Karar TV yayına katılan Şener şunları söyledi;
“Öyle zannediyorum ki; 18 yıllık siyasi hayatı sonrasında sayın Erdoğan, insanların yoksullaştıkça kendisine daha fazla bağımlı olduklarını düşünmeye başladı. Anketler, kamuoyu ölçümleri yaptırıyor. Seçmen profillerini ve eğilimlerini çıkarttırıyor. İnsanlar yoksullaştırdıkça bana daha çok oy veriyor diyor. Düşük gelir gruplarında oyunun fazla olduğuna inanıyor. Oraya yönelik politikalar uygulamaya gerek yok diyor.
Bakış açısı bu. Nüfusun yüzde 1’ini daha zengin yaparım, öbür tarafın yoksullaşmasının bir mahsuru yok. Yüzde 1’ini zenginleştirerek daha çok propagandasının yapılacağını düşüyor. Zihinsel etkileşimle geldiği bir siyaset tarzı oluşmuştur. Onun için düşük gelir gruplarına, Erdoğan’ın hiçbir politikasının faydası olmaz. Sadece bağımlı hale getirmeye çalışıyor, gelirlerinin düşmesine hiç aldırış etmiyor.”
Kendisine hiçbir sahip olduğu hiçbir unvanı Erdoğan’ın vermediğini belirten Şener ancak tam tersi durumun söz konusu olduğunu ve Cumhurbaşkanlığı hariç Erdoğan’ın bütün unvanlarında kendisinin yardımının bulunduğunu aktardı.
“Ve ben ilk Kabine’ye girdiğimde Erdoğan öncesiydi. Gül dönemiydi. Daha önce de 1996-1997’de Erbakan hükümetinde Maliye Bakanı’ydım.
Yani şunu söyleyeyim; milletvekili olduğumda, Erdoğan milletvekili değildi. Parti içinde Bakanlık görevi aldığımda hatta Başbakan yardımcısı, Maliye Bakanı olduğumda Erdoğan henüz milletvekili bile değildi. Dolayısıyla sahip olduğum unvanların hiçbiri Erdoğan’ın ürünü değildir. Ama Sayın Erdoğan’ın bütün siyasi unvanlarında benim etkim olmuştur. Dolayısıyla bazıları diyor ki, Erdoğan’ın unvan verdiği kişi. Benim için. Erdoğan bana hiçbir unvan vermemiştir. Ama onun kendi unvanlarında Cumhurbaşkanlığı hariç benim payım vardır. Bazıları bunu olumsuz olarak da nitelerler.”
Erdoğan ile ilk anlaşmazlığını Özelleştirme İdaresi’nin başındayken yaşadığını anlatan Şener, sonrasında kendisine getirilen bir dosyayı imzalamadığı için dönemin başbakanının iki ay küstüğünü söyledi.
“Ekonomi politikaları nedeniyle hükümeti eleştirdim. Niye eleştirdim? O dönemin en önemli konularından biri özelleştirmeydi. Önce Özelleştirme İdaresi bendeydi. Başbakan ile anlaşamadığımız için, Özelleştirme İdaresi’ni bıraktım. Özelleştirme Yüksek Kurulu üyeliğim devam ediyordu.
Önüme koyduğu ilk Özelleştirme Yüksek Kurulu kararını imzalamadım. Bana iki ay küstü. İlk Başbakan oluşundan bir-iki hafta geçmişti. Aramız açıldı, 2 ay küstü. Sonunda ‘Şu Özelleştirme Yüksek Kurulu’ndan da al beni, rahatla’ dedim. Yoksa imzalamayacağımı söyledim. Erdoğan, hükümetlerinin yapmış olduğu hiçbir özelleştirmede imzam yoktur.”
İşsizlik sorununa da değinen Abdullatif Şener, Türkiye’de ödevini iyi yapanın kaybettiğini, geniş tanımlı işsizliğin 12 milyon olduğunu belirtip, “Özellikle en yüksek işsizlik gençlerimiz arasında. Okuyanlar arasındaki işsizlik çok yüksek. Ödevini iyi yapan insanın, kaybettiği bir Türkiye inşa etmişler. Böyle bir ülkede insanlar yetenek, bilgi ve birikimlerini geliştirmek yerine doğrudan doğruya yandaşlığa özendiriliyor. Bu topyekun yanlış bir politika” dedi.
Aşı konusunda ise kuralları öncelikle Erdoğan’ın deldiğini aktaran Şener, “Sayın Cumhurbaşkanı, toplantı yapacağı salonlara bile testi olmayanları almıyor. Önce kendi ve etrafında yakın teması olan kişiler arasında aşıyı yaygınlaştırıyor. Bu, ben merkezli bir tarz. Bunu doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum. Niye siz ve size bulaştırması muhtemelen kişilerin aşılanması öncelik teşkil ediyor?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Oğuzhan Asiltürk’e yönelik ziyaretinden bir şey çıkmayacağını ifade eden Şener, Cumhur İttifakı’nın dağılabileceğini ancak Millet İttifakı’nın sağlam olduğunu dile getirdi.