Onur Yaser Can’ı Haziran 2010’da gözaltına alarak çıplak arama, işkence ve tehdide maruz bırakarak intihara sürüklenmesine yol açan narkotik polislerine ‘ödül gibi ceza’nın gerekçesi açıklandı. Kararda 13 yıllık adalet mücadelesinin her aşamasında dile getirilmesine karşın ‘işkence’ suçlamasına değinilmedi.
Can’ı intihara sürükleyen olay nedeniyle iki polis hakkında takipsizlik kararı verilmişti. İki polisin yalnızca resmi belgede sahtecilikten altı yıl beş ay hapsine hükmedilmişti.
Hükmün gerekçesi
Mahkeme, hükümle ilgili gerekçeli kararında, Can’ın 3 Haziran 2010 saat 01.00’den sonra salıverildiğini, ifadesinin aynı gün saat 15.48’de değiştirildiğini, Can’ın savcının talimatı olmadan yeniden karakola çağrıldığını aktardı.
Resmi tutanaklarda hata olması halinde ilgili memur tarafından paraf atılması veya evrak değiştirilmeden tutanak tutulması gerektiğini belirten heyet, sanık polislerin Can’a bozulan resmi belgeleri yeniden imzalattırdıklarını kaydetti. Heyet, bilgisayar imaj kayıtlarını, Can’ın intihar etmeden önce bıraktığı notu, tanık beyanlarını dikkate alarak sanıkların savunmalarına itibar etmedi.
‘Tutanakların asıllarını ortadan kaldırdılar‘
Yaser Can’a ifade tutanağının ve eklerinin verilmediğini, daha sonra avukatı Candan Kaplan’a da ifadesinin imzasız halinin verildiğini anımsatan heyet, sanık polislerin tutanakların asıllarını ortadan kaldırdığını belirtti. Heyete göre, sanık polisler resmi belgeleri bozarak ve değiştirerek Can’ın suça konu belgelerden yararlanmasını önlemeye çalışarak teknik takipli uyuşturucu ticareti dosyasında sonuç elde etmeyi amaçlıyorlardı. Heyet, birden fazla resmi belgeyi bozmaları ve kastlarının yoğun olması sebebiyle sanıkların cezalandırılmasına karar verildiğini açıkladı. Sanıkların kamu görevlisi olarak bu suçu işlediklerini aktaran heyet, cezada yarı oranda artırım yapıldığını belirtti.
Ne olmuştu?
Mahkeme, iki polisi yalnızca resmi belgede sahtecilikten altı yıl beş ay hapsine hükmederken beş polisle ilgili suç duyurusunda bulundu, ancak dönemin İstanbul valisi Ali Yerlikaya polislerin soruşturulmasına izin vermedi. Can ailesinin avukatının karara itiraz etmesi üzerine istinaf mahkemesi talebi kabul etmiş ve geçtiğimiz yıl polislerin yargılanmasının yolunu açtı.
İstanbul başsavcılığı da Can’ın gözaltına alınması sırasında görev yapan, ölümünün ardından belgeleri değiştiren dört polis ve bu konudaki belgeleri yok etmekle suçlanan bilirkişi hakkında iddianame düzenledi. İddianamede, şüpheli polislerin Onur Yaser Can’ın gözaltına alınması ve salıverilmesiyle ilgili belgelerde değişiklik yaptığının saptandığı, bilirkişinin de imaj kayıtlarını yok ederek aynı suçu işlediği belirtiliyordu.
Dört polis ve bir bilirkişinin ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği’, ‘resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından cezalandırılması talep edildi.
Yargılamayı yürüten İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi, davanın üçüncü duruşmasında Can ailesi avukatlarının ‘işkence’yle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebini reddetti. 7 Nisan 2023’te görülen dördüncü duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, polislerin ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği’ ve ‘resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından cezalandırılmasını talep etti.
