Raporda pek çok ifadenin sertleştirildiği görüldü. Raporda ayrıca Türk hükümetinin otokratik çizgiyi sürdürmesi durumunda AB üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınması talep edildi.
Amor’un orjinal taslak metninin üzerine verilen yüzlerce değişiklik önergesi pazarlıklar sonucu 31 ortak önerge altında toplandı ve eklenip çıkarılanlar ile rapor önemli ölçüde Türkiye aleyhine ağırlaştı.
Yapılan değişiklikler ile ‘endişe’ ifadeleri yerine ‘ciddi endişe’, ‘Türkiye’nin dış politikası’ ifadesi yerine ‘Türkiye’nin saldırgan dış politikası gibi ifadeler konulurken pek çok alanda Türkiye’ye yapılan çağrılara da ‘acil’ ifadesi eklendi.
Türkiye’deki mevcut olumsuz eğilimin “acilen” ve “tutarlı” bir şekilde tersine döndürülmemesi durumunda AB Komisyonu’nun Türkiye ile üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınması için tavsiyede bulunması talep edildi.
Kararda, bu adım öncesinde, Türkiye ile yakın ilişkileri korumada farklı yollar bulunması için değerlendirmeler yapılması da isteniyor.
Raporda Boğaziçi Üniversitesi protestolarına yer verilerek barışçıl toplanma haklarını kullananlara yönelik davaların düşürülmesi istendi. Öğrenciler, mezunlar ve akademisyenlerin ‘teröristler’ olarak betimlenmesi ve LGBTİ gruplarının hedef alınmasının kabul edilemez olduğu kaydedildi.
Halkın Demokratik Partisi’nin (HDP) gençlik örgütleri de dahil Türk yetkililer tarafından sürekli olarak hedef alınma şekli büyük endişeyle not edildi.
Eski HDP eşbaşkanları Figen Yüksekdağ, eski cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır eski belediye başkanı Gülten Kışanak’ın Kasım 2016’dan bu yana devam eden tutuklulukları hatırlatılarak AİHM Büyük Daire kararlarına uyulmaması karşısında AP’nin dehşete düşmüş olduğu kaydedildi ve derhal serbest bırakılmaları çağrısı yinelendi.
HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne sunulan iddianame de şiddetle kınandı.
HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği ve dokunulmazlığının kaldırılması kararını ve ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında tutuklanması da raporda kınandı.
Rapora ayrıca “Türk hükümetinin, Türkiye’yi AB ve uluslararası standartlardan uzaklaştıran ve Türkiye’nin kadına yönelik şiddeti önleme ve kadın haklarını geliştirme konusundaki taahhütlerini ciddi şekilde sorgulayan ve insan haklarının ciddi şekilde bozulduğunun açık bir işareti olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını şiddetle kınamaktadır” ifadesi konuldu.
Ana muhalefet partisi CHP ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik baskılardan da endişe duyulduğu belirtildi.
Türkiye’deki yolsuzluğun yaygınlığından endişe duyulduğu dile getirilirken Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele çerçevesinde hiçbir ilerleme belirtisi bulunmadığı vurgulandı. Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planı sunma çağrısı yapıldı.
Raporun bu son halinde ayrıca temel hak ve özgürlüklerin 2016 yılında ilan edilen OHAL’den önce de kötüye gitmekte olduğunu hatırlatıldı ve OHAL dönemindeki elementlerin yasaların içinde entegre edilmiş durumda olduğu belirtildi.