İran’ın imdadına Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Halkbank ve Reza Sarraf adlı bir kara para aklayıcısı yetişti. Sarraf perde arkasından yürütüyordu faaliyetlerini. Ama gösterişli hayat tarzıyla İstanbul’da çoktan nam salmıştı.
Ne var ki 2016’da Miami’de tutuklandıktan sonra Türkiye’nin önde gelen devlet bankalarından Halkbank’ın uzadıkça uzayacak davasında ‘yıldız tanık’ olarak bulacaktı kendini.
Halkbank -dolayısıyla da Erdoğan rejimi- İran’ın ABD yaptırımlarını çiğnemesine yardım etmek suçlamasıyla 3 Mayıs’ta New York’ta hakim karşısına çıkacak.”
Dünyanın önde gelen araştırmacı gazetecilik ağlarından OCCRP ‘Sarraf dosyası’nı bu satırlarla açıyor.
Hakkında 135 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava kapsamında tutuklandıktan sonra düşük ceza karşılığı savcıyla anlaşan Sarraf itirafçı olup sanıkken tanık konumuna gelmişti.
OCCRP’nin dosyası, bir yıllık bir emeğin ürünü. Ekip bir yılı aşkın bir süre boyunca yaklaşık 750 bin belge ve işlem kaydını incelemiş.
Diken OCCRP’nin dosyasını bölüm bölüm okurlarına aktarmaya başladı. Bu bölümün ilki şöyle:
“Araştırmanın odağında Sarraf var. O yüzden bir ‘profil’l ve çarpıcı bir görselle açılıyor dosya.
Bizim açımızdan da derinlere inmeden önce bir ‘hafıza tazeleme fırsatı’ bu.
2016’da Miami’de tutuklanana kadar 21’nci yüzyılın en becerikli para aklayıcılarından biriydi Rıza Sarraf.
1983’te Tahran’da doğan Sarraf, yabancı yatırımcı kontenjanından Türk vatandaşlığını aldıktan kısa süre sonra, 2008 yılında Türkiye’de ticarete atıldı. Ama tam olarak ne işler çevirdiği pek bilinmiyordu, ta ki 2013’te bir rüşvet skandalı hükümetle bağlantılarını ortaya çıkarana kadar.
Sarraf’ın ‘nakit transferi’ odaklı işlerinde en göze çarpan müşterisi İran’dı. Sarraf, nükleer hedeflerine ulaşma yolunda ABD ve BM yaptırımlarının arkasından dolaşabilmesi için İran’a yardım ediyordu.
Buna karşılık OCCRP araştırması gösterdi ki mahkemede aksini savunsa da Sarraf’ın Rus müşterileri de vardı. Bazı nakit transferleri, Rusya’daki devasa vergi dolandırıcılığıyla bağlantılıydı. Rus avukat Sergey Magnitski, bu dolandırıcılığı ifşa ettikten sonra hapishanede ölmüştü.
İran ve diğer müşteriler için milyarlarca dolar karmaşık bir ağ üzerinden transfer ediliyordu. Bu ağda altın ve nakit taşıyan kuryeler de vardı, Sarraf’ın akrabaları ya da adamlarına ait paravan şirketler de.
İllegal para transferi faaliyetleri, Standard Chartered ve Deutsche Bank dahil dünyanın önde gelen finans kurumları tarafından sağlanan muhabir bankacılık hizmetlerine dayanıyordu.
OCCRP’nin analiz edip ayrıntılandırdığı bulgulara göre bazı büyük küresel bankalar muhtemelen Sarraf’ın faaliyetleriyle ilgili bazı ikazları bilerek ve isteyerek görmezden geldi.
Son yıllarda ABD-Türkiye ilişkilerindeki odak noktalarından biri bu kara para aklayıcısı.
Yeminli ifadesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı alenen suç ortaklığıyla suçladı; dahası, faaliyetlerini görmezden gelmesi için eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan dahil birçok üst düzey Türk yetkiliye milyonlarca dolar rüşvet verdiğini anlattı. Türkiye’nin devlet bankası Halkbank’ın yaptırımlardan sıyrılmadaki rolüne ilişkin soruşturmada Amerikalı savcılarıyla işbirliği yaptı.
