Nobel ödüllü roman yazarı Orhan Pamuk, Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bu yıl 38’ncisi düzenlenen Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı.
Pamuk, burada BAE Dışişleri Bakanı Kültür İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Ömer Seyf Gubaş tarafından sunulan panelde büyük bir dinleyici kitlesine hitap etti.
Düzenlenen panelde konuşan Pamuk, dünyanın şairlik ruhunu kaybettiğini, buna karşın genç kuşağın son yıllarda şiir yazıp, onu koruduğunu söyledi.
“Mutlu olmak için yazıyorum”
Fuarın en fazla ilgi gören panelinde Pamuk, konuşmasının başında yazmanın mutluluk olduğunu ve mutlu olmak için yazdığını söyledi.
Pamuk, biyografisi ve kaleme aldığı eserlerinin yanı sıra Erdoğan hükümetine yönelik tutumuna da değindi. Dijital çağda okumanın zorluğundan bahseden Türk yazar, yeni medyanın okuryazarlık ve insanın hayal gücü üzerindeki etkisine de değindi.
Pamuk, iki yılda tamamladığı Benim Adım Kırmızı isimli ünlü romanını yazarken edindiği tecrübeleri de dinleyicilerle paylaştı.
“Yazar değil, ressam olmayı hayal etmiştim”
Nobel ödüllü yazar, kitabın yazım aşamasında tarih kitaplarında araştırma yaptığı gibi, eski dillerin yapılarını da öğrenmek için nadir bulunan elyazmalarına başvurmak zorunda kaldığını söyledi.
İstanbul’da geçen çocukluğunu ve çoğunluğunu mühendislerin oluşturduğu eğitimli bir Türk ailesinde nasıl yetiştiğini anlatan Pamuk, aslında yazar değil, ressam olmayı hayal ettiğini de belirtti. Pamuk, herkesin 7 yaşında resim yapmaya başlaması nedeniyle görsel sanatlarla ilgileneceğini düşündüğünü de kaydetti.
Pamuk, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sosyal çevrem ve ailem açısından bakıldığında mühendis olacakmışım gibi görünüyordu. Fakat ben yazar olarak doğmuştum. Her ne kadar önce mühendislik fakültesinde üniversite eğitimime başlasam da ardından gazetecilik sonrasında ise sanat ve edebiyat alanında eğitim aldım”
İlk romanını yayınlarken karşılaştığı zorluklara değinen Pamuk, romanın yayınlandığı 1970’lerin sonlarında ülkesinde romanların yaygın bir edebi tür olmadığını ve o dönem bu tür kitapların ilgi çekmediğini söyledi.
Bir süre gazeteci olarak da çalışan yazar, çok geçmeden bu yorucu mesleği bırakarak ressamlık hayalini gerçekleştirmeye çalıştığı inzivaya çekildi.
O dönem 20’li yaşlarında olduğunu söyleyen Pamuk, bu inziva sürecinin kendisini yazmaya ittiğini ifade etti.
Pamuk, “Ben de roman yazmaya başladım. Bugüne kadar da yazmayı bırakmadım. Kitaplar bir birini takip etti” diye konuştu.
“Dünya şairlik ruhunu kaybetti, ancak genç kuşak son yıllarda şiir yazıp bunu korudu”
Tüm kitaplarını ‘şairlik ruhuyla’ yazdığını söyleyen Pamuk, şairlik ruhunu; bugünün dünyasında, bu dijital çağda, yeni medyanın yayılması ve günümüz dünyasında okumanın azalmasını engelleyen dijital kitapların ortaya çıkmasıyla özlenen ruh olarak niteledi.
Geçtiğimiz onlarca yıl boyunca dünyanın şairlik ruhunu kaybettiğini söyleyen Pamuk, buna karşın genç kuşağın son yıllarda şiir yazıp, onu koruduğunu söyledi. Pamuk, dünyanın şairlik ruhunu yeniden kaybetmesine karşı uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi.
Romanı tamamlayan ve genel resmini çizenin okuyucu olduğunu söyleyen Pamuk, böylece yazarın romanını yazarken bulduğu mutluluğu okuyucunun da bulduğunu söyledi.
Pamuk, “Aslında roman okumak bizi soru sormaya itiyor. Gerçek ile hayal arasındaki sınırlarını zorlamaya, hayal gücüne başvurmaya ve araştırma yapmaya çağırıyor. Roman ayrıca bize şaşırtıcı sürprizler sunuyor. Yeni medyanın okuryazarlık üzerindeki etkisine rağmen yine de roman direniyor ve hayranlarına hitap ediyor” dedi.
Ödüllü yazar, modern zamandaki dijital gelişmelerin yanı sıra eğlence ve uydu kanallarının olmasına rağmen ‘romanın ölmeyeceğini’ söyledi.
Türkiye’deki kadın roman yazarı sayısına dikkati çeken Pamuk, roman okuyucularının çoğunun yine kadınlardan oluştuğunu belirtti. Türk kadınlarının yüzde 60’ından fazlasının, roman okuyarak duyduğu mutluluğa dikkati çeken Pamuk, aynı şekilde kadınların özgürlük arayışı içinde roman okuduğunun altını çizdi.