Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre Sullivan Ankara’ya, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi almasının NATO’daki uyuma zarar verdiği mesajını iletti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Senato’daki onay oturumunda, Trump yönetiminin F-35 programından çıkardığı ve Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında savunma sanayiini ve yetkilileri hedef alan yaptırım uyguladığı Türkiye’nin, S-400 sebebiyle başka yaptırımlarla da karşılaşabileceğini söylemişti.
Washington’daki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress) Türkiye uzmanı Alan Makovksy, altı ay içinde S-400’lerden vazgeçmediği takdirde Türkiye’ye yeni yaptırım uygulanabileceğini belirterek, “Türk seçmen, seçime kadar S-400’leri unutur ama ekonomiyi unutmaz’’ dedi.
Amerika’nın Sesi’nden Begüm Dönmez Ersöz’ün haberine göre Makovksy, Blinken’ın sözlerinin bir uyarı olduğu, ancak önümüzdeki altı ay içinde S-400’lerden vazgeçilmediği takdirde yeni yaptırımlara maruz kalabileceği görüşünde. Öte yandan Makovksy’e göre Halkbank davasından da Türkiye’ye ağır ceza gelecek. Bu durumun, Türkiye’nin kredi notunu ve yatırım çekme kapasitesini etkileyeceğini söylüyor.
Şimdiye kadar Türkiye’ye CAATSA kapsamında yalnızca savunma ile ilgili yaptırımların uygulandığına ve bazı yetkililerin yaptırım kapsamına alındığını hatırlatan Makovksy, “Bu yasa kapsamında yer alan ancak şu aşamada henüz uygulanmamış ekonomik yaptırımlar var. Sayın Erdoğan’ın ekonomik açıdan zor bir konumda olduğuna şüphe yok. Ekonomik yaptırımlar ABD’nin S-400 konusunda daha tatmin edici bir sonuç elde etmesi için bir araç olabilir. Hemen bu yaptırımların uygulanmasını beklemiyorum ancak Türkiye S-400’lerden vazgeçmediği takdirde, 2021 yılı sonuna kadar uygulanması ihtimalini yok saymıyorum’’ diyor.
Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 sistemlerini başka bir ülkeye vermesi, sistemleri aktive etmemesi ve bunun ABD tarafından düzenli ve sürekli olarak denetlenmesi gibi pek çok seçenek tartışıldı. Alan Makovksy, ABD Kongresi’nin kabul ettiği Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nın (NDAA) Türkiye’nin S-400’lere sahip olmaması gerektiğini açık bir şekilde belirttiğini hatırlatıyor.
Makovsky, bunun farklı bir şekilde ifade edilse bile ABD’nin Türkiye’nin S-400’leri kullanamayacağına ilişkin gece-gündüz güvenceye sahip olması gerektiği anlamına geleceğini vurguluyor ve ekliyor:
“Bu nasıl yapılırsa yapılsın, kaçınılmaz olarak Sayın Erdoğan için son derece mahcup edici bir durum olacak. Bana kalırsa buna razı gelmek zorunda kalabilir. Türk seçmenini ekonomi mi daha çok kaygılandırır yoksa S-400 kararının arkasında durup durmaması mı? Bence Türk seçmen için ekonomi daha önemlidir. Bir sonraki seçim 2023’te. Türkiye S-400’lerden şimdi vazgeçerse seçmen bunu o zamana kadar unutabilir ama ekonomiyi unutmaz. Sayın Erdoğan’ın bu konuda gururunu bir kenara bırakmasının mümkün olabileceğini düşünüyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde hem ABD hem de AB ile ilişkilerde daha uzlaşmacı bir söylem kullandığı yorumları yapılıyor.
Alan Makovksy’ye göre Biden yönetimi, Türkiye’yi “sözde değil gerçek bir müttefik’’ olarak görmek istiyor, bölgede ABD’nin çıkarlarını etkileyebilecek bir adım atmadan önce müttefiklerine danışmasını bekliyor.
Peki Türkiye’nin yeniden batıdaki geleneksel müttefikleriyle yakınlaşması karşısında Rusya nasıl bir tepki gösterebilir? Türkiye ile görüş ayrılığı yaşadığı dış politika alanlarında misillemede bulunabilir mi?
