Türkiye ve Suriye’de etkili olan depremlerin ardından uzmanlar bulaşıcı hastalıkların yayılması konusunda uyarıda bulunuyor. Alınacak önlemlerle bu hastalıkları önlemek mümkün.
Savaşın yanı sıra deprem, yanardağ patlamaları veya seller gibi doğal felaketlerin bölgede yaşamayanlar için de ağır neticeleri olabiliyor. Felaketlerin sonrasında tıbbi acil durumdan epidemiye kadar farklı sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Savaşlar ve doğal felaketler hastalıkların ortaya çıkmasına ve yayılmasına zemin hazırlıyor. Mesela kriz bölgeleri arasında yer alan Lübnan ve Suriye’de kolera salgını yaşanmıştı. Ukrayna’da da kolera vakaları tespit edildi. 2022 yazında Pakistan’da meydana gelen sellerin ardından bölgede kolera ve tifüs vakalarına rastlandı.
Uzmanlar Türkiye ve Suriye’de meydana gelen depremlerden sonra bölgede bulaşıcı hastalık riskine karşı uyarıyor.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede incelemelerde bulunan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, şu an bölgede bir salgın hastalığın söz konusu olmadığını ancak, kısa süre içinde gerekli önlemler alınmazsa, ishalli enfeksiyonlar başta olmak üzere pek çok bulaşıcı hastalığın hızla yaygınlaşabileceğini kaydetti.
Prof. Dr. Yavuz, “Bu haftalardan sonra artık gerçekten altyapı olanaklarının yetersizliği nedeniyle enfeksiyon hastalıkları, salgın hastalıklar açısından çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu hafta bizim açımızdan tüm hazırlıkları bitirmemiz gereken çok kritik bir hafta. Şu aşamada yeterince önlem alırsak, salgın ortaya çıkmadan ya da çıksa bile hızla baskılama şansımız olur” şeklinde konuştu.
Prof. Yavuz, Suriye’deki kolera salgını ve sınır bölgesinden bildirilen vakaların endişe verici olduğunu kaydetti.
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü Almanya temsilcisi doktor Parnian Parvanta Suriye’nin kuzeyine işaret ederek “Bölgede birkaç ay önce gördüğümüz gibi, temiz su temininde sorun yaşanması ve hijyenik sıhhi tesis eksikliği nedeniyle yeni bir kolera salgını patlaması olasılığı var” uyarısında bulundu.
Afet bölgelerinde görülen hastalıklar
Kriz bölgelerinde kolera ve tifüs gibi kirli suyla bulaşan ve ishale yol açan hastalıklara sıklıkla rastlanıyor. Covid-19, grip gibi solunum yoluyla ile bulaşan hastalıklar özellikle spor salonları ve çadırlarda konaklama nedeniyle hızla yayılıyor. Hijyenik koşulların kötü olması nedeniyle çoğunlukla dışkı yoluyla bulaşan, halk arasında sarılık olarak bilinen Hepatit B virüsü yayılma riski taşıyor. Bunun yanı sıra bölgesine göre sıtma ve Dang humması gibi sivrisineklerin sokmasıyla bulaşan hastalıklar da yaygın olarak görülüyor.
Kriz bölgelerinde hastalıkların yayılıp yayılmayacağı veya nasıl yayılacağı konusunda öngörüde bulunmak pek kolay değil. Bunun duruma bağlı olduğunu ifade eden Doktor Parvanta Suriye’nin kuzeyinde hijyenik koşulların depremden önce de kötü olduğunu belirterek, şimdi o bölgedeki insanların çok daha zor durumda olduğunu dile getiriyor.
Hastalıkların ortaya çıkmasında ve yayılmasında, mevcut altyapının nasıl etkilendiği, kaç kişinin mağdur olduğu ve yardımın ne kadar hızlı ulaştığı gibi faktörler de etkili.
Temiz içme suyu gerekiyor
Deprem bölgesindeki yardım kuruluşları bulaşıcı hastalıkların bölgede yayılmasını engellemek için çaba gösteriyor.
Depremden sonra en çok suyla bulaşan hastalıkların çok sıkıntılı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz, Türkiye’deki deprem bölgelerinde içme suyu sıkıntısı olmadığını söylüyor. Prof. Dr. Yavuz kullanım suyu açısından sıkıntı olduğunu vurguluyor:
“Ama yeterli tuvalet ve kullanma suyu, yani temizlik açısından yeterli imkan yok. Hastalıktan korunmak için ellerinizi yıkayın diyoruz biz. En çok ishalli hastalıklar görülür. Kullanma suyu ve tuvalet, salgın hastalıklar açısından çok kritik bir ihtiyaç. Kurulan çadır kentlerde dahi tuvaletler yetersizdi. Bizim açımızdan şu anda kullanma suyu ve tuvalet olanağının sağlanması tabii ki bununla birlikte konteynerlerde barınma olanağının bir an önce sunulması çok önem taşıyor.”
Doktor Parvanta’ya göre de en önemli önlem temiz içme suyu sağlamak.
“Bu şart. Suriye’nin kuzeyinde su ve hijyenik koşullar zaten yetersizdi, depremde büyük ölçüde yok oldu” diyen Doktor Parvanta sözlerine söyle devam ediyor: “İnsanlar nehirlerden su temin etmek zorunda kalıyor.”
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü bölgede içme suyu dağıtıyor ve su depoları kuruyor.
Temiz içme suyu dışında hijyenik sıhhi tesislerin kurulması, kanalizasyonun yönlendirilmesi, sabun ve dezenfektanların dağıtılması, gerekli tıbbi ilaçların organizasyonu ve hastalıklara hızlı müdahale edebilmek için mobil kliniklerin kurulması büyük önem taşıyor.
Bulaşıcı hastalık dışındaki konular
Kriz bölgelerinde diyabet veya kronik akciğer hastalıkları gibi temel hastalıkların da yeterince tedavi edilememesi riski bulunuyor. Hamilelerin ve yeni doğan bebeklerin bakımı da zor konular arasında yer alıyor.
Kızamık veya çocuk felcine karşı aşı kampanyaları da kriz durumlarında yavaşlıyor veya askıya alınıyor. Bu da daha az sayıda insanın bu hastalıklara karşı korunması anlamına geliyor ve bulaşma riski de artıyor.
Doktor Parvanta kızamık bulaşma riskinin yüksek olduğu uyarısında bulunuyor. Bu nedenle kriz bölgelerine destek ve hastaneler dahil olmak üzere kritik altyapının tekrar inşası daha da önem kazanıyor.