Gazeteci yazar Fehim Işık, derin devletin varlığını halen sürdürdüğünü ve JİTEM’in de devlet tarafından maaşlarının ödenmesine rağmen varlığının kabul edilmediğini söyledi. Işık, Erdoğan ile Büyükanıt arasında Dolmabahçe’de yapılan görüşmenin perde arkasını Haberdar’a anlattı.
Said Sefa’nın Fehim Işık ile röportajı şöyle:
– Sayın Erdoğan’ın ‘Bitirdik’ dediği derin devlet ve ‘Bitirdik’ dediği vesayet , HDP’ye yönelik saldırıların merkezi olabilir mi? Bu merkez, devlet ve PKK ile tam anlaşma zemini yakalanmışken her defasında devreye girip provokasyon yapan bir merkez olabilir mi?
Aynen öyle bir merkez var. Bu ülkede çözümün yaşama geçmesini istemeyen, her seferinde çözümü sekteye uğratan bir merkez var. Bu merkez üretilen hamaset üzerinden siyasi aktörleri etkileyip ve insanların bir kaç yılını kaybettiriyor.
– O merkezi nasıl tanımlıyorsunuz?
Bu ülkenin kuruluşundan bu yana tamamen demokratik bir sistem üzerinde yürüdüğü inancında değilim. Özellikle NATO’dan sonra ülke içerisinde çok farklı askeri merkezlerin, geçmişte özel harp dairesidir, kontrgerilla adı verilen hareketlerin pekiştirildiği zamanlar oldu ve hala JİTEM. Yani devlet hala JİTEM resmi varlığını kabul etmiş değil. Halbuki onlarca JİTEM belgesi var ki üzerinde eleman maaşları yazıyor.
Yani maaşları ödenmiş ama buna rağmen JİTEM gibi bir varlığı kabul etmiyor. Ki o dönemde bir çok PKK itirafçısının içinde yer aldığı JİTEM tarafından öldürülmüş onlarca insanla ilgili öykü var. Gazeteci olduğumuz dönemde bunu çok yakından görme şansına sahip olduk. Hatta aynı tehditler de yurt dışına çıkmak zorunda kalan, JİTEM’i bizzat yaşayan biri olarak biliyoruz ki var. Ama buna rağmen kabul edilmedi.
ERGENEKON, BALYOZ GİBİ DAVALARDA FAİLİ MEÇHULLERE HİÇ DOKUNULMADI
Bir de anımsayalım, Ergenekon, Balyoz vb. onlarca operasyon yapıldı. Daha sonrasında yıllar süren yargılamalar yapıldı. Ama o yargılamalarda dikkat edin bir tek şeye dokunulmadı.
Hükümete darbe girişimleri sonuna kadar günlerce medyada yer aldı ama bizler defalarca söylememize rağmen bunların geçmişte Kürdistan’da işlediği suçlarla ilgili, bunların geçmişteki derin devlet faaliyetleriyle ilgili bir tek noktaya dokunulmadı.
Faili Meçhullerle ilgili… Yani bir çoğunun ismini insanlar yeni yeni duymaya başlamış ama emin olun orada Hasan Doğanı da Levent Ersöz’ü de Veli Küçük’ü de hepimiz daha öncesinde ismen biliyorduk. Çünkü onlar o bölgede henüz daha albayken, binbaşıyken, Cemal Ersözler, hepsi bilinen insanlardı. Bunların öldürdükleri ya da bunlar aracılığı ile yok edilen insanların bir çoğunun cenazelerinin de bulunmasına rağmen hala bunlarla ilgili tek adım atılmamış. Bazılarıyla ilgili iddialar çok ciddi anlamda ayyuka çıkınca lokal davalar açtılar. O davaları da hiçbir zaman getirip diğer davaların içine koymadılar.
– Şimdi de bunlara Cemaat’in kumpas kurduğu söyleniyor.
Şimdi bunlar hükümetle ilgili darbe girişiminden yargılandılar ama onun ötesindeki hiçbir şeye dokunulmadı. Hatta dokunulmak istendiğinde de üstü ısrarla kapatıldı. Mahkemeler o noktalara hiç girmedi.
Şimdi bu insanların önemli bir kısmı da bırakıldı. Yakalanmaları gibi siyasal bir kararla bırakıldı. Neredeyse tümü bırakıldı ve tamamına yakını beraat de etti.
Siyasal bir kararla tutuklandılar. Davaları istedikleri sınırlar içinde tuttular ve tekrar siyasal bir kararla çıktılar.
O bırakılanların, yıllarca bu işleri yürütmüş insanların, hatta daha öncesine gidelim, açıkça itiraf eden bir içişleri bakanımız var eski içişleri bakanı Mehmet Ağar. “Bir tuğlayı çekerseniz altında kalırız” diyor ve üç bin operasyondan bahsediyor. Daha sonra bazı itirafçılar bazı iş adamlarının Tansu Çiller döneminde nasıl öldürüldüğünü anlattı. Tansu Çiller’in “Kurşun atan da kurşun yiyen de” söylemi var değil mi?
