CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın dün Sakarya Tank Palet fabrikasındaki Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni’nde yaptığı açıklamaların askerler tarafından alkışlanmasını sert sözlerle eleştirdi. “Dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu. Dün beni siyasal olarak eleştirirken askerlere kendisini alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması inanın şahsen hiç umurumda değil ama devlet açısında büyük bir çürümüşlüğün göstergedir” diyen Kılıçdaroğlu, “Komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Siyaset mi yapmak istiyorlar, çıkarsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan’ın yanına. Perinçek’e de takılsınlar. Erdoğan artık o dünyaların adamı. Beraber olsunlar” ifadelerini kullandı.
CHP’nin üstüne düşeni cesurca yaptığını söyleyerek, “Kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içeriden başlar sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık önce biz özgürleştik sonra da özgürlükçü olduk. Kolay olmadı bu dostlar her taraftan şikâyetler geldi. İnanın hiç kolay olmadı ama önemli olan zoru başarmaktı ve biz zoru başardık” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek Saray artık tam odur. Statükocu, anti reformcu, anti özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı, Kenan Evren’in hizasındalar” sözlerini kaydetti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Sinan Ateş cinayeti üzerinden kendisine yönelik sert sözlerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Madem bu kadar bağırıyor çağırıyor, net konuşayım; yanında cinayete azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin. Mafyayla fotoğraf vere vere yanındaki gençlere yanlış mesajlar verdin, onlar da mafyacılık oynadı. Bir şehit var orada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin” dedi.
CHP, bugünkü grup toplantısını gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu, “Muhalefetteyken taşerona kadro verebilen, muhalefetteyken emekliye iki maaş ikramiye verebilen, muhalefetteyken EYT sorununu çözen bay Kemal’i iktidar yürüyüşünde saygı ile selamlıyoruz” sözleriyle kürsüye davet etti. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
HDP açıklaması: Partileri kapatıp hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz
“(HDP’ye kapatma davası, Hazine yardımına bloke konması) CHP olarak demokrasiye inanıyoruz. Olmazsa olmazımızdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak bunun içindir ki sloganımızdır. Yeni bir yüzyıla güzelce, gülümseyerek, huzur içinde girmeliyiz. Önümüzdeki seçimler bu bağlamda önemli. Siyasi partilerin kapatılması askeri dönemlere ait bir gelenektir. Demokrasilerde siyasi partiler kapatılmaz. Çünkü hangi siyasi partinin iktidar olup olmayacağını egemen güçler değil bizzat 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı verecektir. Onun için demokrasi vazgeçilmezimizdir. O nedenle partileri kapatıp hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz doğru da bulmuyoruz. Ve hep beraber diyoruz yaşasın demokrasi yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
“Bizi dokunulmazlıklarla tehdit edeceklerini sanıyorlar, korkmuyoruz, korkmayacağız”
“(Ali Mahir Başarır ile Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlığının kaldırılması istemi) Öyle bir noktaya geldik ki gücü elinde tutan tehdit ediyor. Açık ve net söylüyorum bizim CHP’lilerin milletvekillerinin ben dahi dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız namertsiniz. Bizi dokunulmazlıklarla tehdit edeceklerini sanıyorlar, parlamentonun geleneklerini ayaklar altına alıyorlar, korkmuyoruz, korkmayacağız, inandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz.
“Kalemini satan sözde gazetecileri biliyoruz, bu ülkeye demokrasi gelince onlar televizyonlara çıkamayacak”
“Bugün 10 ocak çalışan gazeteciler günü. Öncelikle kalemini satmayan haber peşinde koşan öğrendiği haberi doğrulatan sonra bunu haberleştiren namuslu bütün gazetecilere hepimizin şükran borcu var. Biz olayların perde arkasını çoğu zaman onlardan öğreniyoruz. Onurlu bir gazeteci asla kalemini satmaz. Gazeteciliğin gerçek demokrasilerde dördüncü güç olarak kabul edilmesinin temel nedeni budur, haber yapmak. Ocak ayının gazeteciliğimiz açısından büyük acılar barındırdığını bilmenizi isterim. Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Ahmet Temel Kışlalı, Hrand Dink onlardan biriydi. Ocak ayının demokrasi tarihimiz açısından da medya tarihi açısındanda öneli bir yeri var. Doğru haberlere yasak getirildiğini biliyoruz, kalemini satan ama kendilerine gazeteci diyenleri de biliyoruz, düşüncesini satan, aklını saraya kiralayan sözde gazetecileri biliyoruz. Bu ülkeye demokrasi gelince zaten onlar televizyonlara çıkamayacaktır. Kalemini satmayan yürekli gazetecilerin gazeteciler ünü kutlu olsun.
