Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, köşesinde “Toplum her zaman realiteyi yakalayabilir mi? Mesela kamu bankalarından ucuza kredi dağıtmak herkesin hoşuna gidebilir. Ucuz kredili tüketim ve ihtiyaçların giderilmesi önemli bir seçmen kitlesini memnun edecektir. Ama bunun bir sonraki adımında katlanarak büyüyen maliyeti yine toplumun ta kendisi ödemektedir.” dedi.
Kahveci 1991’den 2001 krizine giden süreci hatırlatarak “Bizler 1991-2001 arası benze süreci yaşamış bir ülkeyiz. “Kim ne verirse 5 lira fazlası benden” diyen rahmetli Demirel’in kriz faturası 2001’de karşımıza çıkıverdi. Sadece kamu bankalarının ‘görev zararı’ tanımlı açıkları 20 milyar dolar denilmişti. Burada elbette banka yöneticilerinin temelde sorunu yoktu. Siyasi emirle oluşan zarar toplumun cebine yönlendirildi.” dedi.
Kahveci yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Bugün farklı değil elbette. Kamu bankaları adeta yardımlaşma fonuna döndü. Yardımı yapan 83 milyon ama faydalanan siyasi karar vericilerin çevreleri. Bu parasal faturaların ödenmesi yapısal çöküşlere karşılık çok daha kolaydır.
Toplumun istekleri elbette önemlidir. Ama devlet yönetimi bu istekleri kısa vadeli çıkarlar yerine, orta ve uzun vadeli düşünmek durumundadır. Aksi halde günümüzü kurtarıp geleceği batıran bir ülke oluşturmuş oluruz.”