14 Mayıs yenilgisinin ardından partisinde başlayan ‘değişim’ polemiği sürerken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim değerlendirmesi yaptı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘protokol’ iddiasına ilişkin “Herhangi bir protokolde yer almayacak tek şey MİT Başkanlığıdır” diyen Kılıçdaroğlu seçim stratejisine ilişkin ise “Toplumun tüm kesimleriyle barışma ve demokrasi için buluşturma çabası yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu seçimde parti olarak başarılı olduklarını savunarak, oyu düşmesine rağmen AKP’nin değil CHP’nin tartışıldığını söyledi.
T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’a konuşan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
‘OYU DÜŞEN AK PARTİ, AMA TARTIŞILAN CHP OLDU’
“Milletvekilliği seçimleri penceresinden sonuçlara baktığımızda oylarımızın arttığını görüyoruz. Uzun yıllardır milletvekili çıkaramadığımız bazı illerden (Rize – Kars – Düzce – Diyarbakır – Karabük – Erzincan gibi) milletvekili çıkardık. Ayrıca deprem bölgesinde oylarımız arttı. Bu sonuçlar sizi tatmin etti mi diye soracak olursanız, elbette ki hayır. Ama her halükarda oyu düşen parti AK Parti, ama tartışılan parti CHP oldu. Bizim oyumuz yükseldi, ama buna rağmen beklediğimiz sonucu alamadık. Beklediğimiz sonucu alabilseydik tartışmalar farklı yöne evrilecekti…”
‘TOPLUMUN TÜM KESİMLERİYLE BULUŞMA ÇABASI YANLIŞSA, BU YANLIŞIN EN BÜYÜĞÜNÜ BEN YAPTIM’
“İsterdim ki nerede eksiğimiz, yanlışımız oldu tartışılsın… Bunlar olmadı, doğrudan doğruya bir kişi hedef alınarak onun üzerinden bir linç girişimine başlanıldı. Yanlış olan buydu zaten. Şunu bir kere kabul edelim; toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı doğru muydu? Bunun tartışılması lazımdı. Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım. Doğruysa, e o zaman eleştiri olsa bile bunun hakkının bir toplu iğne ucu kadar bile olsa teslim edilmesi gerekmiyor muydu? Bu bile yapılmadı. Kuşkusuz eksikliklerimiz de olmuştur, yanlışlarımız da olmuştur.”
İSTANBUL VE ANKARA’YI NİYE KAYBEDELİM?’
“(İstanbul ve Ankara’yı kaybetme ihtimali) Niye kaybedelim? Belediye başkanlarımız başarılı. Sonunda başarıyı gören kim? Ankara’dakini ben görüyorum, İstanbul’dakini İstanbullu görüyor, Adana’dakini Adanalı, Mersin’dekini Mersinli görüyor. Dolayısıyla belediye başkanlarımız başarılı, görevlerini yapıyorlar. Biz, ayrıca yeni büyükşehir belediyeleri ve çok sayıda belediye başkanlığını da alacağız, yani kazanacağız. Ayrıca biz CHP Genel Merkezi olarak, belediyelerimizin çalışmalarını yakından izliyor ve gelen raporları değerlendiriyoruz…”
‘PARTİ DEĞİL DEMOKRASİ MÜCADELESİ’
(Akşener’in “Bu parti seçime girebilsin diye CHP’den 15 vekil istedik. Hayatımın en büyük pişmanlığıdır” sözleri) Ben o tür tartışmalara girmek istemem, kendi açımdan doğru da bulmam. Şuna inanırım, biz bir parti mücadelesi değil, bir demokrasi mücadelesi veriyoruz…”
‘DEĞİŞİMİN İÇİNDE YAŞAYANLAR BAZEN DEĞİŞİMİ FARK ETMEYEBİLİR’
“(Değişim tartışmaları) Bir dönem Erdoğan derdi ki, ‘CHP, Sivas’ın doğusuna gidemez’. Şimdi sormak lazım, CHP Sivas’ın doğusuna gidiyor mu gitmiyor mu? Bir dönem başörtülü kızlar bize düşman gibi bakardı, biz de onlara düşman gibi bakardı. Şimdi başörtülü kızlar CHP’ye oy veriyor. Değişimin içinde yaşayanlar bazen değişimi fark etmeyebilirler.”
ÜMİT ÖZDAĞ’LA PROTOKOL
“Bu konuda sadece daha önce de dediğim şeyi söyleyeceğim; iki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna teslim edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Ancak şunu söyleyebilirim herhangi bir protokolde yer almayacak tek şey MİT Başkanlığıdır…”
‘MEDYA DÜNYASI ÇOK İYİ BİLİYOR’
(Beşli Çete’ye çalışan gazeteciler olduğu, iddiası) “Onlar kendilerini gayet iyi biliyorlar… Aslında medya dünyası da bunu çok iyi biliyor. Bu ülkede saygın gazeteciler var. Bana yönelik eleştiri cephesini büyütmek için bazı saygın gazetecileri de benim eleştirilerime muhatap etmek istediler. Ben onları aradım ve onlarla ilgili hiçbir kuşkumuz olmadığını kendilerine ifade ettim. Kalemini, inandığı dünya görüşü doğrultusunda, etik değerler çerçevesinde kullanan, bana da yönelik eleştiri yapan herkese saygım var. Gerçek anlamda gazetecilik yapan herkesin bunu bilmesini isterim. “