Okulların da online eğitime geçmesiyle ebeveynlerin yükü iki katına çıktı. Kendileri de bilinmezlik ve kaygılarla mücadele eden anne babalar, bir de çocukların ruh sağlığını korumaktan da sorumlu. Ama evlerde işler kolaylıkla çığırından çıkabiliyor.
Kısa Dalga Podcast’ten Nazan Özcan, karantina günlerinden çocukların ruh sağlığını da korumakla yükümlü anne babalar ve bilmedikleri bir durumla karşı karşıya kalan çocukların psikolojisini ‘normal’ tutmak için yapılması gerekenleri psikolog ve hipnoterapist Şükran Sarp ile konuştu.
Sarp şu ifadeleri kullandı: “Çocuklar dünyayı anlamak için yetişkinin gözbebeğine bakarlar, neler oluyor, acaba güvende miyim diye bizi izleyerek, anlarlar. Çocuğunuzla konuşun. Yeni doğmuş bebeğiniz varsa bile onunla konuşun. Her şeyin yolunda olduğunu, güvende olduğunu anlatın.
Çocuklarınıza soru sorun: ‘Sence neden dışarı çıkmıyoruz, neler olduğunu farkında mısın, gel biraz sohbet edelim, nasıl hissediyorsun?’
Siz ne yaparsanız yapın, sizler de çocuklarınız da çığırınızdan çıkabilirsiniz. Çünkü şu an olağanüstü bir hal yaşıyoruz. Ve stresimizi çok yüksek. Yönetemeyebiliriz. Bunları kendimizden bekleyeceğiz. Çocuklardan da bekleyeceğiz.
‘Hiçbir şey yapmamayı istemek bir haktır’
Kendimizden de çocuklarımızdan da çok yüksek ve gerçekçi olmayan mesela evde sürekli üretken olmak, sürekli kaliteli zaman geçirmek gibi beklentiler içinde olmamalıyız. Hiçbir şey yapmayı istememek ve yapmamak bir haktır.
Tavsiye ettiğimiz hiçbir şeyin görev olmadığını, sizi beslemesi gerektiğini, bunun yolunun da içinizden gelen zamanda samimiyetle yapmanız gerektiğini hatırlayın. Hiçbir şeye mecbur değilsiniz. Bazen öylece durabilmek, kendiyle konuşabilmek, hatta kendiyle konuşmadan sessizleşebilmek hem haktır hem de meziyettir.
Sabah kaçta kalkıyorsanız kalkın, mümkünse uyku saatlerinizi değiştirmeyin, evde kalıyorsanız bile lütfen bütün gün uyku kıyafetlerinizle dolaşmayın, saçınızı taramadan geçirmeyin. Çocuklarınızı giydirin, kendinize de özen gösterdikten sonra çocuğunuzun gözünde bunlar sığınacak limanlar olacaktır.
‘İyi bir takım olmayı deneyin’
Çok iyi eş olmak, çok iyi anne baba olmak, çok romantik olmak vs. değil, ne olursa olsun, iyi bir takım olmayı deneyin ailenizle.
Eğer çok paniğe kapılıyorsanız ve kendinizi durduramıyorsanız, telefon defterinizde mutlaka böyle durumlarda aranacak, iki-üç isim olsun. Ekstra bir durum yaşıyoruz, gece yarısıymış, korkutur muyum, gibi fikirler gelebilir. Bunları bir kenara bırakalım, çünkü bu sıra dışı bir durum ve hepimiz birbirimize destek olmakla mükellefiz.
Özellikle kriz anlarında ağzınızdan nefes almayın. Paniğe kapılmaya başladığınızda, burnunuzdan alın. Sizi sakinleştirecek ve kaslarınızın gevşemesini de sağlayacak aynı zamanda.
Gece yatmadan önceki en son düşünceleriniz, gece bilinçdışında işlenmeye devam eder. Kuvvetle ihtimal sabah kalktığınızda nasıl hissettiğinizi de belirleyecek. Gece en son düşüncelerimiz ‘Sabah çok iyi hissederek uyanıyorum, yarın son derece güvende olduğum, iyi hissettiğim bir gün olacak’ olsun. Göreceksiniz ilk seferden itibaren işe yarayacak.
‘Her güne bir hedef belirleyin’
Her güne küçük ve basit bir amaç koyun, bu bizi iyi tutar. Mesela yarın çocuğunuza seninle kurabiye yapacağız de olabilir, kitaplığı da düzenleyeceğiz de olabilir, ertesi güne belirgin bir hedef koyunuz. Küçücük de olsa bir amaç. Kendiniz için de çocuğunuz için de çok rahatlatıcı olacak.
Çocuklar için ekran süresi de olmalı. Üç yaşına kadar izlemesin, izlerse 15 dakika, maksimum yarım saate çıksın. Beş-altı yaşına kadar 45 dakikaya kadar çıkabilir. Ama o da bütün şeklinde değil, gün içine bölünmüş şekilde verilebilir. Eğer hiç vermediyseniz bugüne kadar, sıkın dişinizi çünkü bu günler geçecek.”