AKP yargısı ve medyasının, İstanbul’un göbeğinde bir ‘IŞİD kadısı’ daha ‘yakalandığında’ göstermediği coşkuyla yakalandığını duyurduğu gazeteci-yazar Mehmet Kamış ile İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti arasında geçen aşağıdaki diyalog ‘anlamak’ isteyenler için ibretlik bir nottur.
23 Kasım 2023’te, mahkeme başkanı ve iki kıdemsiz üye tarafından yargılanan Kamış’a Kıdemsiz Üye soruyor:
“Son celsede vekil tayin ettiğiniz avukatınız gelmiş diyor ki, ‘Müvekkilimiz yurt dışında yaşamaktadır, diyor. Siz İzmir’de mi yaşıyorsunuz, Florida’da mı yaşıyorsunuz, İstanbul’da mı yaşıyorsunuz?”
Mehmet Kamış: “Tamam o benim nerede yaşadığımı bilmiyordu gerçekten. Kimse nerede yaşadığımı bilmiyordu?”
“SİYASİ ATMOSFERİN NORMALLEŞMESİNİ BEKLEDİM”
Kıdemsiz Üye: Niçin?
Mehmet Kamış: Siyasi atmosferin durumundan. Bakın ben yüzerek karşıya geçebileceğim bir yerde (Çeşme) yaşıyordum. Geçmedim. Sağlıklı bir yargılama yapmayacağınızı düşündüğüm için siyasi atmosferin normalleşmesini bekledim.
Bunu söyleyen Mehmet Kamış, ‘kaçma şüphesiyle’ tutuklandı. ‘Kaçmak’ isteseydi 7 yıldır çoktan kaçardı. Sakız adası -kendisinin de söylediği gibi- Çeşme’den yüzme mesafesinde. Oysa Kamış Türkiye’den ümidini kesmemişti. Gerçekten, samimi bir şekilde, bir gün Türkiye’ye hukukun geleceğine inanıyordu.
Ve hayatı boyunca gazetecilik dışında hiçbir şeyle meşgul olmayan Mehmet Kamış, ‘ümidini kesmediği’ ülkesinde terörist suçlamasıyla tutuklandı. Benzer durumdaki binlerce insan gibi.
AYNI DOSYADA, AYNI SUÇTAN VERİLEN CEZALARI YARGITAY BOZDU
KHK’lı ile kapatılan Zaman gazetesinin yayın yönetmen yardımcısı Mehmet Kamış’a mahkemede neler soruldu? Beyan ettiği adresle ilgili bilgiler didik didik edilen Kamış’a duruşma sırasında sorulan sorularda da, isnat edilen suçlamalarda da hukukun h’si yok. Mahkemesi Başkanı ilk olarak “Hakkınızdaki iddianameden haberdar mısınız?” diye sormuş ve ‘suç’larını sıralamış:
“TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmaya engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üyelikten cezalandırılmanız talep ediliyor.”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame kapsamında açılan davada Kamış, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla gazeteciler Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 17 kişinin yargılandığı davada yer alıyordu.
Oysa Kamış’la birlikte aynı dosyada, aynı suçlamalarla yargılanan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı’ya verilen müebbet hapis cezası kararlarını Yargıtay’ın bozdu. Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak cezaevinde kaldıkları süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi.
En sonra Zaman gazetesinin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı ve reklam müdürü Yakup Şimşek 7-8 ay önce tahliye edildiler. Yine aynı dosyada yargılanan Polis Akademisi Öğretim Üyesi Şükrü Tuğrul Özşengül, eğer Silivri Cezaevinde ölmeseydi o da tahliye olacaktı. Özşengül, hastalığıyla ilgili defalarca dilekçe yazmasına rağmen hiçbirine cevap verilmedi ve hak ihlallerine kurban giderek hapiste hayatını kaybetti.
Yargıtay’ın bozma kararı ortadayken ve bu dosyada bir insan hak ihlallerine maruz kalarak ölmüşken hala insanlara aynı mahkeme tarafından aynı suçlamalar yöneltiliyor ve tutuklanıyorlar.
“ASKERLİK DAHİL ELİME GERÇEK SİLAH ALMADIM”
‘Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve ‘silahlı terör örgütü üyeliği’yle suçlanan Mehmet Kamış’ın mahkeme heyetine verdiği cevap çok basit ve net. Anlamak isteyenler için.
