Türkiye kritik bir süreçten geçerken, ‘şehit’ haberleri de peşpeşe geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm sürecini ‘Buzdolabına koyup’ ardından da erken seçim kararı aldığı bu süreçte en çok merak edilen ise HDP’nin üzerindeki yoğun baskılardan nasıl kurtulacağı ve tabi ki 1 Kasım’daki seçimlerde de varlık gösterip gösteremeyeceği…
Kafalar karışık olduğu için cevap bekleyen sorular da bunlarla sınırlı değil. Kandil bu süreçte nasıl bir yol izleyecek? Seçim öncesinde devrilen masa tekrar kurulacak mı? HDP Türkiyelileşme hedefine ulaşabilecek mi? Öcalan’ın tüm bu gelişmelere karşı nasıl bir tutum sergileyecek?
Tüm bu sorular kamuoyunda hala cevabını bulabilmiş değil. Biz de Kandil, İmralı, HDP ve Ankara’nın nabzını en iyi tutan gazeteciler arasında yer alan Ruşen Çakır ile görüştük ve tüm bu sorulara cevap aradık.
İşte Gazeteci Yazar Ruşen Çakır ile yaptığımız o röportaj…
Said Sefa: Türkiye’nin genel atmosferi içerisinde Kürt meselesini konuşmak istiyorum. Yazılarınızda, ‘Kürt meselesini çözemeyenlerin, iktidarda kalma şansları çok az ya da iktidar olamazlar’ tespitinde bulunuyorsunuz, bu ne anlama geliyor?
Ruşen Çakır: Evet, bence Kürt meselesini çözemeyen çözülür…
Said Sefa: Neden, bunun verileri nelerdir? AKP’nin tek başına iktidar olma şansını kaybetmesini de bu minvalde mi değerlendiriyorsunuz.?
Ruşen Çakır: Neden böyle çünkü her şeyden önce şu var. Çözüm süreci veya Kürt Meselesi Türkiye’deki tüm sorunların anası. Yani, Türkiye’nin en önemli meselesi Kürt meselesi. Türkiye’de Kürt meselesini çözeceğim diyen siyaseten başarılı oldu.
Mesela Demirel 91 seçimine girerken, ‘şeffaf karakol’ vaad ederek iktidara geldi, başarılı oldu. Tansu Çiller, ‘Bask modeli’ dedi başarılı oldu. Hep bir umutla geldiler ama Kürt meselesini çözemedikleri, çözemeyecekleri belli olduğu an gittiler. PKK’nın ilk eylemini yaptığı 84 Ağustos’undan bu yana Türkiye’de nice Cumhurbaşkan’ı Başbakan, Genelkurmay başkanı vs geldi, gitti.
Ama PKK üç aşağı beş yukarı benzer kadrolarla Ortadoğu gibi çok zor bir coğrafyada ayakta kaldı ve güçlendi. Dolayısıyla bu yapıyla sadece güvenlik politikaları takip ederek baş etmek zannedildiği kadar kolay değil. Çözüm sürecini ya da Kürt sorununu çözme iddiası insanlarda bir heyecan yaratıyor ama Kürt sorununu çözemeyeceğini anladıkları zaman da yolluyorlar.
Said Sefa: O zaman şöyle desek doğru mu; ‘Bu sorunu çözeceğim’ diyen siyaseten başarılı oluyor, belki de iktidara geliyor?
– Kesinlikle. Dediğim gibi Demirel 1991’de ‘Kürt realitesi’ dedi ‘şeffaf karakol’ dedi kısaca ümit pompaladı ve iktidara geldi. Ama kısa zaman sonra, iktidara gelmesinin hemen ardından Nevruz’da çok büyük kan aktı. Ve barış ümitleri yok oldu.
Tansu Çiller Bask Modeli dedi. Mesut Yılmaz, ‘Avrupa’ya giden yol Diyarbakır’dan geçer’ dedi. Dediler, dediler, dediler… Ama sonuçta hiç belli bir yerde geldiler tıkandılar. Yani bunu çözebilecekmiş gibi görünenler, destek alıyor çözemeyeceği anlaşılınca da desteğini kaybediyor.
AKP’de aynı. Kürtlerden belli bir oy alan Milli Görüş geleneğinden geldiği için Kürtlerde kökü olan bir hareket. Demokrasi iddiasıyla, Avrupa Birliği iddiasıyla olayı ele aldığından Kürt Meselesini çözme noktasında, olaya farklı bir ivme kazandırdı.
Bir süre sonra baktı ki tıkanıyor, açılımlara başladı. Demokratik açılım, Oslo ve ardından nihayet çözüm süreci başladı. Ve durum AKP’nin gücüne güç kattı.
