CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Ahlatlıbel Tesisleri’nde aralarında bir grup gazeteciyle buluştu. Kılıçdaroğlu, 2019’da Millet İttifakı çatısı altında CHP’nin kazandığı belediyelerde yine CHP’li isimlerin aday gösterileceğini söyleyerek İYİ Parti ile işbirliği kriterinin ne olabileceğine dair ilk kez konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçim hazırlıkları, partisindeki değişim tartışmaları ve muhalefet cephesinde neler yaşandığına dair gelişmeleri değerlendirmek, sorularını yanıtlamak için yedi kişilik bir gazeteci grubuyla Ankara’da bir akşam yemeğinde buluştu. Çankaya Belediyesi Ahlatlıbel Sosyal Tesisleri’ndeki yemeğe gazeteciler Hilal Köylü, Başak Kaya, Nihal Bengisu Karaca, Orhan Uğuroğlu, Ali Topuz, Murat Sabuncu, Akif Beki katıldı.
Kılıçdaroğlu, “CHP’li belediye başkanlarının olduğu yerde CHP’li belediye başkanları vardır, devam eder. Bunun ortası olmaz. Her halükarda Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım” ifadelerini kullandı.
Meral Akşener’in eleştirilerine cevap vermeyen Kılıçdaroğlu, “Öyle bir algı yaratılıyor ki sanki biz sabah akşam kavga ediyoruz. Yok öyle bir şey. Konuşuyoruz birbirimizle. Kanlı bıçaklı gibi bir şey yok” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse Erdoğan’ın karşısında 100 yıllık CHP’yi, 25,5 muhalif seçmeni bulacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, yerel seçim için iddialı konuştu: “Konya da alınmayacak yer değil. İyi bir aday bulursak, başarabiliriz.”
Serbestiyet’in aktradığına göre; Kılıçdaroğlu’na yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:
‘MERAL HANIMLA, ZAMANI GELİNCE OTURUP KONUŞURUZ’
Seçmene kaybetmenin acısını unutturacak nasıl hazırlık yapıyorsunuz yerel seçim için?
Her bir belediye ile ilgili akademisyen ve kampanya grubu olmak üzere iki grupla çalışıyoruz. Her il için farklı çalışma, çünkü her ilin farklı karakteri var. Çalışmalar belli olgunluğa ulaşınca belediye başkanları ile toplantı yapacağız. Büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyelerimizde ayrı kampanyalar yapacağız. Adayların kim olacağına parti meclisi karar verecek ama başarılı belediye başkanlarımızın hakkını yemek istemeyiz. Onlar, görevlerine devam edecekler. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir. Büyükşehir belediyeleri kendi kampanyalarını kendileri yapacaklar.
Bizim olmayan, AK Parti’nin elindeki belediyelerde stratejimiz farklı olacak. Önce adayı belirleyeceğiz. Adayın toplumda kabulü, çalışkanlığı, profili üzerine anketler yapıyoruz. Buralardaki kampanyayı parti olarak yapacağız. Büyükşehir, il ve ilçe belediyelerimiz kampanyalarında söylem birliği yapacak.
Kampanyayı Meral Hanım’la konuşacak mısınız? İttifak olacak mı?
Adayları şimdiden konuşacağız ya da konuşmayacağız demek doğru değil. Önce bizim kendi içimizde parti olarak stratejimizi, adaylarımızı belirlemelerimiz gerekiyor. Sonrasını Meral Hanım’la da diğer partilerle de, zamanı gelince oturup konuşuruz.
Rakibin (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhur İttifakı’nın) tuzaklarına karşı nasıl bir savunma yapacaksınız bu seçimde. Olası sahte videolar için ne söyleyeceksiniz?
Yerel seçimde aynı propagandanın gelmesi mümkün değil. Aday tanınır olunca; parti olarak değil belediye başkanı olarak, hizmet verecek kişi olarak görünüyor. Onun güvenirliliğini, çalışmalarını, hizmetlerini halk değerlendirecek. Karşı tarafın kumpaslarının yalan olduğu ortaya çıktı, mahkeme kararı ile. Ben de tazminat davası açtım. Yeni ne yaparlar bilmiyorum.
‘ERDOĞAN’IN KARŞISINDA 25,5 MİLYON İSAN VAR’
İmamoğlu’na siyasi yasak gelir mi?