“Küçük bir şey söyleyeceğim. 57 yaşındayım. Askerlik dahil bugüne kadar elime gerçek silah almadım. Bunu yoldaki polislere söylediğimde onlar da elime zorla silah verdiler, ‘Artık bundan sonra bu iddiayı yapamazsın’ dediler. Yani bir silahlı terör örgütüne üye olmakla itham ediliyorum ama ben hayatımda gerçek anlamda silaha hiç dokunmadım, bu iddiaları reddediyorum. Ben sadece gazeteciyim, yazarım. İki çocuğumum babasıyım. Başka da bir şey değilim.”
Kamış tutuklandığında iktidar medyası, “Polisleri tehdit etti”, “Hesap vereceksiniz?” gibi cümleler söylediğini iddia ederek manşetler attı. Onu yakından tanıyanlar Kamış’ın birini tehdit etmeyeceğini gayet iyi bilir. Bir kez olsun kimseyle yüksek sesle konuştuğuna şahit olmadık. Kamış hayatımda tanıdığım en dürüst insanlardan biridir. Asla yalan konuşmaz. Mahkemede de, gözaltına alındığından da ne ise onu anlatmış. Ama iktidar medyası bunların hiçbirini yazmaz, yazamaz ancak iftiralarıyla itham ederler.
“1983 YILINDA NEREDE OKUDUĞUMU SORMANIZIN BİR ANLAMI YOK, BEN İLKELİ BİR GAZETECİYİM”
Ve gelelim mahkemede sorulan, hukukun h’sinden bihaber sorulara. 1980’li yıllarda üniversite okurken kaldığı yurdun adını soruyor mahkeme. “Bornova Kredi ve Yurtlar Kurumu” cevabını beğenmeyince bu kez arkadaşlarıyla birlikte kaldığı öğrenci evini sorguluyor. 9 Eylül Üniversitesi Gazetecilikten mezun olan Kamış, arkadaşlarıyla ev tutup kaldığını söyleyerek çok samimi ve doğru bir cevap veriyor.
Ve sonunda dayanamayıp diyor ki, “Bunlar bu mahkemeyi ilgilendiren şeyler mi? 1983 yılında Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suç olmayan bir eylem yapmış olabilirim. 83 (öğrenciliğini kast ediyor) yılına gitmenizin bir anlamı yok. Tekrar ediyorum, ben ilkeleri olan bir gazeteciyim.”
Gazetede birlikte çalıştığı insanları tanıyıp tanımadığını da sormuşlar. Gazetede örgütsel faaliyete tanık olup olmadığını. ‘Keşke size o ortamı anlatabilsem’ diyor, yayın toplantısı yaparız, yayın yönetmeni onaylar ya da reddeder’ diyor. Yıllarca birlikte çalıştığı insanları soruyorlar bir de. Elbette mesai arkadaşlarını tanıdığını inkar edecek değildi. Peki bir gazeteciye neden ailesiyle birlikte Amerika’ya yaptığı seyahat sorulur? Ya da 1997 yılında yani 26 yıl önce hesap açtırdığı Bank Asya’ya yatırdığı para? AİHM’in 26 Eylül’de açıkladığı karara göre bunların hiçbiri suç olmadığını defalarca yazdık.
“YAZARLIK YAPTIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLİYORUM”
Ve en sonunda mahkeme heyeti, tek uğraşı gazetecilik olan, fotoğraf sanatına tutkusuyla bilinen ve ilkeli bir gazeteci olduğunu belirten Kamış’a ‘etkin pişmanlıktan yararlanmak ister misin’ diye soruyor Kamış ise bu soruya verilebilecek en güzel cevaplardan birini vermiş: “Bu ne demek? Nasıl etkin pişman olacağım yani. Yazarlık yaptığım için özür diliyorum.”
Kamış’ı yargılayan ‘kıdemsiz’lerin bu cümlenin manasını anlaması daha çok zaman alacak bunu biliyoruz, anlasa da belki yine bir şey değişmeyecek, maalesef bunu da biliyoruz.
KAYNAK: KRONOS – SEVİNÇ ÖZARSLAN