MHP’nin HDP’nin kapatılması yönündeki baskılarının ardından açılan kapatma davasına ilişkin hazırlanan iddianame Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilirken, MHP lideri Devlet Bahçeli’den bu kez AKP’yi ekonomideki sorunlar üzerinden sıkıştıracak hamleler gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı’nı gece yarısı görevden almasının ardından dolar rekor seviyede artış gösterirken, artan işsizlik, iktidardaki lüks ve israf, Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP için AKP’nin ‘zayıf karnı’ olarak görülmeye başlandı.
Bahçeli, salı günü gerçekleştirdiği Meclis grup toplantısında ‘yerli ve milli ekonomi’ vurgusu yaparken, son çıkışıyla da AKP’ye ‘israf ekonomisini durdur’ çağrısında bulundu.
Bahçeli’nin ittifakın büyük ortağına yönelil eleştirileri şöyle sıralandı:
“İsraf ekonomisinden vazgeçilmeli: AKP içinde son günlerde tartışmalara neden olan Kürşat Ayvatoğlu olayı, ‘siyasi vurgun, haksız kazanç gibi eleştirileri( de beraberinde getirdi. Bu durum sadece AKP’nin sorunu değildir. Bu, bugün daralan ekonomiyle birlikte herkesin sorunudur. Ekonomi daraldıkça ‘kısa yoldan zengin olmanın yolları da aranmaya başlanmıştır.’ Bu nedenle Ayvatoğlu gibi isimler için AKP’nin başlattığı soruşturmalar yerindedir ancak olaya büyük çapta bakılması gerekir. Bunun için de ‘büyük iktisadi hareketlilik’ blatılmalıdır.
Tüketime dayalı ve israf ekonomisinden vazgeçmek, tasarruf ve verim ekonomisine dönmek gereklidir. Türkiye’de ise israf çoktur. Ülkeninse tasarrufa ihtiyacı vardır. Türk milliyetçileri, ülkenin kalkınmasında temel problemi insan olarak tanımladığından insan üzerine odaklanmak gereklidir. İnsana yatırımlar artırılmalıdır. Bir an önce bilim ve teknikte en ileriye giderek, ülkenin sanayileşmiş iktisadi refaha kavuşturulması gereklidir. Kurtuluş Savaşı yıllarından da görüldüğü üzere Türk insanı, “ekonomik sıkıntılara” göğüs gerer ancak haksızlık ve adaletsizliğe katlanamaz. Ekonomideki adaletsizliği ortadan kaldırmak için de yerel üretim odaklarına yönelmek birincil görev olmalıdır. Kamuda da tasurrufa gidilmelidir. İsraf, vatanseverliğe de dine de aykırıdır.
Yabancı paraya dayalı ekonomi terk edilmeli: Türk ekonomisi bugün yabancı paraya dayalı ekonomi eksenine oturmuştur. Türkiye’nin döviz ve dışa bağlılığı Türk Lirası’nın her geçen gün değer kaybetmesine yol açmaktadır. Döviz ve dışa bağımlılığı azaltmak için de üretimi artırmak gerekmektedir. Fabrikaların üretimlerinin yanı sıra tarımsal üretim destekleri de artırılmalıdır. Bununla birlikte halkın büyük sermayelere yönelebilmesi için güven sağlanmalıdır. Bu konuyla ilgili gerekli yasal düzenlemeler çıkarılmalıdır. Tarımsal kalkınma için de köylülerin kalkındırılması gereklidir. Köy-kent nüfusu dengelenmeli, köylülerin şehirlere göçünü azaltmak için şehirlerdeki olanaklar köylere taşınmalı. Köylerde tarım kentleri kurularak, tarımsal desteklerle köylünün üretimi güçlendirilmeli. Gerek tarımda gerekse sanayide üretimin desteklenmesi, iç pazarların açılması, yabancı paraya dayalı ekonomiyi Türkiye ve Türk Lirası lehine çevirecektir.
Türkiye’nin sermaye birikimi yok: Avrupa ve diğer ülkelerde bulunan sermaye birikimi, Türkiye’de yeterli düzeyde değil. Bunun için de ülkedeki sermaye birikimi artırılmalı. Yurtdışı kaynak yaratmada, yeni pazarlar aranabilir. Özellikle Ortadoğu ülkelerine yönelinebilir. Sadece bir ürün değil, ara mallar üreten sanayi desteklenmelidir. Bu durum dışa bağımlılığı da azaltacaktır. Kamu iktisadi teşebbüslerin güçlendirilmesi de dışa bağımlılığı azaltmada etkin rol oynar. Bunun için de dövizli garantiler yerine yerli üretim kaynakları desteklenmelidir.
Enerji politikalarına yön verilmeli: Türkiye son zamanlarda gerek Doğu Akdeniz’de gerekse Karadeniz’de yürüttüğü sondaj faaliyetleri ile enerji sektörü ile ilgili atılımlar gerçekleştirdi. Bu atılımların devamı sağlanmalı. Bu sayede deniz ticaretinin gelişmesinin de önünün açılabilir. Deniz teknolojisinin gelişmesi Türkiye’nin ihracat ve ithalat dengesini de sağlar.”