Mahkemenin hükmü
Mahkeme, 5 Haziran’da sanık polisler ve bilirkişi hakkındaki hükmünü açıkladı. Tutuksuz olarak yargılanan dört polise ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçundan altı yıl hapis cezası veren mahkeme, bilirkişiyi de beraat ettirdi.
Sanıkların birden fazla belgede sahtecilik yapmasına karşın mahkeme, bunu tek bir suç olarak değerlendirerek cezada artırım uygulamadı.
Polisler ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan da yargılanıyordu, ancak hükümde polisler hakkında bu suçlamadan 2010 yılında verilmiş bir takipsizlik kararı olduğunu hatırlatılmış ve hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildi.
Heyet, ‘işkence’ suçlamasıyla ilgili de suç duyurusunda bulunmadı. ‘İşkence’ ifadesini kullanmayan mahkeme, ‘konuyla ilgili değerlendirme yapma yetkisinin ve takdirinin İstanbul başsavcılığında olduğunu’ belirterek topu savcılığa attı.
Karara itiraz edildi
Mahkemenin hükmüne duruşma savcısı ve Can ailesinin avukatları itiraz etti. Can ailesinin avukatları, polislere ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan ceza verilmemesine dayanak yapılan 2010 yılındaki takipsizlik kararında sanıklarla ilgili hiçbir değerlendirmenin olmadığını, delil tartışmasının yapılmadığını, savcı tarafından delil toplanmadığını hatırlattı. Duruşma savcısı da mahkemenin söz konusu hükmüne aynı gerekçeyle itiraz etti. Takipsizlik kararında sanıklar hakkında delil değerlendirmesi yapılmadığını hatırlatan savcıya göre, teknik olarak bir takipsizlik kararından bahsetmek de mümkün değil.
Can ailesinin avukatları, mahkemenin ‘işkence’yle ilgili suç duyurusunda bulunmamasının da cezasızlığa yol açabileceğine dikkat çekti ve mahkemenin etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğini aktardı. Avukatlar, istinaf mahkemesinin suç duyurusunda bulunmasını talep etti.
Savcı cezayı çok buldu
Duruşma savcısı, Can’ın intihara sürüklenmesine sorumluluğu bulunan polislerden Salih Bahar ve Soner Gündoğdu’nun daha önce İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçundan üç yıl bir ay 15 gün hapisle cezalandırıldığını anımsattı. Savcı, aynı suç nedeniyle dört polisin altı yıl hapisle cezalandırıldığını, aynı eylem nedeniyle sanıkların farklı oranlarda cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu aktardı.
Can’ın ölümü, ailenin dramı
1982 doğumlu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da, narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesi alınırken ne ailesine ne de avukata haber verildi.
İfade tutanakları da imzalatılmayan Onur Yaser Can, doktor muayenesine götürüldüğünde polisler onu doktorla yalnız bırakmadı. Serbest bırakıldıktan bir gün sonra yeniden emniyete çağrıldı. Polisler, daha önce düzenlenen ifade tutanaklarını iptal etti ve Can’ın aleyhinde ifadeler içeren yeni ifade ve tutanaklar imzalattı.
Can, ifadeleri alabilmek için avukatla birlikte başvuruda bulunduysa da emniyet bu talebe olumlu yanıt vermedi. İmzası eksik olduğu gerekçesiyle emniyete tekrar çağrıldı. Emniyete gitmesi gereken günün akşamı yaşamına son verdi.
Onur Yaser Can, mektubunda çırılçıplak soyularak dövüldüğünü, kendisine polise yalvaran gençlerin sesleri dinletilerek muhbirlik yapmasının istendiğini anlatıyordu.
Can’ın ölümünden sonra anne Hatice Can da 2014’te oğlu gibi yaşamına son verdi, baba Mevlüt Can da sağlık sorunları sebebiyle 2019’da yaşamını yitirdi. Aileden geriye yalnızca Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can kaldı.
KAYNAK: DİKEN – CANAN COŞKUN