“Türkiye için en büyük risk şu anda budur”
“Bütün bunları sağlıklı işleyen bir devlet mekanizmasıyla yerine getireceğiz. Kamu kurumunun da bir amacı var toplumda huzuru sağlamak. Eğer huzuru ve güveni sağlamazsanız o zaman toplum kutuplaşır ve iç çatışmalara zemin hazırlayan bir ortama sürüklenir. Türkiye için en büyük risk şu anda budur. Ne kadar büyük bir haksızlıkla zaman zaman karşı karşıya kaldığınızı biliyorum ama sükûnetimizi koruyacağız, bekleyeceğiz, sandığa gittiğimiz zaman demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından yana, haksızlıklara karşı adaleti savunan bir anlayışla oyunuzu kullanacağız. Böylelikle saray ve şürekâsını artık bu ülkeden temizleyip atacağız.
“Eğer hakim hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermiyorsa orada adalet yoktur”
“Eğer hakim hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermiyorsa orada adalet yoktur. Adalet eğer hakim dediğiniz kişi koltuğunda oturup saraydan gelen talimatı bekliyorsa o iradesini ipotek aldırmış bir kişidir. O kişiden adalet beklenmez. Sarayın sofrasına oturan hakimin kararından bir hayır gelmez. Sadece can ve mal güvenliği huzur mu hayır devleti yönetenlerin halkın refahını yükseltmesi lazım. Bunu yolu da dünyada bilinen bir yolu vardır bizden yeni doğan çocuk dahi alınan vergilerin toplumun çıkarı için harcanmasıdır. Şimdi bazı rakamlar vereceğiz. Bu rakamlar baskı altında tutulan ve o da iradesinde kişi başına gelir 12 bin 582 dolardı. Bugün 2022’de kişi başına gelir 9 bin 485 dolara düştü. Yani her bir kişiden 3 bin 97 dolar çalındı. Şu soruyu geçmişte Ak Parti’ye MHP’ye oy verenlerin sormasını isterim, bu rakamı kim indirdi? Bu soruyu sormazsınız çocuklarınızın hakkını savunamazsınız, bayrağınızın hakkını savunamazsınız. Bu olayı kim çıkardı ve milletin başına bela etti? Yoksulluğun derinleşmesinin nedeni, kaynakların beşli çetelere aktarılmasının nedeni budur.
“Emekliye asgari ücreti bile çok görüyorsun!”
“En düşük emekli aylığı asgari ücret rakamına yükseltilsin diye önerge verdik. AK Parti ve MHP’li milletvekilleri reddetti. Emekliye ne veriyorsun? Asgari ücreti bile çok görüyorsun! Vatandaşa soruyorlar siz milletvekili olsaydınız CHP’nin bu kanun teklifi görüşüldüğünde ne oy kullanırdınız diye, kabul oyu verirdim diyenlerin oranı yüzde 83.3. AK Partili seçmene soruyorlar, yüzde 72.4. MHP’li seçmene soruyorlar, yüzde 74,5 evet oyu verirdik diyor. Bu, CHP’nin parlamentoda toplumun yakıcı sorunlarına ne kadar akılcı yaklaştığını gösteriyor. Sağlıklı bir yönetimin şartı toplanan vergilerin halk için harcanması refah düzeyinin yükseltilmesi için şarttır ama aynı zamanda saydamlık da şarttır. Halka hesap vermek… Bir siyasetçinin onurlanacağı en büyük görev, vatandaştan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabını vermesidir.
“CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik”
“Malum beyefendi tank palet fabrikasına gitti bir sürü laf etti. Erdoğan yine bildiğimiz Erdoğan. Sürekli küfür, iftira, atmaktan da çekinmiyor zaten. Çünkü cumhurbaşkanlığının ne olduğunu bilmiyor, o makamın ne kadar önemli olduğunun farkında bile değil. Mahalle kabadayısı gibi o makama oturulmaz. O makama küfür etmek, iftira atmak yakışmaz. Ama Erdoğan yine bildiğimiz Erdoğan. Öyle bir noktaya geldi ki zavallı kendi trolü oldu. Ama devleti ne kadar çürüttüğünün bir göstergesi de dün yaşandı. Yalan, dolan iftiralarını alkışlayan kurmay askerler… Şimdi iki şeye halkımızın dikkatini çekmek isterim; birincisi biz CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık. Kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içeriden başlar sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık önce biz özgürleştik sonra da özgürlükçü olduk. Kolay olmadı bu dostlar her taraftan şikâyetler geldi. İnanın hiç kolay olmadı ama önemli olan zoru başarmaktı ve biz zoru başardık. Şimdi CHP gerçek anlamda halkın partisidir. Biz böyle yaptık. Statükoyu bıraktık, değişimden yana olduk, özgürlüğü savunduk, bize oy vermeyen kişileri haksızlığa uğradığında onların yanında olduk onlarla kucaklaştık. Var olan geçmişteki bütün olayları düz mantıkla aklı başında hepimiz bir şekliyle analiz ettik.
