Konuyla ilgili olarak direkt bilgisi olan bir kaynağın Bloomberg’e verdiği bilgiye göre üst düzey danışmanlar, bu büyükelçilerin ‘istenmeyen kişi’ ilan edilmesi durumunda Türkiye ekonomisinin göreceği zarar ve Türk lirasının yaşayacağı olası değer kaybı konusunda Cumhurbaşkanlığı’na bilgi verdi.
Erdoğan’ın ofisine yapılan bilgilendirmede, bu adımın atılmamasının Türkiye’nin ABD ve Almanya gibi ticari partnerleriyle ilişkilerinin daha da kötüleşmesini önleneceğinin söylendiği aktarıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın bu endişeler nedeniyle şu ana kadar konuyla ilgili olarak temkinli davrandığı belirtildi.
Bloomberg’in haberinde Erdoğan’ın bu hafta sonu yapılacak G20 zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmek istediğine dikkat çekilirken, mevcut şartların Cumhurbaşkanı’nı “garip bir pozisyonda bırakacağı” değerlendirmesinde bulunuldu.
Krizle ilgili atılacak adımların bugün saat 15.00’da başlayacak olan kabine toplantısında kararlaştırılması bekleniyor.
Emekli büyükelçi İşcan: Diplomasiye fırsat verilmeli
Birlemiş Milletler İşkence ile Mücadele Komitesi Üyesi ve T24 yazarı Erdoğan İşcan, 25 Ekim tarihli yazısında krizin çözülmesi için diplomasiye fırsat verilmesi gerektiğini ve diplomatların tavsiyesinin dikkate alınması gerektiğini söylemişti:
“Yanlış diplomasi yöntemi ve dili kullanılarak yapılan ortak girişime verilen orantısız tepki, gerilimi şimdiye kadar görülmemiş boyuta tırmandırdı. Türkiye’nin uluslararası konumu ve Batı ile ilişkilerinde istikrarın sürdürülebilirliği çok ciddi bunalıma girdi. Bu ne Türkiye’nin ne de müttefiklerinin ya da uluslararası ortaklarının yararına. Yazık, yıllarca özenle geliştirilen ilişki ağı bir anda dağılma tehlikesi geçirebiliyor.
İşte bunun için her zaman diplomasiye fırsat verilmesi, diplomatların tavsiyelerinin dikkate alınması ve diplomatik diyalog zemininin korunması önemli. Doğallıkla, her zaman vurguladığımız gibi, karar yetki ve sorumluluğu siyasi düzeyin. Siyasi düzeyde alınan kararın sonuç alıcı anlayışla uygulanması görevi de diplomasinin. Bunun için de bilgili, deneyimli, sağ duyu sahibi profesyonel diplomatlara ihtiyaç var.
Bu kriz aşılabilir mi? Gerilim eşiği çok yüksek, ama yine de aşılabilir.
Gelinen noktada tek çözüm yolu, diplomasi zemininde diyalog kurulması ve ortak çözüme yönelik uzlaşı iradesinin belirlenmesi. Bu zemini uygun kanallardan yine diplomasi sağlayabilecektir.
Karşıdaki 10 devletten birinin ya da bazılarının gerilimin azaltılması amacıyla Türkiye ile temasa geçmesinin sağlanmasına yönelik olarak diplomasi kanallarının işletilebilmesi durumunda, siyasi düzeydeki temaslar iki taraf için de “istenmeyen kişi” (persona non grata) kararının uygulamaya konmaması, rafa kaldırılması için fırsat yaratabilir. Bu tüm tarafların yararına olur.
Bunun olamaması durumunda, gelişmelerin daha büyük zararlar verecek yönde ilerlemesi kaçınılmaz olacaktır.”
Emekli büyükelçi Göğüş: Son aşamada kullanılacak silah en başta çekildi
Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş de bugün T24’e yazdığı yazıda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla, kriz yönetiminin son aşamasında kullanılacak bir silah baştan çekti. Doğrudan büyükelçi hedef alınacaksa, istenmeyen şahıs ilan etmek yerine, değiştirilmesini telkin etmek ülkeler arasındaki dostluğa daha uygun düşer.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan ne demişti?
Erdoğan, cumartesi günü Eskişehir’de toplu açılış töreninde yaptığı açıklamada, “Kavala dediğin Soros’un Türkiye şubesi. 10 büyükelçi onun için Dışişleri Bakanlığı’na geliyor. Bu ne terbiyesizliktir ya? Siz burayı ne zannediyorsunuz? Burası Türkiye, Türkiye! Burada kalkıp da Dışişleri’ne gelip talimat verme gibi bir yola giremezsiniz. Gerekli talimatı ben de Dışişleri Bakanımıza verdim. ‘Bu 10 tane büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz’ dedim. Zira, bunlar Türkiye’yi tanıyacaklar, anlayacaklar, bilecekler. Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler” demişti.
Büyükelçiliklerin açıklamasında ne vardı?
10 büyükelçiliğin açıklamasında şu ifadeler yer alıyordu:
“Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.”