Alan Makovksy bu soruya, ‘’Rusya için NATO üyesi Türkiye ile sahip olacağı her ilişki bir avantaj. Eminim Ruslar Türkiye ile bu kadar ilerleme sağladıklarına kendileri de şaşırmıştır. Türkiye’nin batıya yakın olduğunu, yatırımın, askeri teknolojinin çoğunun batıdan geldiğinin farkındalar. Rusya’nın Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasını beklediğini sanmıyorum’’ yanıtını veriyor.
Rusya’nın Türkiye’de nükleer reaktör inşa ettiğine Türkiye’nin de Rusya’dan doğalgaz aldığına, iki ülke arasındaki turizme ve yakın ekonomik ilişkilere dikkat çeken Makovksy, Ankara’nın Moskova’nın diş göstereceği bir düşmanı olmayacağı görüşünde.
Makovksy, “İlişkiler aniden çirkin bir hal almayacak ama şu ankinden daha az samimi bir ilişki olacak. ABD de bana kalırsa bunu istiyor. Türkiye ve Rusya’nın ilişkilerinin askeri bir boyutu olmasını istemiyor” diyor.
Beyaz Saray’ın “Çin ve Türkiye gibi ortak kaygı konuları” ifadesini de değerlendiren Makovksy, “Hem ABD hem AB’nin, Türkiye’nin bölgedeki iddialı davranışına ilişkin kaygıları var. Türkiye bir dost ya da kazançtan ziyade gittikçe daha çok bir sorun olarak görülüyor. Ama Türkiye hala NATO üyesi. NATO içinde önemli yükümlülükleri yerine getiriyor. Türkiye, Çin değil. Ancak konu insan hakları endişelerine ve istişarede bulunmadan hareket etmeye geldiğinde, okyanusun bu tarafında Türkiye’nin daha çok ittifakın parçası olmayan bir ülke olduğu hissiyatı yaşanıyor” görüşünü dile getiriyor.
Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerde sorunlu konu başlıklarından biri de Suriye ve Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG ile ABD arasındaki işbirliği.
Obama döneminde IŞİD ile Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi olarak görev yapan ancak Trump yönetiminde bu görevden alınan Brett McGurk, Biden yönetiminde Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü.
Trump döneminde Suriye’nin kuzeyinin yönetimi için YPG’nin siyasi kanadı PYD ve diğer Suriyeli Kürt gruplar arasında Türkiye açısından daha kabul edilebilir bir koalisyon oluşturulmasına yönelik bazı çabalar olmuştu.
Makovksy yeni dönemde de bu çabaların süreceğini, bu konuda Kürt Ulusal Konseyi ile bir toplantının olacağını ancak bu sürecin başarıya ulaşıp-ulaşmamasının Türkiye’ye bağlı olduğunu söylüyor.
Öte yandan iki ülke arasındaki gerilimin başlıca sebeplerinden olan Halkbank’ın İran’a yönelik yaptırımları ihlal etmekle suçlandığı davada jürili seri duruşmaların mart ayında başlaması bekleniyor. Eski Başkan Donald Trump’ın dönemin Adalet Bakanı William Barr ile Halkbank konusunda ne yapabileceklerine bakacağını söylediği biliniyor.
Türkiye uzmanı Alan Makovksy, Halkbank’a benzer bir suçla suçlanan Fransız bankası BNP Paribas’nın İran yaptırımlarını ihlal ettiği için 8 milyar dolar para cezası ödediğini hatırlatarak şunları kaydediyor:
“Biden’ın başkan yardımcısı olarak Türkiye’ye yaptığı son ziyaret sırasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine bu davanın düşürülüp düşürülemeyeceğine bakmasını istemişti. Ancak Biden daha o dönem müdahale etmeyeceğinin sinyalini vermişti. Bu bir yargı süreci. Karar açıklanana kadar ne olacağını bilemeyiz. Ancak çoğu kişi bankanın suçlu bulunmasını ve para cezası verilmesini bekliyor. Ne kadar ağır bir ceza olur göreceğiz. Ancak 10-15 milyar dolar ya da daha büyük bir miktar para cezası olabileceğini düşünmek için sebep var. Böyle bir para cezasının da Türkiye’nin kredi notunu ve yatırım çekme kapasitesini etkileyecektir.”