4 Kasım 2016’da gözaltına alınarak tutuklanan HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş dahil, Kobani davasında HDP’liler hakkındaki tutuklama ve tutukluluğa devam kararlarında, eski HDP’liler Ayhan Bilgen ve Altan Tan’ın ifadeleri gerekçe gösterilmiş.
6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobani’ye saldırılarının protesto edilmesi nedeniyle HDP’li siyasetçiler hakkında açılan davada, Ankara başsavcılığı 25 Eylül 2020’de yedi ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı vermişti.
Gözaltına alınan isimler arasında HDP’li eski milletvekilleri Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Emine Ayna, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Ayhan Bilgen gibi isimler de yer almıştı. Demirtaş bu soruşturma kapsamında zaten tutuklanmıştı.
26 Nisan 2021’de görülen davanın ilk duruşma serilerinin tutanaklarında Demirtaş’ın tutukluluğu için verilen devam kararlarında sık sık 15 Haziran 2021’de tahliye edilen Ayhan Bilgen’in ifadelerine atıf yapılmış. Bilgen’le birlikte Altan Tan’ın da ifadeleri tutukluluğun devamına gerekçe yapılmış.
Bilgen daha sonra çıkarıldı
Kobani davasındaki mütalaalarda 29 Ağustos 2022’ye kadar Demirtaş’ın tutukluluğa devam kararlarının gerekçesinde hem gizli tanık ifadelerine hem de eski HDP’li isimlere atıf yapılmış.
Daha sonra Bilgen’in adını kullanmayı bırakan savcı, yalnızca Tan’ın ifadelerini Demirtaş’ın tutukluluğunun devamına gerekçe yapmış.
Mahkeme Bilgen’in adını 18 Ekim 2021’den itibaren kullanmayı bırakmış. Bu tarih Bahtiyar Çolak’ın davanın hakimliğinden alınmasının hemen sonrasına denk geliyor. Çolak davanın mahkeme başkanlığından ayrıldıktan sonra Atadedeler olarak bilinen suç örgütüne operasyonda gözaltına alınmış ve daha sonra ev hapsiyle serbest bırakılmıştı. Çolak daha sonra Ankara Barosu’na bağlı olarak avukatlığa başlamıştı.
Bilgen ve Tan mahkeme tutanaklarında
Tutanaklarda ayrıca Bilgen ve Tan’ın gözaltı ve tutuklama sonrası açıklamalarına da atıf yapılmış ve şu ifadelere yer verilmiş:
“Sanıklar Altan TAN ve Ayhan BİLGEN’ in gözaltı ve tutuklama işlemlerinden sonraki süreçte yaptıkları açıklamalar ile ilgili tespitler yapılmış, yapılan açıklamalar bir bütün olarak ele alındığında HDP (Hakların Demokratik Partisi)’ nin, organlarının ve içerisinde siyaset yapan şahıs-şahısların PKK/KCK silahlı terör örgütünün güdümünde faaliyet gösterdikleri, PKK/KCK silahlı terör örgütü güdümünde özellikle metropol illerimiz başta olmak üzere her türlü bombalı, silahlı ve şiddet eylemlerinin PKK/KCK silahlı terör örgütünü tarafından organize edildiği, bu faaliyetlerin terör örgütünün talimatlar ve çağrıları sonrası gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.”
Bilgen’in tahliye öncesi savunması
Bilgen tahliye edilmeden önceki duruşmadaki savunmasında şu ifadeleri kullanmış:
*Ben HDP içerisinde şeffaf karar alma süreçlerini, demokratik karar alma süreçlerini önemseyen birisiyim. Ve zaman zaman bunun dışında birtakım uygulamalara da tanıklık etmiş birisiyim. Bundan rahatsız olan birisiyim. Yani siyaset ancak kendi mekanizmaları içerisinde, kendi demokratik kanallarıyla ve şeffaf yürürse kriminalize edilmez.
*Ben belediyede göreve başladığım tarihten itibaren bütün hesapları hem internette yayınladım hem de belediye binasını açtım. Şimdi kimsenin kalkıp bana “Sen örgüte para gönderdin” deme yani belediye başkanlığı dönemimdeki görevimden dolayı beni kriminalize etme ihtimali yok.
*Eğer bugün HDP ile ilgili birtakım polemikler yapılıyorsa, yani sadece iktidar tarafı değil, muhalefet tarafı da HDP ile birlikte olmayı, yan yana durmayı, resim çektirmeyi kendisi açısından zor görüyorsa, HDP’nin dönüp bunlara göre kendine özeleştirisini yapmasının gerektiğini düşünüyorum.
*Ama bakın burada şunu özellikle tekrar zikretmek isterim: Bunu ifade etmek istiyorum. Burada dışarıdan müdahaleler değil, yani oradaki cümlem tam o şekilde. Burada birilerinin kendilerine oraya ait bir vücut kullanıyormuş gibi bir algı oluşturmasıdır.
‘Kandil böyle istiyor’
*Tam belediyeye yapılan baskınlar gibidir kastettiğim şey. Yani birisi kalkıp siyasette eğer işte “Örgüt böyle istiyor” ya da işte “İmralı böyle istiyor”, “Kandil böyle istiyor” gibi ifadeler kullanılarak eğer demokratik siyaset yapma yoluna giderse, bunlar konuşulursa, siyasette bunlar tartışılırsa, siz demokratik platformlarda ittifak da kuramazsınız, genişleyemezsiniz de toplumsallaşamazsınız da.
*Ben bunun yanlış olduğunu, bunların asla yapılmaması gerektiğini, buna fırsat verilmemesi gerektiğini söylüyorum. Yani burada demin de ifade ettiğim gibi, yapılmış işler değil, yapılmaması gereken ya da yapılması gereken işlere dair bir uyarıdır, bir eleştiridir. Ben bu yöntemlerin siyaseti kriminalize ettiği kanaatindeyim.
KAYNAK: DİKEN