İlginçtir ki Türk milliyetçiliğine yakın kesimler -bu iş silahla olur bilmem ne diyenler- bile bir şekilde sorun çözülsün noktasındaydılar ve Tayyip Erdoğan’a önemli bir kredi verdiler.
Gelinen noktada, görüldü ki Tayyip Erdoğan, özellikle seçim öncesinde çok büyük bir stratejik yanlış yaptı ve bu stratejik yanlışın sonucunu gördü. Kürt oyları büyük ölçüde AKP’den HDP’ye kaydı ve tek başına iktidar olamadı. Şu an AKP’nin Kürtler içerisindeki gücü büyük ölçüde azalmış durumda. Çünkü AKP’nin Kürt sorununu çözme konusunda inandırıcı bir politikası kalmadı. 30 yıldır denenen ve başarısız olunan şeyler, kaldığı yerden devam etmeye başladı.
Birazcık yaşı olanlar biliyor ki böyle olmuyor. Kısır döngüyü kırmak lazım. Barış ümidi kaybolunca insanlar AKP’den uzaklaşıyorlar.
Said Sefa: Sayın Demirel’in, Çiller’in Mesut Yılmaz’ın deneyip başarısız olduğu yöntemler göz önündeyken Sayın Erdoğan, nasıl oluyor da böyle stratejik bir hata yapıyor? Neden hep aynı şeyler yaşanıyor? Çözeceğiz diyorlar, ama sonrası kanlı oluyor?
– Burada şöyle bir şey var. Çözüm sürecinde uzun bir süre en çok kazanan AKP idi. AKP, çözüm süreciyle, çatışmasızlıkla, kendi iktidarını garanti altına alıyordu. Bir yerden sonra 28 Şubat’taki Dolmabahçe olayında iş müzakere noktasına geldi. Bu noktaya gelindiğinde artık Kürtlerin, taleplerinin ve kazanımlarının çok daha netleşeceği -Öcalan’ın durumu, genel af, özerklik gibi- ortaya çıktı. Ve bu noktada bence kamuoyunun henüz bu taleplere hazır olmadığını düşünen Tayyip Erdoğan ürktü.
Said Sefa: Ürktüğü şey sizce sadece kamuoyu tepkisi miydi? Türkiye’deki farklı unsurların örneğin bürokratik, askeri güçlerin de ikna edilememesi çözüm sürecinin bitmesine neden olmuş olabilir mi?
Yok, sanmıyorum. Diyalogdan müzakereye geçildi. Bu bambaşka bir süreç. Bence bu müzakere sürecine Erdoğan’ın kendisi hazırlıklı değildi. AKP ve Tayyip Erdoğan, bunun travmasını yaşadı. Tersleşerek bir şeyler denedi bir kumar oynadı ve kaybetti, ben öyle görüyorum. Bakıyoruz, AKP bir tek HDP ile yan yana olmak istemiyor. Ama gelinen noktada HDP ile başbaşa kalacak. Acayip bir duruma geldi. Sıkıştı.
Said Sefa: HDP ve bir kısım çevreler, ‘süreci Erdoğan bitirdi’ dese de Erdoğan ile AKP Kurmayları bunu kabul etmiyor. Yalçın Akdoğan diyor ki; “Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’’ ifadesi süreci bitirdi.”
– Aslında, kimin başlattığının, kimin bozduğunun bir önemi yok. Buna fazla takılmamak lazım. Esas olan kimin tekrar kuracağıdır. Ama anlaşılan o ki Tayyip Erdoğan masayı dağıttı. AKP ve HDP iki ayrı parti. HDP stratejisini Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmamak üzerine kurabilir. Bunun çözüm süreciyle doğrudan alakası yok. HDP, AKP’nin Kürt kolu olarak çalışmıyor ki böyle bir zorunluluğu yok, başlı başına bir parti. AKP’nin bütün hesaplarını HDP bozdu. 7 Haziran’a seçimlerine damgasını HDP vurdu. Büyük ihtimalle 1 Kasım’a da HDP damgasını vuracak.
1 Kasım’da yapılacak seçimde neyi merak ediyorsunuz? CHP’nin veya MHP’nin iki puan inip çıkmasını mı? Hayır, bunun bir önemi yok.
HDP barajı aşacak mı? Oylarını artıracak mı? AKP tek başına iktidar olacak mı? Aslında 7 Haziran öncesinde de böyleydi. Şimdi de böyle.
Said Sefa: Peki, çözüm sürecinin yeniden oluşabilmesi için karşılıklı olarak güven yeterince sarsılmadı mı? İki tarafın çözüm masasına tekrar oturabileceğini düşünüyor musunuz?
