Gazeteci Erkam Tufan Aytav, Zaman Gazetesi’ne kayyım atanmasını ve Türkiye’deki demokrasiyi değerlendirdi. “Kayyım atanan medya kurumlarına baktığımızda birkaç ay hükümet bülteni gibi çıkarıldıktan sonra batırıldıklarını görüyoruz” diyen Aytav, “Zaman Gazetesi’ni, Cihan Haber Ajansı’nı, Today’s Zaman’ı çıkaran enerji ve motivasyon kendine yeni bir mecra bulur. Bakın daha şimdiden Yarına Bakış gazetesini çıkardılar. Belli ki birileri kızıyor diye vazgeçmeyecekler” dedi.
TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DİYE BİR ŞEYDEN BAHSETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Bugün Grubu’ndan sonra Zaman’a da kayyum atandı. Samanyolu’nun başına benzer şeyler gelirken, IMC, Türksat’tan çıkarıldı… Basın özgürlüğü diye bir şey kaldı mı?
Önce bir konuyu düzelteyim. Samanyolu’na kayyım atanmadı. Ancak kayyım tehdidi altında. Türksat’tan çıkarıldı. Bu bile bir kanalın hayatiyetini devam ettirmesi adına oldukça zor bir durum. Reklam verenlerin tek tek arandığı, yeri geldiğinde tehdit edildiği bir ortamda bir kanalın hayatiyetini devam ettirebilmesi öyle kolay değil. Türkiye’de basın özgürlüğü diye bir şeyden bahsetmemiz de mümkün değil. Üstelik uzun bir süreden beri bu böyle. Tehditlerin, şantajların, gazete basmaların, ajan diye suçlamaların, “onu öyle bırakmam” demelerin, gazeteci dövmelerin olduğu bir ülkede yaşadığımızı hatırlatırım. Bütün bu şartlarda Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun “Basın özgürlüğü benim kırmızıçizgimdir” ifadesi ise hiç de komik olmayan bir şakadan ibarettir.
BELLİ Kİ BİRİLERİ KIZIYOR DİYE VAZGEÇMEYECEKLER
Zaman’la birlikte Cihan Haber Ajansı, Today’s Zaman gibi kuruluşlar da ölmeye terk edildi. Bu kurumlar ne olacak?
Şimdiden bir şey demek çok zor. Ancak daha önce kayyım atanan medya kurumlarına baktığımızda birkaç ay hükümet bülteni gibi çıkarıldıktan sonra batırıldıklarını görüyoruz. İşte Bugün TV, Bugün Gazetesi ve Kanaltürk kapatıldı. Zaman Gazetesi’ni, Cihan Haber Ajansı’nı, Today’s Zaman’ı çıkaran enerji ve motivasyon kendine yeni bir mecra bulur. Bakın daha şimdiden Yarına Bakış gazetesini çıkardılar. Belli ki birileri kızıyor diye vazgeçmeyecekler.
SIRANIN CUMHURİYET’E GELMESİ MUHTEMELDİR
Herkes sıranın Cumhuriyet’e geldiğini düşünüyor. Bu gidiş sizce nasıl sonuçlanacak?
Sıranın Cumhuriyet’e gelmesi muhtemeldir. Gidişat onu gösteriyor. Medyada tek seslilik “Yeni Türkiye”nin vazgeçilmezi. En ufacık bir itiraz istemiyorlar. Sadece kendi illüzyon dünyalarını dillendirecek bir medya istiyorlar. Çemberi o kadar darılttılar ki jöleli seviyesinde yazar arıyorlar sadece. Yeteri kadar yıkama yağlama yapmayan gazetecileri bile bitiriyorlar. Bu berbat ortam bir süre böyle gider. Gider ama çok da uzun sürmez.
HERKESİN KENDİNE DEMOKRAT OLDUĞU BİR ÜLKE DEMOKRAT OLMAZ
Demokrasi ve basın özgürlüğü konusunda ne düşünüyorsunuz?
Geçenlerde yapılan Abant Platformu toplantısının konusu “Demokrasinin Türkiye Problemi”ydi. Evet demokrasinin bir Türkiye problemi var. Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü bir türlü içselleştiremiyoruz. Kemalistinden, laikine, oradan İslamcısına herkes aynı. Demokrasiyi sadece kendimiz için istiyoruz. Bir başkası için istemiyoruz.
Herkesin evinin önünü süpürürse o ülke temiz olur ama herkesin kendine demokrat olduğu bir ülke demokrat olmaz, faşizm gelir. O bölünmüşlükten birileri istifade eder. Kendi despotizmini kurar. Türkiye’deki durum da budur. Hadi Tayyip Erdoğan gitti diyelim, Türkiye’ye demokrasi gelecek mi? Gerçekten, bedel ödemek pahasına, demokrasiyi isteyen hangi parti, hangi STK, hangi akademik ve iş dünyası var?
Bir gazeteye el konduğunda bütün muhalefet milletvekillerinin anında orada olması, göğsünü siper etmesi gerekmez miydi? Diğer medyanın, STK’ların bunu gümbür gümbür dile getirmesi gerekmez miydi? Toplumda demokratik bilinç gelişmeden demokratik düzen asla mümkün olmayacak. Bakın, “Survivor” bir gün yayınlanmasa bu toplum sokaklara dökülür ama gazetelere el konmuş kimsenin umurunda olmaz. Aydınıyla halkıyla, siyasetçisiyle durum budur. Acı ama gerçek budur. Ortada bir avuç halk ve birkaç aydın demokrasi mücadelesi veriyor ama yetmiyor tabii ki.
