Sabah gazetesinden Tuğba Kalçık’a konuşan Şahin, ceza verirken ‘muhalif-muhalif değil’ ayrımı yapmadıklarını belirterek, “Ancak muhalifler verilen cezaları mağduriyet malzemesi yapıyor. Bu, bir kesimin algı oluşturma çabası.. Bilinçli olarak hatalarda ısrar ediyorlar. Mağdur edebiyatı yapıp reyting peşinde koşuyorlar” görüşünü savundu.
“RTÜK’ün verdiği cezalar üzerinden muhalif kanallar reyting devşirmeye çalışıyor”
Şahin sorulara şu yanıtları verdi:
– Muhalif kanallara sık sık ceza verildiğine dair eleştiriler var. Neler söylemek istersiniz?
Bu eleştirilere katılmıyorum. Ceza verirken muhalif-muhalif olmayan diye ayrıma tabi tutmuyoruz. Bu ne yazık ki bir kesimin algı oluşturma çabası. Cezayı ben tek başıma vermiyorum ki, kuruldan geçerek kararlar alınıyor. RTÜK’ün bir işleyişi var, biz her kararı buna uygun şekilde alıyoruz. Muhalifler ceza veriliyor diye bunu mağduriyet malzemesi yapıyor. RTÜK’ün verdiği cezalar üzerinden muhalif kanallar reyting devşirmeye çalışıyor. Biz her şeyin farkındayız. RTÜK diyaloğa önem veren bir kurum. Kurumumun ceza ile anılmasını da istemem. Bununla övünen biri de değilim. Yeni dönemde de diyaloğa açık olacağız. Hangi kanal olursa olsun, iyi, kaliteli yayın yaptıkları zaman bunu takdir de ederiz. Eleştirilere de açığız, yeter ki yapıcı olsun. Bizi sadece yargı dağıtan ceza mekanizması olarak görmek yanlış bir yaklaşım. RTÜK, yayıncı kuruluşlara rehber ve öncü olmayı şiar edinmiştir. Sadece ceza veren değil aynı zamanda ödüllendiren de bir kurumuz. Yunus Emre ve Türkçe yılı ilan edilen bu yıl, Türkçeyi en doğru, en anlaşılır ve en güzel kullanan programlarımızı ödüllendireceğiz.
“Her şey normalmiş de RTÜK kendi kendine yaptırım uyguluyormuş gibi bir hava içindeler”
– “Cezalar mağduriyet malzemesi yapılıyor” dediniz. Bunu biraz açar mısınız?
RTÜK’ten ceza almalarından dolayı üzülmesi gereken bazı yayıncılar, kendilerini sorgulamak yerine işin kolayına kaçarak RTÜK’ü sorumlu görüyorlar. Sanki her şey normalmiş de RTÜK kendi kendine hiçbir kurala bağlı kalmaksızın yaptırım uyguluyormuş gibi bir hava içindeler. Ve durumu siyasete bağlıyorlar, yaptırımların siyasi olduğu intibasını oluşturmayı kendilerine görev bilenler var. Maalesef kendilerini bir yayıncı değil de siyasi parti sözcüsü gibi gören bir grup, RTÜK’ü hedef alarak siyasi olmakla suçluyor. Trajikomik bir durum. Kendilerini tarafsız ve özgür basının yılmaz savunucu olarak gören ve gösteren bazı TV kanallarına bakın, objektif olduklarını göremezsiniz. Sanki muhalefet partisi yayın organı gibi hareket ediyorlar.
“Gazeteciliğin evrensel ilkeleri ayaklar altında”
Gazeteciliğin evrensel ilkeleri ayaklar altında. Habercilik tarafsızlığı, ilkeli olmayı gerektirir, doğruya doğru, yanlışa yanlış demek zorundasınız. Evet gazetecilik eleştiri üzerine kuruludur ama haksız yere ve eleştirinin ötesinde hakarete varan söylemlerle, yalan ve yanlış bilgilerle habercilik yapılamaz.
“FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni beni tehdit etti”
Bakın kendini duayen haberci, tarafsız gazeteci özgür basının savunucusu olarak görüp lanse etmeye çalışan bir gazeteci arkadaş var; FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk. Tescilli yalan haberlerinden dolayı verdiğimiz yaptırım kararlarından ötürü ortak bir dostumuz aracılığıyla şahsımı ve kurumumu tehdit etmiştir.