“Siyaset askerin işi değildir, herkes haddini bilecek”
Peki Erdoğan ne yaptı? Dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu. Militarizmin savunucusu oldu. Artık statükocu söylemlerden öteye gitmiyor onun söylemleri. Korkunç yapılarla hizalandı. Değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Öyle bir sistem kurdu ki. Dün beni siyasal olarak eleştirirken askerlere kendisini alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması inanın şahsen hiç umurumda değil ama devlet açısında büyük bir çürümüşlüğün göstergedir. Askerin beni alkışlamasını asla istemem böyle bir niyetim de yoktur. Ama yalan dolan söyleyeni eğer bir asker alkışlıyorsa devletin çürüdüğünü orada görüyoruz. Etrafınıza, siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız, elinizde bol yıldızlı bol apoletli orta doğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli orta doğu askerleri savaşlardan cephelerden kaçtılar. Kariyerist kafadan asla ama asla hayır gelmez. Onun için komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Siyaset askerin işi değildir, herkes haddini bilecek. Siyaset mi yapmak istiyorlar, çıkarsınlar o kutsal üniformayı hizalansınlar Erdoğan’ın yanına. Perinçek’e de takılsınlar. Erdoğan artık o dünyaların adamı. Beraber olsunlar.
“Biz hangi yanlışları terk ettiysek Saray artık tam odur”
Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek Saray artık tam odur. Statükocu, anti reformcu, anti özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı, Kenan Evren’in hizasındalar.
Bahçeli’ye yanıt: Yanında cinayete azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin
Bahçeli bugün çıkmış bağırıyor. Bağır Bahçeli, daha çok bağırırsın! Sinan Ateş bizim de evladımızdır. CHP’de ülkücü arkadaşlarımız var. Sinan Ateş onların da arkadaşı, yol arkadaşı. CHP rahmetlinin, kardeşimizin, şehidin hakkını savunacaktır. Bu benim CHP ülkücülerine karşı sorumluluğumdur. Ben bunu yerine getirmek zorundayım. Madem bu kadar bağırıyor çağırıyor, net konuşayım; yanında cinayete azmettiricileri barındırıyorsun, teslim edeceksin. Mafyayla fotoğraf vere vere yanındaki gençlere yanlış mesajlar verdin, onlar da mafyacılık oynadı.
“Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin”
Bir şehit var orada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin. Çık istediğin kadar bağır, CHP’nin ciddi bir ülkücü varlığı var. Ülkücülük vatanseverliktir, biz de vatanseveriz, ülkemizi seviyoruz. Biz Sinan’ın kızlarına adaleti mutlaka getireceğiz. Bahçeli şunu bilsin, Tank Palet’i Katarlılara teslim ettiniz, biz onu alacağız, şanlı ordumuza teslim edeceğiz ülkücülerle beraber. Askeri hastanemizi alacağız onu da teslim edeceğiz. Süleyman Şah Türbesini kaçırdılar, onun bulunduğu toprak bizim toprağımız, toprağımızdan kaçılar, bayrağımızı indirdiler. Ülkücülerle, vatanseverle, CHP’lilerle birlikte o Süleyman Şah Türbesini toprağımıza götüreceğiz. Bayrağımızı dalgalandıracak ve selam duracağız. Erdoğan ile Bahçeli çatlayacak. Çatlasınlar.
Erdoğan ve Bahçeli’ye: Hangi yabancı askerleri terörle mücadele konusunda Türkiye’ye davet edeceksiniz?
Yabancı askerlerden medet umuyor bunlar. Erdoğan’a Bahçeli’ye soruyorum; hangi yabancı askerleri terörle mücadele konusunda Türkiye’ye davet edeceksiniz? Alman mı, Fransız mı, Yunanistan mı, Rusya mı, Amerika mı, Kanada mı? Şu ana kadar cevap alamadım. Ülkücü kardeşlerime de söylüyorum, sizin yeriniz CHP’dir. Milletçiyseniz, Altı Ok’umuzdan biri milletçiliktir. Kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz.”