– Kesinlikle. Başka çareleri yok. Oturacaklar. Burada önemli olan öncelikle PKK’nın silahları susturması. Öncelikle PKK’nın bunu yapması lazım. Yani PKK silahını tuttuğu sürece böyle bir şey olamaz. PKK’nın çatışmasızlığa döndüğünü net bir şekilde söylemesi lazım. Ondan sonra bir takım şeylerin inşasına yeniden geçilebilir.
Said Sefa: Yani Kürt siyasi hareketiyle Erdoğan aradaki masayı kaldırmış olsa bile köprüleri atmış değil?
– O kadar kolay değil. Bir de iki tarafta birbirini mutlak anlamda yenemeyeceğini biliyor. Başka çareleri yok.
Said Sefa: Yenemeyeceklerini biliyorlarsa neden çatışmaya başladılar. Çatışma ve şiddet erken seçim için miydi?
– Öyle düşünmüyorum. 7 Haziran öncesinden başlayan ve bugüne kadar gelen bir şey bu. Çokça iddia edilen bir şey var, ‘Tayyip Erdoğan AKP’yi yeniden iktidara getirmek için çatışmanın tırmanmasını istiyor’ Ben öyle olduğu kanaatinde değilim, sonuç olarak böyle bir şey yapıyorsa çok büyük yanlış yapıyor, demektir.
Şehit cenazelerinde görüyoruz, bakanlar vs yuhalanıyor, hükümete tepki artıyor. Şehit sayısının artması, AKP’yi tek başına iktidara getirecek diye bir şey yok hatta ters tepebilir. Derler ki ‘biz size bu sorunu normal yollarla çözeceksiniz diye güvendik, o zaman niye sizi tercih edelim?’
Bunların hesabını yapmak öyle kolay değil. 7 Haziran öncesinde yaptıkları bütün hesaplar yanlış çıktı. Bu bir mühendislik işi değil. Gerilimin olabildiğince azalması lazım. Bu hem AKP’nin hem HDP’nin hem de Türkiye’nin kazanımıdır.
Said Sefa: Çözüm süreci ile Başkanlık sistemi tartışmaları aynı zamana denk geldi. Hatta denildi ki özerlik karşılığında Erdoğan’ın başkanlığa giden yolu açılacak. Şimdi başkanlık yoksa çözüm süreci de yok gibi algılanıyor. Sizce bu iddialar doğru mudur?
– Başkanlık meselesini Cemil Bayık’a bizzat sordum. Onun anlattıkları kadarıyla söyleyeyim. Ne Kandil ne Öcalan ne de Kürt Siyasi Hareketinin, bu konuda Erdoğan’a koltuk değneği olmaya niyeti yok. Evet, genel anlamda bir sistem tıkanıklığı olduğunu onlar da dile getiriyor ve sistemin yeniden yapılanmasını istiyorlar. Ama Erdoğan’ın sunduğu şekilde bir başkanlık sistemi dayatmasından oldukça rahatsızlar. Çok net yani.
Ama eğer Dolmabahçe mutabakatı bozulmasa, sakin bir şekilde seçime gidilseydi, seçim sonrası AKP-HDP koalisyonu kurulabilir ve bunlar tartışılabilirdi. Başkanlık sistemini kabullenmeye en yakın olan parti belki de HDP’ydi. Fakat, Erdoğan HDP’yi karşısına almayı seçti ve yalnızlaştı. Yalnızlaşınca da oyu azaldı.
Said Sefa: O zaman sizin baştaki iddianıza gelmiş oluyoruz. Kürt Siyasi Hareketliyle aranıza mesafe koyar, çözümden uzaklaşırsanız, oyunuz düşer…
– Türkiye’de, Cumhuriyet’in dışladığı dindarlar, sisteme geldiler. Şöyle ya da böyle. Şimdi de yıllarca dışlanmış olan bir diğer unsurun, yani Kürtlerin merkeze yürümesi söz konusu. Konjonktür, Kürtleri bir yönüyle buna zorluyor. Kimse bunu engelleyemez.
Kürtlere karşı dostane ilişkiler geliştiren ve onlarla işbirliği yapmaya açık olan taraflar kazanır. Şu anki siyasi atmosfer ve siyasi partiler kimseye heyecan vermiyor. CHP’ye MHP’ye AKP’ye oy verenler çok büyük motivasyonlara sahip değiller. Zora ki oy veriyorlar.
