Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Türkiye ayağa kalkmıştır. Bu ülkenin vicdanı, haysiyeti ve geleceği söz konusudur. Şimdi de çıkmışlar ‘Bu mesele siyaset üstü‘ diyorlar. Bu içimizi yakan, nefesimizi kesen durum, bizzat siyasetin ana konusudur.”
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin, babasının kendisini 2002’de altı yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiği’ ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını belirterek şikâyetçi olduğu ortaya çıkmıştı. Olay hakkında iki senelik şikayetin ardından dava açılırken kimse tutuklanmış değil.
Konuya ilişkin Halk TV yazarı Fikret Bila’ya konuşan Kılıçdaroğlu, “Ben de herkes gibi büyük bir öfkeye kapıldım. Hatta hayatımda çok az böylesi bir öfkeyle dolduğumu açıkça söyleyebilirim. Ancak süreci gerek çocuğumuzun durumunu gerekse de hukuki sürecin sağlıklı işlemesini gözeterek özel bir hassasiyetle izledim” dedi.
Olayı gölgelemek için ‘rezil bir tertip’ olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
*Buradaki tablo, birkaç günlük tepki ve infial ile geçilecek bir tablo değil. Burada rezil bir tertip var. Çocuğumuzun ayan beyan ifadelerini inceleme gereği bile duymayan savcıdan sahte kemik ölçümü yaptıran kişilere, olayın vahametini gölgelemek için inancımızı öne süren medya kuruluşlarına ve sosyal medya elemanlarına kadar büyük bir tertip söz konusu. Önce bunu görmek gerekir.
‘Olay siyaset üstü’
*Türkiye ayağa kalkmıştır. Bu ülkenin vicdanı, haysiyeti ve geleceği söz konusudur. Şimdi de çıkmışlar “Bu mesele siyaset üstü” diyorlar. Bu içimizi yakan, nefesimizi kesen durum, bizzat siyasetin ana konusudur. Kadınların, çocukların şiddete ve istismara karşı korunmasından daha önemli bir siyasi konu yoktur. Bunu çözmeyen siyaset, buna sessiz kalan siyaset çok açık söylüyorum; Bu suçların ortağı olur.
Kılıçdaroğlu, “İktidarınızda ne gibi önlemler alacaksınız?” sorusunu da yanıtladı:
*Kalktılar muhafazakâr kadınların emeğiyle gelişen ve dünyaya ilham veren İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar. Bunu neden yaptılar? Siyaset için… Bir avuç meczubu, bir avuç dinimizle – inancımızla ilgisi olmayan ‘aşırı tipi’ memnun etmek için… Onların siyaseti buydu. Ben yıllardır, “Bu türlü olaylara yol açacak fetvaları verenlere müdahale edilsin, böyle konuşmalar yapanların, böylesi bir ahlaksızlığa inancımızı alet edenlerin tepesine binilsin” dedim… Dinlemediler. Bu fetva verenleri cesaretlendirdiler. Buna ‘ifade özgürlüğü’ dediler. Bu günlerin kapısını böyle açtılar.
*Ben “Kadınları, çocukları koruyalım; devlet zayıf olanın, zorda olanın yanında olsun” dediğimde, “İstanbul Sözleşmesi olumlu bir çerçevedir” dedim. Ve kadınlara söz verdim. İktidara gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecek, yetmez! Kadınları ve çocukları koruyan çok sert ve caydırıcı adımları atacağız. Kimsesin gözünün yaşına bakmayacağız.