1990’lı yıllarda Ankara’da işlenen 19 faili meçhul cinayete ilişkin aralarında eski İçişleri Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, dönemin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ve eski MİT yöneticisi, Emekli Albay Korkut Eken’in de bulunduğu 18 sanıklı davada beraat kararları verildi, ancak üye hakimlerden biri “Susurluk Raporu” gibi bir şerhle karara karşı çıktı.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin verdiği karara üyelerden Ayhan Altun muhalif kaldı. Altun, 6 sayfalık karara tam 160 sayfalık muhalefet şerhi düştü. Yargıtay’a gidecek dosya için muhalefet şerhi kritik önem taşıyor.
T24‘ten Gökçer Tahincioğlu’nun ulaştığı muhalefet şerhine göre daire üyesi Ayhan Altun, Susurluk davasını hatırlattı.
‘YETERLİ DELİL VAR, BAŞKA İFADELERE GEREK YOK’
Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi olduklarını belirten üye hakim Altun, “Bu suç örgütünün üyesi bir kısım sanıkların verilen talimat üzerine dosya kapsamındaki bir kısım maktulleri öldürdükleri hususunda yeterli delil bulunmakla, sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in mahkumiyetleri için sanık Ayhan Çarkın’ın veya diğer bir kişinin beyanına dayanılmasına gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla adı geçen sanığın beyanlarındaki çelişkiden yola çıkılarak bu sanıklar hakkında beraat hükmü kurulması ve kurulan hükümlerin onanması mümkün değildir. Atılı suçları işlemek maksadıyla bir araya geldikleri artık tartışma götürmez bir gerçektir” ifadelerini kullandı.
Sanıkların, Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kaynağı “belirlenemeyen” bir liste dahilinde infaz etmek üzere zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kemal Ağar liderliğinde bir araya geldiklerini belirten Altun, “Sanıklar İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken’in teşkilatlanmaları sırasında hızlı bir şekilde eyleme giriştikleri artık bilinmektedir. Bir kısmı dosyamız kapsamında değerlendirilen öldürme eylemlerini teşkilatlanmalarının tamamlanmasını beklemeden icra ettikleri; teşkilatlanma ve eylemlerin bir arada yürütüldüğü açıktır. Sanıklar dinamik ve değişken bir organizasyon kurmuşlardır. Bu husus özellikle infazlarda kullanılan insan unsurunun yaşanılan sürece, eylem yerine ve hedefe göre değiştirilmesinde kendini göstermektedir” dedi.
‘İLK İNFAZ EMİRLERİ SUÇA BULAŞMIŞ ÖZEL HAREKAT POLİSLERİNE VERİLDİ’
Sanıkların ilk infaz-eylem emirlerini suça bulaşmış özel harekat polislerinden oluşturdukları suç örgütü üyelerine verdiklerine dikkat çeken üye hakim, değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Organizasyonlarını geliştirdikçe suç örgütünün faaliyet alanını genişletmişler, kontrol ettikleri insan unsurunu geliştirmişlerdir. Kullandıkları insan unsurunu çeşitlendirip; nicelik ve nitelik bakımından farklılaştırmışlardır. Özellikle maktullerden para ve uyuşturucu elde edilmeye başlanması; suç örgütü üyesi olunmasının karlı bir yatırım halini alması sonrası suç örgütüne çeşitli kaynaklardan ‘üye’ devşirmişlerdir. İlk eylemliliklere müteakip gerçekleştiği değerlendirilen bu reorganizasyon nedeniyle örgütsel ihtiyaçların çeşitlendiği anlaşılmaktadır. Yeni üyelere sahte kimlik ve pasaport tedariki; silah taşıma izin belgeleri ve sahte plaka tevdi belgeleri hazırlanması bu kapsamdadır.”