Bunların tümü biliniyor olmasına rağmen bir tekiyle ilgili adım atılmadı.
“ERGENEKON YOKTUR DERSENİZ KÜRTLER RAHAT UYUYAMAZ”
Şimdi siz kalkıp bu işleri bunca zaman yürütmüş, bir çok insanın ölümüne neden olmuş, karanlık işlerin içine girmiş bunca devasa bir rantı paylaşmış ve kendisine özel çıkarlar da edinmiş bir gücün bir anda hele özellikle nasıl bırakıldıkları da şaibeli, Erdoğan’la onların anlaşması sonucunda bırakıldığına dair bir idda da var, böylesi bir tablo içersinde bunların yeniden eski faaliyetlerini sürdürebilecek bir tablo içersinde olmadığını söyleyebilir miyiz?
– Sırrı Süreyya Önder’in “Ergenekon yoktur derseniz Kürtler rahat uyuyamaz” demesinden kastı bu mudur?
Aynen öyle. Şu anda bile eğer bu politika başarılı olursa, yani ülke yeniden bir kaos sürecinin içine çekilirse, üstelik bu kaos süreci bu saatten sonra sokakları da karman çorman bir hale getirip, sokaklarda da insanların birbirine yönelmesini beraberinde getirirse, bunun altından kim kalkabilir? Kaosu yaratmak isteyenler bundan nemalanır. Ama ötesinde, Türkiye’de insanlar yaşamını yitirir.
– Bu, Merkez, dediğimiz, bütün bunların toplamı mıdır sizce?
Kriminal olarak şudur budur diyemem ama sonuçta devlet içersinde örgütlenmiş, devlet geleneğini bilen yapı devam ediyor.
– AKP’nin devlet içersindeki vesayeti bitirdik açıklaması doğru değil o zaman? Davutoğlu’nun bizim dönemimizde faili meçhuller olmadı iddası da var…
O da doğru değil. Sonuçta bu ülkede geçmişteki gibi faili meçhul cinayetler işlenmedi ama AKP’nin iktidar olduğu dönemde soruşturulmayan bir çok cinayet söz konusu. Daha da ağırı, Suriye krizinden sonra ortaya serilen politikayı bir inceleyelim. TIR’lardan söz ediliyor. Giden iki bin TIR silahtan söz ediliyor ama bakın o silahlarla ilgili o TIR’larla ilgili, Suriye’nin iç işlerine karışıp orayı karıştırmakla ilgili ortaya çıkarılmış veya onun sonucunun Türkiye’de nelere mal olabileceği düşünülmeden atılmış yüzlerce adım var.
Geçmiş geleneğin bu kez AKP üzerinden iktidarlarının pekiştirilmesiyle yürüdüğü kanaatindeyim.
ERDOĞAN’LA BÜYÜKANIT DOLMABAHÇE’DE ANLAŞTI, CEMAAT’LE ÇATIŞMA ORADA BAŞLADI
– Şöyle bir iddia var, derin devlet AKP ile anlaştı beraber yürüyorlar iki senedir, üç senedir, beş senedir…
Bununla ilgili sadece kanaat verebilmek, gözlem verebilmek mümkün. Ama şunu derim bu politikalarla ilgili; vallahi Yaşar Büyükanıt’la Recep Tayyip Erdoğan, biri başbakan biri genelkurmay başkanıyken Dolmabahçe’de görüşüyor ve ikisi de bu görüşmemizin mezara gidecek diyorsa oturup düşünmemiz gerekiyor o zaman. Yani bu ülkenin genelkurmay başkanı ve başbakanı oturup özel görüşme yapıyor ve o sırrı ikisi dışında hiçkimse bilmiyor. Bilmiyor mu acaba?
– Siz bunu bir anlaşma olarak mı görüyorsunuz?
Kanaatim o. Yani en azından Ergenekon, Balyoz vb. davalar sürecinde tablonun tersine dönüşünü sağlayan ve daha sonrasında belki işte Cemaat ile AKP’nin karşı karşıya gelmesinin başlangıç politikası olarak görüyorum.
– Bundan sonraki çalışmalarınızda gazeteci olarak mı devam edeceksiniz? HDP içersinde herhangi bir yeriniz olacak mı? Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Barajı aşsa da aşmasa da ben gazeteci olmaktan memnunum. Bu dönem için de bana ısrarla aday olmamı isteyen, teşvik eden arkadaşlar oldu. Ama doğrusu gazetecilik beni psikolojik olarak rahatlatan, ama yaptığım türden gazetecilik. Gazeteciliğimi açıklarken de Türkiye’deki gazetecilerden farklı bir gazeteci olduğumu söylüyorum.
KAYNAK: HABERDAR