Emek, 2007-2008 krizinde gelişmiş devletlerin bolca para bastığını, bu sayede gelişmekte olan ülkelerin dışarıdan dolar bulmasının kolaylaştığını ve bunun söz konusu ülkelerin yerli paralarını değerli hale getirdiğini yazdı. Emek bu durumun yap-işlet-devret için fırsat olarak görüldüğünü söyleyerek şöyle yazdı:
“Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre 1991-2021 arasında 157,4 milyar dolar tutarında KÖİ sözleşmesi imzalandı.
Bunun 77 milyar doları İHD ve 80 milyarı da yeni yatırımdır.
İHD’lerin yüzde 86’sı ve yeni yatırımların da yüzde 71’i 2008 yılından sonra gerçekleştirildi. 2008 sonrasında yapılan toplam KÖİ projelerinin oranı da yüzde 78’dir.
2001 yılından önceki projelerin oranı yüzde 14’dür.
Daha da önemlisi, bu sözleşmelerin yüzde 64’ü 2008-2013 yılları arasında imzalandı (Yaklaşık 100 milyar dolar).
Küresel krizden sonra Türkiye’ye çok para geldi. Artan döviz arzı da Türk Lirasını değerli hale getirdi demiştim ya.
Hah işte! Bunu yetkililerimiz de gördü. (Hatırlayın lütfen. 2008-2013 yılları arasında ortalama dolar kuru 1,62 TL idi).
Akkuyu Nükleer Santrali, şehir hastaneleri ve ulaştırma sözleşmelerinde toplam 157 milyar dolar tutarında gelir garantisi verildi. Bunun yaklaşık 4 milyar dolarını ödedik. Hazır mısınız? 153 milyarı bekliyor. (Siz maaşınızı dolarla mı alıyordunuz?).
Dolar kuru 1 TL arttığında; asgari gelir garantisi borcu Türk Lirası cinsinden 153 milyar artıyor. (Bu da 54 milyon 160 bin net asgari ücret demektir”
“1 trilyondan TL’den fazla kur kaybı zararı var”
Uğur Emek, TL’nin değer kaybetmesiyle dolar üzerinden verilen garantilerin borç yükünün arttığını belirterek şöyle yazdı:
“Bu yazının yazıldığı günkü dolar kuru 8,56 TL.
2010’lı yıllardan bu yana TL dolar karşısında yaklaşık 6,94 TL değer kaybetti.
Kurdaki bu değer kaybı nedeniyle TL cinsinden artan gelir garantisi borçlarını da sizler hesaplayın lütfen. 6,94 ile 157 milyar doları çarpacaksınız.
1 trilyon 89 milyar TL’lik kur kaybı zararına şahit olacaksınız.
Ya da 386 milyon asgari ücrete.”