“Eski Türkiye’nin alışkanlıkları ile hareket etmesin kimse”
İnanabiliyor musunuz? Bunu yapan gazeteci kimliği taşıyor. “Daha şimdi başlıyor her şey” diye tehditler savurup daha sonra hızını alamayıp başka bir günkü ana haberde yine şahsıma ve Üst Kurula yönelik açık açık tehditler savuracak kadar fütursuz hale gelmiştir. Düşünebiliyor musunuz? Televizyonu denetleyen bir otoriteye karşı açık açık, haksız yere, görevimizi yaptığımız için tehditler savurabilmekte… Ve bu özgür ve tarafsız habercilik adına yapılıyor. Ne ironi değil mi? Hani tarafsızdın, hani özgür basın adına yapıyordun? Hiç sanmıyorum. Ayrıca dönüp bakınca ekranda görünmeyen ancak FOX haberin mutfağını yöneten bir gazeteciye sahip çıkmak yerine FETÖ’den tutuklu sözde gazeteciye sahip çıkması samimiyetsizliğini gösterir aslında. Sen yaptıklarının tamamını kendi politik görüşlerin ve çıkarların uğruna yapıyorsun demek ki. Eski Türkiye’nin alışkanlıkları ile hareket etmesin kimse.
Medyapatronlarının, yöneticilerin; politikacıları, bürokratları tehdit ettiği dönemler yok artık. Yeni Türkiye’de kimse böyle bir şey yapamaz, yapan da bedelini öder. RTÜK’ün verdiği cezalardan nemalanan kanallar var. Bilinçli olarak hatalarda ısrar ediyorlar. Mağduriyet edebiyatıyla reyting peşinde koşanlar bunlar…
– ‘Muhalif kanalda söylenen bir söz ceza alırken, aynı söz muhalif olmayan kanalda söylendiği zaman ceza almıyor’ diye eleştiriler de var…
Asla böyle bir şey de olamaz. Biz zaten önce uyarı mekanizmasını kullanıyoruz. Uyarı veriyoruz ancak aynı hataya devam ederlerse ceza veriyoruz.
Yalan haber medyamızda söylendiği kadar yaygın bir hastalık mı?
Bu konu, yeni medyanın etkisini arttırmasıyla daha büyük problem haline geldi. Gerçek olmayan bilgilerin paylaşılması konusunda ‘en cazip’ alan siyaset. Özellikle sosyal medyada üretilen yalan haberler, bir güvenlik sorunu olarak da tartışılırken, devletler yalan haber terörüne karşı tedbirler almaya çalışıyor. İngiltere, Almanya ve Fransa sıkı düzenlemeleri hayata geçirdi. Ülkemiz de benzer bir çalışmanın başlangıcını yapacak. Bunu Cumhurbaşkanımızın ağzından duymuştuk. Beklentimiz TBMM açılır açılmaz yasal düzenlemenin genel kurula gelmesi yönünde. Gerçek dışı haberler kriz anlarında daha sistematik şekilde üretiliyor. Örneğin bir afet karşısında devlet millet el ele verirken bazı medya kuruluşları sadece spekülatif yayınlar yapıyor. Gazetecilik ilkelerinden uzaklaşanlar, afetleri siyasi rekabetin parçası haline getirip ideolojilerinin malzemesine dönüştürerek acılara kayıtsız kalıyor. RTÜK olarak bu anlayışa karşı mücadele veriyor, gereken uyarıları yapıyoruz. Bu kuruluşlara, basın yayın ilkelerini hatırlatıyoruz. Bu çabalar bazen ‘sansür’ şeklinde paranteze alınmaya çalışılıyor. Biz, vatandaşımızın doğru habere ulaşmasını mümkün kılacak şartları oluşturmaya devam edeceğiz.
“Kadın programlarını kaldırmayı düşünmüyoruz”
– Kadın programları da son günlerde çok gündeme geliyor. Buna yönelik bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Kadın kuşağı çok reyting alan ve izlenen bir dilim. Kadınlarımız da izliyor, çocuklarımız da. Bize bu programlarla ilgili çok fazla şikayet geliyor. Geçtiğimiz günlerde aşırıya kaçanlara ceza vermek zorunda kaldık. Bu programların içeriğini dönüştürmemiz gerekiyor. Tüm bu programları yapanlarla ve kanallarla bir toplantı yapmayı planlıyoruz. Programları kaldırmayı düşünmüyoruz ama içeriğinin mutlaka kamu yararına olacak şekilde evrilmesi gerekiyor. Yakın zamanda bunun için gerekli adımları da atacağız.
“RTÜK’ü temsilen ben herkesi arayabilirim”
■ Yangın döneminde RTÜK Başkanı olarak kanal yönetimleriyle iletişime geçtiğiniz gündeme gelmişti. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
RTÜK’ü temsilen ben herkesi arayabilirim. Yöneticileri de kanal sahiplerini de… Kendi şahsi kaprislerimden dolayı aramıyorum, ilkelerimiz çerçevesinde arıyorum. Bazıları yangın haberlerini tamamen yalan bilgiler üzerinden haber yaptı. Tamamen husumetlerinden dolayı. Ekiplerimiz ikazda bulundu. Önce ikaz ediyoruz ceza vermemek için ama bunu ‘bizi tehdit ettiler’ diye yansıttılar. Tamamen algı operasyonu üzerinden RTÜK’ü hedef gösterme çabasındalar maalesef.