Erdoğan, TRT World Forum’da konuştu. Erdoğan, “TV seyircilerinin en çok rağbet gösterdiği programların başında TRT’nin yapımları geliyor. Bir dönem yabancı dizilerin istilasına uğrayan ülkemiz bugün dünya çapında dizi, sinema, belgesel programlarına imza atıyor. Türkiye dizi ihracatında dünyada ikinci sıraya yükselmiştir. İstanbul sadece tabi ve tarihi güzelliklerle değil, ev sahipliği yaptığı dizi ve filmlerle de bilinmektedir. Toplam 150 ülkede 600 milyon kişiye ulaşan Türk dizileri, Türkiye’nin doğru tanıtımında önemli rol oynuyor. Yurt dışı seyahatlerimizde ülkemize hiç gelmediği halde bize sempatik bir şekilde Türkçe kelimelerle hitap eden kişilerle karşılaşıyoruz. İnşallah Türkiye Yüzyılı’nın yayıncılık ayağını sizlerle birlikte inşa edecek, TRT’yi küresel bir marka haline dönüştüreceğiz.” diye konuştu.
Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Küresel krizlerin ve istikrarsızlıkların yüzde 60’ı Türkiye’nin etrafında yaşanıyor. Bu anlamda forumun temasını çok isabetli buluyorum. Cumhurbaşkanı olarak şu hususun altını çizmek istiyorum; Artık hiç kimse dünyanın herhangi bir yerinde sorunu görmezden gelme lüksü yoktur, insanlığın ortak geleceği için herkes elini taşın altına koymalıdır. Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz.
“İstanbul hâlâ kalıcı barış için en ideal zemin”
Rusya-Ukrayna Savaşı bölge ve dünya için çok ciddi maliyetler oluştur. Savaşın kazananı, barışın ise kaybedeni olmaz. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunurken, Rusya’ya yönelik akıl dışı politikaların yürütülmesini onaylamadık. Dünyaya örnek teşkil edecek bir barış diplomasisi yürüttük. İstanbul hâlâ kalıcı barış için en ideal zemin.
Kritik ürünlerin sevkiyatının durması küresel çapta gıda krizine neden oldu. Pazar günü Putin’le görüşmem olacak. İstiyoruz ki tahıl koridorunu genişletelim.
Türkiye krizin değil çözümün safhında duruyor. Son dönemde yaşanan krizler, Avrupa’nın üzerine bina edildiği güvenlik ve refahın mimarisinin aslında ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne sermiştir. Türkiye, Avrupa’nın karşı karşıya olduğu meselelerin çözümünde de kilit rol oynama potansiyeline sahiptir.
Tabii bunun için Avrupa’nın diplomatik, ekonomik ilişkilerden terörle mücadeleye kadar ülkemize yaklaşımını müttefiklik ve ortaklık ruhuna uygun şekilde değiştirmesi gerekiyor. Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütlerine gizli açık destek veren, teröristleri himaye eden Avrupa ile ortak bir gelecek hayali kurmamızın zor olduğu açıktır. AB Tam Üyeliği sürecinde maruz kaldığımız aleni haksızlıkları, bize uygulanan örtülü ambargolar gibi nice sorunları saymıyorum bile.
Bilhassa birliğimizi ve beraberliğimizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemizde yalnız bırakıldığımızı asla unutmayacağız.Binlerce TIR silah, mühimmat ülkemin güneyinde, Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerine gönderilmiştir. Bunu gönderen ülke NATO’da beraber olduğumuz ülke…NATO’da beraberiz de bu terör örgütlerine bunca silah mühimmat, araç, gereç, silahı nasıl gönderirsin? Yok böyle şey diyorlar. Teröristlerle verdiğimiz mücadelede bize kalkıp kimse hesap soramaz.
DEAŞ’a karşı en ağır darbeyi biz vurduk. Sınırlarımızın güvenliği için başlattığımız harekâtları kimseden destek alamasak da yürütecek ve sonuçlandıracak kararlılığa sahip olduğumuzu herkese gösterdik. İnşallah siyasi, diplomatik, ekonomik etkinliğimizi arttırarak her alanda hedeflerimize ulaşarak konumumuzu daha da ileri taşıyacağız. Aynı şekilde Ege’de ve Akdeniz’de Yunanistan’ı hesapsızca destekleyerek provokatif girişimlerine cesaret verenlere de eyvallah etmedik, etmeyeceğiz. Yunanistan’ın Adalar’ına silah gönderiyorsun biz hâlâ parasını verdiğimiz halde F-16 meselesini bir türlü çözemedik.”