Sarraf’ın şüpheli faaliyetleri ve üst düzey bağlantıları yıllar önce su yüzüne vurmuştu aslında. 2013 yılındaki bir rüşvet soruşturması sırasında tutuklanmıştı kendisi. Ancak Erdoğan soruşturmayı bir‘yargı darbesi’ olarak nitelemiş, Sarraf iki ay sonra salıverilmişti.
Medyada Erdoğan’ın, dönemin ABD başkanları Barack Obama ve Donald Trump’tan defalarca Sarraf davasını düşürmesini istediğine ve sonunda Trump’ın Erdogan’ın isteğini kale aldığına dair haberler çıktı.
Sarraf bir ara aynı zamanda Trump’ın özel avukatlığını yapan Rudy Giuliani tarafından temsil ediliyordu. O dönemde Giuliani, Sarraf’ın salıverilmesi için lobi yapmaktan geri durmuyordu. Karşılığında Türkiye’de tutuklu bulunan pastör Andrew Brunson serbest bırakılacaktı.
Trump’ın aklına yatar gibiydi bu takas ama 2017’de Oval Ofis’teki bir görüşmede dönemin dışişleri bakanı Rex Tillerson öneriyi elinin tersiyle geri çevirdi. Eski ortağı Lev Parnas’ın OCCRP’ye anlattığına göre Giuliani deliye dönmüştü.
Türkiye, Trump’ın Halkbank davayı kapatması için ayrıca uğraştı.
ABD Senatosu’nca yürütülen bir inceleme, Trump’ın Nisan 2019’da Beyaz Saray’da dönemin Hazine bakanı, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’la görüştüğünü ortaya çıkardı. Görüşmeden sızan bilgiye göre Trump davanın daha da ilerlememesi için neler yapabileceğine bakacağını söylemişti.
Amerikalı savcılara göre Albayrak skandalla doğrudan bağlantılıydı; 2013 yılında tutuklulanmasından sonra bile Sarraf’ın hesapları ile İran arasındaki para transferlerine devam edilmesi için yetkililere talimat veren bizzat kendisiydi çünkü.
Sarraf’ın İran rejimiyle bağlantısı veya iletişimi tam olarak çözülmüş değil. Ama bir şey net: İşinin ehliydi.
Amerikalı savcıların tahminine göre Sarraf sadece 2010 ile 2015 yılları arasında İran için en az 20 milyar dolar akladı. Bu dolap sekiz yıl sürdü.
İşadamı babası Hüseyin Zarrab’ın rejimle köklü bağlarından da az istifade etmedi tabii.
Ama Sarraf tek değildi. OCCRP, İran kökenli İsveçli işadamı Hatem Hatun Nema’nın da İran adına Çin’den gelen yüz milyonlarca dolarlık petrol parasını akladığını ortaya çıkardı.
Sarraf İstanbul’daki Trump Towers’da bulunan ofisiyle taçlandırdığı gösterişli yaşam tarzıyla, magazin basınında ‘Turkish Gatsby’ lakabını kazanmıştı.
Ebru Gündeş’le evlenince ününe ün kattı.
Gündeş, Sarraf’ın 2016’da tutuklanmasının ardından boşanma davası açtı. Çiftin yeniden birleştiğine inanılıyordu ama son haberlere göre boşanma davası sürüyor.
Tam olarak bilinmiyor ama muhtemelen ABD’de bir yerlerde. Eylül 2018’de New York şehrinin Manhattan semtindeki pahalı restoranlardan birinde yemek yerken görüntülendi (O güne kadar Sarraf’ın New York’taki Westchester Cezaevi’nin özel bir bölümünde tutulduğu sanılıyordu. Sonrasında Sarraf’ın farklı bir isimle söz konusu restoranın hemen karşısındaki Four Seasons Hotel’de kaldığı ortaya çıktı).
OCCRP’nin bulgularına göre Sarraf’ın bazı şirketleri hala faal ve muhtemelen Sarraf’a para kazandırmayı sürdürüyor.
Şu kesin: Sarraf’ın epey bir süre daha Türkiye’ye döneceği yok, en azından kendi isteğiyle.
Mahkemede söylediklerinin Erdoğan’ı öfkelendirdiği yönünde haberler çıkmıştı: Nitekim çok geçmeden mal varlığına el konuldu ve istenmeyen adam ilan edildi.”