Bir tek heyecanı olan parti HDP. Kürtlerin heyecanı. Selahattin Demirtaş vs ile açıklanacak bir durum değil bu. Kürtlerin, merkeze doğru yolculuğundan kaynaklanan bir şey. Dolayısıyla bununla entegre olanın barışık olanın yolu açılır. Devletçi reflekslerle ve devletin diliyle bu meseleye yaklaşmak doğru değil.
AKP, devlet dili konuşmaya başladığı an AKP’nin gücü azaldı. AKP’yi, AKP yapan ‘’Analar ağlamasın’’ sloganıydı. Her iki taraftaki anaları kastettiğini defaatle açıkladı Tayyip Erdoğan.
Said Sefa: ‘Hakkari’deki bir annenin de Yozgat’taki bir annenin de acısını paylaşıyoruz’ deniyordu…
– Evet. Ve bu çok büyük bir karşılık buldu.
Said Sefa: Şimdi annelere evlatlarınızı feda edin deniyor.
Yani, bu büyük bir kopuş. Büyük bir yanlışta ısrar ediliyor. Tekrar, ‘analar ağlamasın ne olursa olsun bu kanın durması lazım, çatışmaların durması lazım’ noktasına gelinirse o zaman toparlanabilir, diğer türlü zor.
Güvenlik tedbirleriyle çözülseydi, Çiller çözerdi. Devletin bütün imkanları kullanıldı netice alınamadı. Çiller, şimdi nerede? Siyaset arenasından silinip gitti. Bu sorunları en iyi bilenler, AKP’nin kurucularıdır. Bunu bildikleri ve ders çıkardıkları için belli bir başarıyı yakalamışlardır.
Said Sefa: Kürtlerin merkeze yürüyüşünden bahsettiniz. Konjonktürel olarak demokratikleşme ve merkeze doğru yürüyüşü HDP bayraklaştırmış görünüyor. Bu vaziyeti ABD’nin ya da sair ülkelerin desteklediğini düşünüyor musunuz?
– Batı tabi ki istiyor. Birçok nedenle istiyor. En azından şimdi IŞİD’e karşı savaş bağlamında istiyor. Kandil vs bombalandığında, dolaylı olarak YGP de bombalanmış oluyor. IŞİD’e karşı oluşan koalisyonun önemli unsurları, istiyorlar ki bu çatışma dursun ve çözüm masasına dönülsün.
Washington, Türkiye ile Kandil arasında seçim yapma noktasına gelirse elbette Ankara’yı seçecek. Türkiye gibi bir ülkeyi bırakıp hala terör listesinde olan bir örgütü tercih etmez. Ama taraflar arasında çözüm yolunun denenmesini ve diyaloğun yeniden başlamasını istiyor.
Said Sefa: Çözüm sürecinde 3. Göz olarak bir ara HDP, ABD’nin olabilirliğini dillendirmişti.
– Ben açıkçası istemem. Türkiye’nin bunu kendi başına yapabileceğini düşünüyorum. Türkiye kendi içerisinde bu üçüncü gözü, gözlemlemeyi oluşturabilir. Bu konuda adımlar da atıldı. Fakat Cumhurbaşkan’ı onu da iptal etti. Meselenin içerden hallini zorlaştırdığınız zaman, dışarının önünü istemeye istemeye açmış oluyorsunuz. Bence, HDP meclisi öne çıkartarak pek ala bunu kendisi yapabilir.
Said Sefa: PKK’nın silah bırakmaması, çatışmayı körüklemesi, tetiklemesi, HDP’nin elini zayıflatmıyor mu? Bu durumda PKK’nın muradı nedir? Neden durmuyor?
– HDP’nin bu noktaya gelmesi PKK’nın sayesinde. Motor gücünün Kandil ile PKK olduğu ortada. Bunlar realiteler. Ama artık silahların susması, siyasetin birinci planda olduğu bir döneme geçilmesi gerekiyor. Silahlı fraksiyonların yerini siyasete bırakması daha makul olacaktır. Bunlar bir anda olacak şeyler değil, zaman ister.
Said Sefa: HDP’nin siyaseten güçlü olması PKK’yı, silahlı güçleri rahatsız ediyor diyebilir miyiz?
– Şöyle söyleyeyim. Eğer hükümet daha ikna edici bir noktada olsaydı, çözüm süreci neticeye karacak olsaydı, Dolmabahçe mutabakatı yok sayılmasaydı, Öcalan’ın koşullarında iyileştirmeler vs. olabilseydi PKK’nın da bahanesi kalmazdı. “HDP siyaseten en kadar güçlü olursa olsun, birileri bir şekilde devreye girip partiyi kapatabilir, kazanımlarımızı almaya çalışabilir” diye düşünüyorlar. Siyasi kazanımların aldatıcı olabileceğini kanısındalar.