Bir grup “oh olsun” derken Zaman’ın ve “cemaat medyasının” geçmişte “bilerek ve isteyerek” suç işlediğini, algı operasyonu yaptığını söylüyor. Ne dersiniz? Keşke şu şöyle yapılmasaydı dediğiniz bir şey var mı?
“Cemaat medyası” Ergenekon ve Balyoz operasyonları döneminde darbecilere karşı bir duruş göstererek demokratik cephede yer almıştır. Bir kısım medya da ortada o kadar delile rağmen, Yargıtay’ın bile onayladığı davaları inkar etmiş ve darbecileri aklama çabasına girmiştir. Bu süreçte “cemaat medyası” demokrasi mücadelesinde hatalara düşmüş olabilir. Bu da medya etiği açısından tartışılabilir. Bugün Zaman’a el konduğu bir dönemde “bu haberler nelerdi”yi tartışmak ahlaki değildir. Ancak genel olarak askeri vesayete karşı demokrasi mücadelesinde doğru yerde durduğunu söyleyebiliriz.
DEMOKRATİK BİR SIÇRAMA MEYDANA GETİRDİ
Cemaat’in son dönemlerde daha çoğulcu bir yapıya kavuştuğunu düşünüyor musunuz? Kürt sorununda daha duyarlı, erkek görüntüsünden kurtulmuş bir cemaat mümkün müydü eskiden?
Önce şu cemaat kavramını düzelteyim. Yetmişlerde cemaat olarak yola çıkmış olan bu yapı zaman içerisinde daha heterojen bir sivil toplum hareketine dönüşmüştür. Bu sebeple Hizmet içinde demokratik bilinç açısından farklı kategorilerde insanların olması söz konusudur. Yaşanan cadı avının Hizmet hareketine gönül verenler için demokratik bir sıçrama meydana getirdiğini gözlemliyorum. Oldukça öğretici bir süreç oluyor. “Hizmet Hareketi-demokrasi” ilişkisini sorgulayanları yadırgadığımı buradan ifade etmek isterim. Sanki Türkiye, İsviçre toplumu da bir tek Hizmet Hareketi’ne gönül verenler demokrasi ile problemli. Yok böyle bir şey.
Demokratlık sicilimiz ne yazık ki çok kötü…
Evet. Demokratik ve çoğulculuğu özümsemiş Türkiye de kaç tane parti, sivil toplum örgütü, toplumsal katman gösterebilirsiniz? Böyle bir Türkiye’de sanki bir tek demokratik bilinç açısından Hizmet Hareketi gerideymiş gibi gösterilmesi insafsızlıktır. Bugün hizmetini bu açıdan eleştirenlerden pek çoğunun demokratik sicillerinin hiç de temiz olmadığını gayet iyi biliyoruz. İlk taşı hiç günahı olmayan atmalı.
Cemaat’ten demokrat bir tavır geliştirmesini istemek ve beklemek hepimizin hakkı ama bazıları var ki kendileri hayatlarının bir tek gününü demokrat geçirememişler…
Bugün bu suçlamayı yapanların düne kadar askerin ardına sığındıklarını, bugün bile toplumun bir kesimine yapılan linç karşısında masanın altına saklandıklarını, hatta alkışladıklarını görüyor ve biliyoruz.
Demokrat görünümlü olup da demokratik evrimini tamamlayamamış o kadar çok kişi ve grup var ki ülkemizde. Sağından, soluna kadar. Bununla birlikte bugün itibarıyla, Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş insanların Türkiye ortalamasının üzerinde bir demokratik tavır gösterdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Sizin düzenlediğiniz Abant Platformu, çağırdığı birbirinden değerli isimlerle bir özgürlük buluşması gibi olmuştu. O birbirinden farklı görüşlere sahip insanları biraraya getiren neydi?
Abant toplantılarını Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan özerk bir Abant Yönetim Kurulu düzenliyor. Vakıf sadece altyapı organizasyonunu yapıyor. Kimse Abant toplantısına bu karar geniş bir katılım olabileceğini beklemiyordu. Hüseyin Gülerce ve Avni Özgürel gibi yazarlar “bir daha Abant toplantısını yapamazlar” diyorlardı. Tahminlerinizle temennilerinizi karıştırırsanız işte böyle yanlış sonuçlara varırsınız.
ÇOK GENİŞ VE RENKLİ BİR KATILIM OLDU
Ömer Laçiner’den Ali Bulaç’a, Perihan Mağden’den Murat Belge’ye, Özbudun’a…
Çok geniş ve renkli bir katılım oldu. Bu kadar geniş bir aydın katılımının olmasında farklı motivasyonların olduğunu düşünüyorum. Bir, Türkiye’nin gidişatından endişe duyma ve biraraya gelip sinerji oluşturma, çözüm bulma arayışı. İki, Abant toplantıları dışında özgür, cesur ve renkli biraraya geliş ortamının neredeyse kalmaması. Üç, “Cadı avının olduğu yerde cadı olurum” düşüncesinin varlığı. Cadı avına karşı bir duruş sergileme ve hukuksuzluklara karşı çıkma düşüncesi. Her türlü tehdide rağmen aydınların biraraya gelmesi ülkemizin geleceği adına bir ümit ışığı olmuştur.
Demokrasinin yakın gelecekte bu ülkede yaşanabileceğine dair en ufak bir umudunuz kaldı mı?
Umutsuz yaşanmaz.
Twitter: @bilgehanucak
KAYNAK: HABERDAR