatle takip ediyorum. Kendince haklı gerekçeleri de olabilir, bilemem. Ama böylesi bir dönemde, her cümlesinin başında birlik-beraberlik dedikten sonra, aynı cümlenin sonunda birliği beraberliği yaralayan, hatta yıkan sözler etmesini o makama yakıştıramıyorum.”
‘MHP ile tabanlarımız farklı’
Akşener’in CHP ile ilişkilerden ‘darbe’ gündemine diğer başlıklar hakkındaki açıklamalarından satır başları şöyle:
*Oy oranı tabanlı araştırmalar yapmak için henüz erken, çünkü gündemde seçim yok. Siz insanınıza hizmet için, onların dertlerini çözmek için çalışırsanız, uğraşırsanız, seçim zamanı geldiğinde vatandaşlarınız da sizin bu çabalarınızı oyuyla ödüllendirir.
*Mevcut siyasi tabloya baktığınızda ‘cumhur ittifakı’nın bileşenlerinin bizimkilerden farklı birtakım değerler bazında tam bir entegrasyonu olduğunu görüyoruz. Yoksa MHP’nin Andımız konusundaki, EYT’li konusundaki, Öcalan mektubu konusundaki tutumunu başka türlü nasıl açıklayabilirsiniz? Dolayısıyla gelinen noktada MHP ile tabanlarımızın aynı olduğunu söylemek çok zor.
CHP-HDP
*Bizim için terörün siyasette yeri olamaz. Bu temel ilkelerimizden biri. Dolayısıyla bizim HDP ile ilgili tutumumuz en baştan beri çok net. CHP’nin HDP’ye bakışında ise bizim için esas olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıdır.
SP, DP ve DEVA Partisi’yle ittifak
*Her zaman aynı cevabı veriyorum. Rahmetli Demirel’in söylediği gibi: “Doğmamış çocuğa don biçilmez.”
‘Darbe’ gündemi
*Vatandaşın derdini konuşamayan, darbe gündemi yaratıp onu konuşmak zorunda kalır. Darbe gündemini böyle değerlendiriyorum. Yani tencerenin, mutfağın içler acısı halini gizlemeye çalışan uydurma bir gündem olarak.
Diyanet’in LGBTİ hutbesi
*Dini hükümler ayrıdır, cari hukuk ayrıdır. Laiklik öyle bir ilkedir ki, herkesi korur. İnananı korur, inanmayanı da. Yeter ki doğru işletilsin. Yeter ki birbirimizin değer ve inançlarına saygı gösterme erdemini gösterebilelim. Barolar gibi kurumların da toplumun dini değerlerine saygılı olmak gibi bir mecburiyeti olmalı.
Barolarda seçim sistemi değişikliği
*Türkiye’nin, AK Parti iktidarının son 10 yılında ve özellikle de, her kararın, bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırıldığı cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde aldığı hasarın sebebi budur. Bu gerçeği görmeyip, demokrasi kültürünün birer ürünü olan sivil toplum örgütlerine müdahaleye kalkarsanız, işleri iyice içinden çıkılmaz hale getirirsiniz. Fikri ayrılıklarımız da olsa, sivil toplum örgütlerinin varlığı demokrasimiz için bir renktir, güçtür. Ve onların varlığı ve özgürlüğü de zaten demokrasinin varlığına işarettir. Bu varlığa ve özgürlüğe kastedecek adımlar, hem iktidarın kendisine hem de ülkemize zarar verir.
Doların 7’yi geçmesi
*Damat Bakan, ülke ekonomisi açısından bakıldığında artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiş durumda. Daha önce söyledim, yine söylüyorum; damada sürekli paket açıklatacağınıza, damadı paketleyip kenara alın, ülkenin önünü bir nebze olsun açın. Türkiye büyük ve zengin bir ülke. Kaynakları var. Üretimi esas alan bir ekonomik program Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırır. Ama onun için önce beş yandaş müteahhidi öncelemekten vazgeçip, doğru bir vizyon koymanız, işi ehline vermeniz ve kaynakları doğru kullanmanız gerekir.
Corona virüsü
*11 Şubat tarihindeki Meclis grup toplantımda, daha virüs ülkemizde yokken iktidarı uyardım, erkenden önlem almaya davet ettim. Bunları yapmadılar. Neticede vaka sayısında dünya 8’incisi olan bir Türkiye gerçeğiyle yüz yüze geldik. Vatandaş zor durumdayken nakit yardım yapacağına, kredi veren; vatandaşından IBAN isteyeceğine IBAN gönderen bir yönetim anlayışını hep birlikte izledik. İşi millete hizmet etmek olan, seçilmiş Millet İttifakı belediyelerinin yaptıkları yardımların engellenişini, o belediyelerin başkanlarının nasıl devlet içinde devlet olmakla suçlandıklarını hep birlikte yaşadık. Bu nedenle, tüm bunları görüp, yaşayınca mücadelenin siyasi boyutunu ve bu boyutun esas sorumlusu olan başta Sayın Erdoğan ve iktidarını başarılı bulmam mümkün değil.
Belediyelere engel
*Seçim döneminde “Yapamazlar, başaramazlar” dediği belediyelerimizin muhteşem işler çıkarıp, vatandaşın yardımına koşmasını Sayın Erdoğan hazmedemedi. Hala travmasını atlatamadığı yerel seçim mağlubiyetine bir de hizmette başarı eklenince elbette hazmedilmez. Sayın Erdoğan kendisinden rol çalınmasını sevmez. Kendisi dururken alkışı başkasının almasını hiç sevmez. Ama artık kendisinin bunları aşması lazım. Bu millet hepimizin milleti, bu ülke hepimizin ülkesi.