Said Sefa: Siyasi çözümler üretme noktasında, AKP’nin samimi olmadığını mı düşünüyorlar?
– Evet, ortam ne kadar yumuşak olursa olsun AKP’nin çözüm sürecini nihayete erdireceğine güvenemediler. Ortaya sürdükleri mazeretleri ortadan kaldıracak somut adımlar atılabilseydi, silahlı çatışma için sığınacakları gerekçeler kalmazdı. Mazeretin elinden alınabilmesi lazım. Bunun için de Öcalan’ın devreye girmesi lazım.
Said Sefa: Öcalan devreye girer mi?
– Öcalansız sürecin yürümesi zor gözüküyor.
Said Sefa: AKP kurmaylarının, Öcalan, Kandil ve HDP’yi birbirinden ayırıyor olmaları bir algı mı?
– Bunu yıllardır yapıyorlar. Fakat bunu yaptıkça Öcalan’ı güçlendirdiler. Tabi, her biri birebir aynı şeyi söylemiyor ama bunlar, birbirini tamamlayan yapılar. Öcalan’ın hiçbir şekilde Kandil’i zor durumda bırakan bir açıklamasını gördünüz mü? Ya da Kandil’in Öcalan’ı bertaraf etmeye çalıştığını? Birbirlerinin rağmına hareket etmezler. Ortada böyle bir realite var. Bunu görmezden gelmek, yanlış olur.
Said Sefa: Kürtlerin siyasetin merkezine doğru yürümesine Türk kamuoyu sıcak bakacak mı?
– Başka çare yok ki. Kürtleri sisteme entegre etmeyip ne olacak? Bu sürdürülebilir bir politika değil.
Said Sefa:Kürtlerin merkeze yürüyüşünü kabullenecek, çözüm masasına oturacak, milleti yeniden heyecanlandıracak bir oluşum veya yapılanma olabilir mi?
– Şu an çok fazla yok. AKP bunu yapar gibiydi. AKP buradan uzaklaştı ve uzaklaştırdıkça kaybetti. CHP’nin HDP’ye karşı dili olumlu anlamda değişiyor fakat yeterli değil. Türkiye’de vaziyeti idare ettirebilecek bir siyaset telakkisi yok bir kısır döngüye girildi ve tıkanıklık oluştu. Bunu yeni parti kurulsun, anlamında söylemiyorum.
HDP’nin önü çok açık. HDP şu an da Kandil vs. gibi yerlerden gelen sorunlardan azade olsa çok daha başarılı olur. En azından ilgi uyandırabilen bir parti. HDP, insanlar için ümit olduğu gibi hayal kırıklığı oluşturabiliyor. İnsanlar HDP ile ilgili ‘keşke’ diyebiliyorlarsa bu önemli bir değerdir.
Said Sefa: Tekrar seçime gidilecek, seçim hükümeti de kurulacak deniyor. HDP’ye usulen 3 bakanlık verilecek. Seçim hükümetini nasıl okuyorsunuz?
– CHP ve MHP seçim hükümetine girmeme kararı alarak AKP’ye bir numara çektiler. HDP ile baş başa bıraktılar.
Said Sefa: Bu bilinçli miydi?
– Evet. Aslında CHP girebilirdi ama Sayın Erdoğan, CHP’yi görevlendirmediği için CHP seçim Hükümetine girmedi diye düşünüyorum. HDP’nin, kabineye bakan koyacak olmasına gelince sembolik olarak çok büyük bir önemi var. Anayasa’nın verdiği bir imkanla HDP merkeze yürüyor. Bu önemli bir şey. İstemeye istemeye buna katlanmak zorundalar. Demokrasi böyle bir şey.
Said Sefa: Seçim hükümetini HDP adına bir kazanım olarak mı görüyorsunuz?
– Yani çok daha fazlasını elde edecekler. Bu bir amorti gibi geldi ama fazlası olacaktır. Şunu da vurgulamak lazım kimse Kürtlere bir şey bahşetmiyor. Mücadele ede ede alıyor. 7 Haziran seçimleri bunu gösterdi. Kandil silahları susturursa HDP’nin oyu artar. Ama eğer HDP’nin oyu azalırsa bunun birinci sorumlusu Kandil olur. Çatışma sürmezse, HDP’nin işi kolaylaşır. Diğer partilerin söyleyecek yeni bir şeyi yok ama HDP de bir dinamik görüyoruz.
– Bizi kırmayıp söyleşi isteğimize olumlu cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz.
KAYNAK: HABERDAR