Bir büyükşehir belediye başkanını seçimle değil de yargıyı kullanarak seçim sisteminin dışına atıyorsanız iktidar olarak demokrasiden tümüyle vazgeçmişsinizdir. Rakibinizi demokratik kurallar içinde yenerseniz toplum size saygı duyar, devletin gücünü kullanarak sistemin dışına atarsanız baskıcı olduğunuz gerçeği ortaya çıkar. Erdoğan’ın demokrasiden yana olmadığını, yalanlarla, iftiralarla bazen yargıyı kullanarak sistemin dışına itmek istediğini biliyoruz ama unutmaması gereken bir şey var; karşısında 100 yıllık bir parti ve son seçimde demokrasiden yana oy kullanan 25 buçuk milyon insan var.
Yeşil Sol Parti İstanbul’dan bir aday çıkartırsa kazanma şansınız azalır mı?
Yeşil Sol Parti ya da diğer partilerin İstanbul için ne yapacağını henüz bilmiyoruz. Gelişen olaylar, süreç içinde oturulur konuşulur. Kimseyle kavga etmiş, ilişkileri tamamen koparmış değiliz. Kimse kimseyle “kesin bir şey görüşmez, olmaz” diye bir şey yok. Eleştirileri saygı ile karşılıyoruz. Şimdi fazla bir şey söylersek Yeşil Sol Parti’nin iç işine karışmak ya da etik dışı bir davranışta bulunmuş oluruz.
‘BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARI DEVAM EDECEK’
Yavaş ve İmamoğlu adaylık için harekete geçti. Sizinle istişarelerde bulundular mı öncesinde?
Ben zaman zaman görüşüyorum hepsiyle. Başarılı belediye başkanlarının tekrar aday gösterileceğini defalarca söyledik. Toplumun nabzını tuttuğumuz zaman da başarılı oldukları görülüyor. Son kararı parti meclisi verecek ama benim görüşüm başarılı olanların devam etmesi. Ankara, İstanbul, Mersin, Adana, Antalya gibi yeni aldığımız belediyelerde başkanların ikinci dönemlerinde daha da başarılı olacaklarını düşünüyorum. Birinci dönemlerinde büyük borçlarla devir aldılar, ikinci dönemlerinde çok daha büyük bir mali güçleri olacak. Metro inşaatları devam ediyor.
‘DEMOKRATİKLEŞMENİN NE OLDUĞUNU HERKES GÖRECEK’
Kurultayda karşınızda İmamoğlu ve Özgür Özel’in başında olduğu bir değişim hareketi var. Özel’in adaylığı söz konusu. Ne olacak kurultayda?
Biz parti içinde tartışırız, konuşuruz. Bizi diğer partilerden ayıran temel özellikle de bu zaten. Partililerimize, belediye başkanlarına, MYK’ya hesap veririm. Biz onları eleştiririz, neden yeteri kadar çalışmadınız deriz, eksikleri söyleriz. Yerel seçimlerde oyumuzu kullanır, gücümüzü kullanırız. Yerel seçim biter, tekrar tartışırız. Bizi 100 yıllık parti yapan da zaten bu. Tartışma dinamizmini kaybeder, yok olursa parti de kendini sonlandırmış oluruz. Artısını eksisini tartışmayan bir parti geleceği inşa edemez. Ama toplum öyle bir hale geldi ki; kendi içimizdeki demokratik tartışmalar için bile ‘Siz AKP gibi değilsiniz’ diyorlar. Hep tartıştığımız söyleniyor. Öyle, evet. AKP’de tek adam rejimi var, bir kişi konuşuyor, herkes emrinde esas duruşta. Orada aksini söyleyen tasfiye edilir. Bizde demokrasi, tartışma geleneği sürer. Ama elbette eleştiriler saygı çerçevesinde yapılır.
Kurultay partiyi güvenli limana mı götürecek, ne olacak? Neresi güvenli liman?
Götürecek tabi ki. Kurultayda demokratikleşmenin ne olduğunu herkes görecek. Türkiye’deki büyük değişimlerin altında CHP’nin imzası vardır. Kendi içimizde demokratikleşme için çok önemli gelişmelere imza atacağız. Tüzükle yapacağız bunu. Kurultayda değişimin önü zaten açık. Bir değişim yapacağız o kesin. Değişimin hukuki temellerini oluşturacağız o da kesin. Tabi bu bizim önerimiz. Kurultay bunu kabul eder mi bilmiyoruz. Geçmişte önseçim için aktif, pasif üyelik önermiştim. Kurultay bunu reddetmişti. Şimdi pişmanlar ama yeniden getireceğiz.
