T24’ten Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Demirtaş, seçime dair görüşlerini aktardı. Sabuncu’nun bazı soruları ve Demirtaş’ın yanıtları şöyle:
Yüzüncü yılda kritik bir seçime doğru gidiyor Türkiye. Kimin aday olacağı ve isimler üzerinden tartışılıyor pek çok konu. 21 Aralık’ta paylaştığınız tweet dizisinde ‘Koltuk hayallerinin değil, özgürlük ideallerinin peşinde koşmak halka karşı onur borcumuzdur’ dediniz. Şu anda muhalefette, özellikle altılı masada daha çok, koltuk hayalleri üzerinden bir mücadele mi görüyorsunuz?
O mesajımda kast ettiğim şey, sadece cumhurbaşkanlığı makamı için yürütülen tartışmalar veya mücadele değil, bunun yanında bakanlıklar ve yüz bini aşkın bürokrat pozisyonu ile yeni iktidar döneminde kendine rant alanı açma hayali kuranların alttan alta sürdürdükleri ayak oyunlarıdır.
Medya dünyasından iş dünyasına, siyaset erbabından bürokratlara kadar bir dizi muhalif çevre, seçimden sonra kendilerine yeni bir konum kazandıracak adayı öne çıkarmaya çalışırken bunu ‘kazanabilecek aday’ kılıfı altında yapıyor. Beni en çok rahatsız eden şey bu. Oysa ülkenin içinde bulunduğu yıkım, halkın yaşadığı açlık, yoksulluk kişisel hesapları tümüyle bir kenara bırakıp kurtuluş reçetesinde ortaklaşmayı gerektiriyor. Ne yazık ki en çok da kendine milliyetçi, vatansever, ulusalcı diyenler bu küçük hesapların içindeler. ‘Bölücü, hain’ olarak niteledikleri Kürtler, Aleviler, solcularsa halkı, memleketi önceleyen ilkesel duruşu sergilemeye devam ediyorlar.
Türkiye’nin milliyetçiliği de dinciliği de yapaydır, sahtedir. Bu toprakların altını üstünü en çok talan edenler, peşkeş çekenler de güya vatan uğruna canlarını verecek kadar ülkeyi sevdiklerini iddia eden sahtekarlardır.
Altılı masanın da diğer ittifakların da ayak oyunlarına dikkat etmeleri gerekir. Üzerinde ilkesel uzlaşma sağlanan her aday bu seçimi kazanabilir. İsmi geçenler arasında kazanamayacak aday yoktur, yeter ki demokrasi ilkelerinde ve gelecek programında uzlaşma sağlansın.
Mesele şudur ki, rantçılarla koltuk sevdalılarıyla uzlaşılarak mı aday belirlenecek yoksa demokrasi güçleriyle uzlaşılarak mı? Seçimin ve sonrasının kaderini bu tercih belirleyecektir.
Aynı tweet dizisinde ‘Kimsenin kimseyi dışlama lüksü yoktur’ da dediniz. Muhalefetin, özellikle de İyi Parti’nin HDP’yi dışladığını düşünüyor musunuz? 2020‘ yılında’de gazeteci Ruşen Çakır’a verdiğiniz bir söyleşide Meral Akşener’e yaptığınız bir çağrı vardı. Eşiniz Başak hanım ile birlikte bir kahvaltıya gitmek, kendisiyle konuşabilmek. Seçimlere giderken yeniden böyle bir çağrıyı yapmayı düşünür müsünüz?
Ben halka borçlu bir siyasetçi olarak halkın yaşadığı ağır sorunların çözümüne katkı sunacak her diyaloğun içinde olurum. Benim bu konuda kısıtlarım, komplekslerim yok. Kendime güvenirim ve herkesle her konuyu oturup tartışabilir, herkesle görüş alışverişinde bulunabilirim. Başka türlü, bu yıkımdan nasıl çıkılır ki?
Yaşanan tüm acılara, bize yapılan bunca zulme rağmen halkın içinde bulunduğu felaketten çıkışa katkı verebileceğine inansam Erdoğan ve Bahçeli ile de görüşürüm, konuşurum, tartışırım. Onları dinlerim, kendi görüşlerimi de onlara anlatırım.
Dolayısıyla şunu büyük bir özgüvenle belirtmek isterim ki, biz düşüncelerimize ve çözüm projelerimize güveniyoruz, herkesi dinlemeye de sonuna kadar açığız. Buna Akşener de Altılı Masanın tüm aktörleri de dahildir.
Konuşmak, aynılaşmak değildir. Birbirini anlamaya, çözümlerde buluşmaya çalışmaktır. Ancak Türkiye’de birbiriyle oturup konuşmayı bile düşmanlaştırmaya, buradan kutuplaşma çıkarmaya çalışan utanç verici, saldırgan bir zihniyet var. Bu zehirli dile, yanlış politikalara teslim olmadan, diyaloğa açık olmak en doğrusudur diye düşünüyorum.