‘MEHMET AĞAR’IN LİDERİ OLDUĞU ÖRGÜT MİT İLE ÇALIŞMAYA BAŞLADI’
Elde edilen rant ve bunun paylaşılmasındaki uyuşmazlıkların örgütte değişikliklere yol açtığına işaret eden hakim, “İlk elde ‘Devletin Bekası’ için yola çıkanlar rant uğruna “listelerini” delmeye başlamışlardır. Biraz sonra birbirlerine düşeceklerdir. Bahsedilen ayrışmanın Behçet Cantürk cinayeti ile; pek tabi ki, infazlardan elde edilen para ve uyuşturucunun paylaşımındaki uyuşmazlıklar nedeniyle başladığı… Suç örgütünün İstanbul kolu yöneticisi olan Tarık Ümit’i gözden çıkarıp yeni ve kesin bir organizasyona gittiği an Tarık Ümit ile tanık Mehmet Eymür’ün dosya kapsamındaki mülakatıdır… Yine de bir yanda Tarık Ümit ve diğer yanda Korkut Eken ve diğerleri olmak üzere suç örgütü liderlerinin birbirlerine karşı rezerv güvensizlikleri bulunsa da Medet Serhat cinayeti de dahil, o ana kadarki eylemlerini el birliği ile gerçekleştirmişlerdir. Maktul Medet Serhat cinayeti ile birlikte suç örgütünün İstanbul kanadının yöneticiliğinin Abdullah Çatlı’ya tevdi edildiği görülmektedir… Zaten biraz sonra Tarık Ümit maktul olacak ve sanık Mehmet Kemal Ağar’ın lideri olduğu suç örgütü ile tanık Mehmet Eymür’ün temsil ettiği MİT çatışmaya başlayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA BİR ARAYA GELDİLER’
Muhalefet şerhinin devamında şunlar yer aldı:
“Yaşar Öz’ün önce Tarık Ümit ile hareket ettiği ve ancak bilahare Abdullah Çatlı gurubuna geçtiği; bu ekibin eylemlerine zaman zaman Ankara’dan gelen özel harekat polislerinin yanı sıra (adı geçen tanığın beyanlarına yansıdığı şekilde) kimlikleri tespit edilmeyen asker kişiler ile Mit görevlilerinin katıldığı anlaşılmaktadır. Abdullah Çatlı ekibinde başta Haluk Kırcı olmak üzere adı geçenlerin ‘eylemci’ arkadaşlarının, kumarhane ve uyuşturucu ticareti ile iştigal eden kişilerin ve bir kısım özel harekat polisinin olduğu bilinmektedir. Bunların suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi oldukları; bu suç örgütünün üyesi bir kısım sanıkların verilen talimat üzerine dosya kapsamındaki bir kısım maktulleri öldürdükleri hususunda yeterli delil bulunmakla, sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in mahkumiyetleri için sanık Ayhan Çarkın’ın veya diğer bir kişinin beyanına dayanılmasına gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla adı geçen sanığın beyanlarındaki çelişkiden yola
çıkılarak bu sanıklar hakkında beraat hükmü kurulması ve kurulan hükümlerin onanması mümkün değildir. …Atılı suçları işlemek maksadıyla bir araya geldikleri artık tartışma götürmez bir gerçektir. Yukarıda zikredilen kararlar bulunmasa ve sanıklar cürüm işlemek için teşekkül kurma ve yönetme; cürüm işlemek için kurulan teşekküle üye olma suçlarından zamanaşımı veya diğer bir sebeple cezalandırılmamış olsalar ya da mahkumiyete dair kararlar sonradan kaldırılmış olsa bile suç işlemek için kurulmuş bir suç örgütünün varlığı tartışmasızdır. Böylece, silahlı suç örgütünün yöneticileri olan sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken ve İbrahim Şahin’dir. Söz konusu mahkeme kararlarında adları yazılı diğer kişiler ise silahlı suç örgütü üyeleridir.
‘ZAMANAŞIMI HUKUKİ VE AHLAKİ DEĞİL’
Üye hakim, karşı oy yazısında, bazı cinayetlerin zamanaşımına girdiği kararı için de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Devletin en önemli yönetim mekanizmalarını işgal eden; devlet gücünü elinde bulundurup, bu imkan ve olanakları kullanan kişi/kişilerin bilgisi, rızası/onayı/talimatı üzerine işlenen siyasi cinayetlerin faillerinin, devletin cezalandırma hak ve yetkisinden vazgeçmesi haline münhasır olan dava zamanaşımının sağladığı imkandan yararlandırılmasının kanuni olsa bile hukuki ve ahlaki olmadığı; adalet ve nısfet kaidesi ile bağdaşmadığı açıktır.”