Kurultaydaki değişikliklerle partiye daha çok demokratik standart gelecek. Parti, özgürce kendi genel başkanını seçecek. Yeri geldiğinde de genel başkan görevden alınabilecek. Kurultay bunları sağlayacak. Kurultayda özgürce seçim olacak. Örgütlerden gelen taleplerin daha fazlasını yapacağız. Önseçim dahil. Parti, kurultayla güvenli limana gidecek.
‘DOMİNANT PARTİ CHP’DİR’
Yerel seçimde başarınız erken seçimi getirir mi?
Normalde etik kurallara uyan bir iktidarın yerel seçimlerde kaybederse seçime gitmesi lazım. Demokrasinin kuralı budur. Güven testini gerçekleştirmesi lazım ama Erdoğan bunu yapar mı bilmiyorum. Bunu yapması için demokrasi kültürünü içselleştirmesi lazım. Erdoğan’da bunu göremiyorum. Toplumsal baskı bunu ne kadar gündeme getirir ya da etkili olur bilemiyorum.
İmamoğlu CHP’nin, Yavaş İYİ Parti’nin adayı olsun formülüne ne dersiniz? İyi Parti’yle böyle bir işbirliği yapabileceğiniz konuşuldu.
CHP’li belediye başkanlarının olduğu yerde CHP’li belediye başkanları vardır, devam eder. Bunun ortası olmaz. Her halükarda Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım.
‘YEŞİL SOL’U DA, HÜDA-PAR’I DA DÜŞMANLAŞTIRAMAZSINIZ’
Akşener, ‘Kim HDP ile görüşürse biz orada yokuz’ diyor. İşbirliğini engellemez mi bu tavrı?
İşbirliği ayrı, konuşmak ayrı. Parlamentoda olan, halkın seçtiği bir partiyi düşman ilan edemezsiniz. Biz örneğin Hüda-Par’ın dünya görüşüne katılmayız ama onu düşmanlaştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Seçilmişler, parlamentoya gelmişler. Dünya görüşü bizimle taban tabana zıt ama görüşlerine katılmıyoruz diye düşman ilan etmek demokraside olmaz. Yeşil Sol Parti ile kavga, düşmanlaşma yok, işbirliğimiz de yok. Bir parti ile oturup konuşmanızın koşulları vardır. Biz AKP’yi de MHP’yi de düşmanlaştırmadık. Biz bunlara yalın kılıç gideceğiz demedik. Demokratik yollarla eleştirinizi yaparsınız. Öyle bakmak lazım.
‘VATANDAŞ SEÇİM YENİLGİSİNİN ŞOKUNU BİRAZ ATLATTI’
Seçmendeki umutsuzluğu bitirebilecek misiniz?
Bu durumun değişmesi gerekiyor. Bize de bağlı bu. Çıkaracağımız adaya, çalışmamıza bağlı. Bunları süratle sonlandırmak lazım. Alana çıktığımız zaman göreceksiniz. Aslında vatandaş şoku biraz atlatmış durumda.
‘TÜRKİYE’DE SOSYAL PATLAMA RİSKİ VAR’
Vatandaş ekonomik şok da yaşıyor. İktidar yoksulluğu daha ne kadar sürdürebilir?
AKP; alt gelir gurubundan üst gelir grubuna kaynak aktarıyor. Kur Korumalı Mevduat ile 717 milyar lira faiz ödendi ve bir kuruş vergi alınmadı. Bunu fakirden alarak yaptı. Bu cumhuriyet tarihindeki en büyük kaynak transferlerinde biri. Ballı börek gibi bir şey. Beşli çeteye dolar garantisiyle ödemeler yapılıyor. Ücretli ve emekliye geçim garantisi verilmiyor. Sistem tersine çalışıyor. Bu nereye kadar gider? Alt gelir gruplarına dul yetim parası, emekli aylığını biraz arttırmak gibi kaynak aktarılır ama bunun sonu yok. Bu iş sosyal patlamaya doğru gider. Bu risk var.
Eğer bir programınız yoksa sonu başarısızlıktır. Aldıkları kararlara kendileri de inanmıyor. Alınan kararlar da bir işe yaramıyor. AKP bugüne kadar toplumun hiçbir sorununu çözememiştir.
‘BENİM YAPTIKLARIMI MEDYA GÖRMÜYOR’
Sokağı hareketlendirmeye dönük muhalefet tarzınızı bıraktınız mı? Neden hep “Sadece tweet atıyorsunuz” eleştirisi geliyor size, hiç düşündünüz mü?
Seçimden önceki atmosferle şimdiki durum farklı ama bakın; emekli derneğine giden benim. Köylülerle oturup konuşan benim. Akbelen’e giden benim. Meclis kürsüsüne onları ben çıkardım, konuşturdum. Taksi şoförleriyle buluşuyorum. Vatandaşın içindeyim. Benim dışımda da başka lider bir şey yapmıyor şu durumda. Ama gelin görün ki benim yaptıklarımı medya görmüyor. Asıl konuşulması gerekenler konuşulmuyor.
Peki seçmen niye AK Parti’ye oy veriyor?
AKP’nin uzun süre iktidarda kalması küçümsenecek bir olay değil. Sosyolojik olarak bunun analiz edilmesi gerektiğine inanıyorum. Ama hayatın bir gerçeği var. Dini, Erdoğan iktidarı kadar istismar eden bir başka lider gelmedi. Biz Atatürk’ten beri Genel Kurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı konusunda hassasız: Dini siyasete alet etmeyeceksin, askeri siyasete çekmeyeceksin. Maalesef dini en acımasız bir şekilde her ortamda siyaseten kullanıyor AKP.
‘AKP’NİN, ERDOĞAN’IN SİYASİ VE AHLAKİ MEŞRUİYETİ TARTIŞILMALI’
Çarkedebilme kabiliyetini koruyan bir iktidar var karşınızda. Siz bunu yapabiliyor musunuz?
Erdoğan kadar aynı esnekliği gösterme kapasitesine sahip olamayız. Bizim tabanımız bunu kabul etmez. Beyaz dediğinize belli bir süre sonra siyah derseniz bizim kitle bizi perişan eder. Etik değerlerden ödün vermemeye özen gösteriyoruz. Erdoğan’a destek verenler bunu kabul edebilir ama biz etmeyiz. Bizden biri -mal varlığını açıkla- dese, biz açıklamazsak partide bir saat bile duramayız. Ama Erdoğan halen açıklamıyor ve kitleler ona oy veriyorsa o kitlenin sorgulanması gerek. Siyasi ve ahlaki meşruiyet çok önemli siyasette. Söylediğinizin tersini yapıyorsanız ve hala destek alıyorsanız toplumsal bir sorunumuz var demektir. Bunun tartışılması lazım.
Bu tek başına CHP’nin çözebileceği bir şey mi?
Hayır, birinci rol ülkenin aydınlarına, akademik dünyaya düşüyor. Yalan söylediğiniz zaman el üstünde taşınıyorsunuz, bunun tartışılması lazım. Bir kişi niye mal varlığını gizler. Türkiye’de siyasetin temel zorluğu burada.
‘ERDOĞAN’IN KUCAKLAŞMA ÇAĞRISI SAMİMİ DEĞİL’
Erdoğan’ın -kutuplaşmayı önleyelim kucaklaşalım- çağrısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ben “helalleşelim” derken yanlış yaptığımızı hiçbir zaman düşünmedim. Helalleşme bir özeleştiridir aynı zamanda. Kutuplaşmadan siyaset ne elde etti bugüne kadar. Bu toplumda helalleşmeyi sağlamaya da kararlıyım ama bakın Erdoğan ile nasıl helalleşeceğiz. Bir Yargıtay kararının bile altında imzası olmayan birini Anayasa Mahkemesi’ne üye yaparsanız nasıl helalleşeceğiz? Erdoğan’ın bu çağrısı samimi gelmiyor.
Altılı masa ortakları birbirinizle de helalleşememiş görünüyorsunuz. İktidar birarada, muhalefet paramparça görünüyor. Öyle değil mi?
Ben öyle çok paramparça olarak görmüyorum. Gazeteciler soruyor onlar da gayet samimi cevap veriyorlar. Fakat öyle bir algı yaratılıyor ki sanki biz sabah akşam kavga ediyoruz. Yok öyle bir Konuşuyoruz birbirimizle. Kanlı bıçaklı gibi bir şey yok. Ben Altılı Masa olarak siyaset dünyasında çok önemli bir şey yaptığımıza inanıyorum. Altı siyasi partinin ortak politika metni hazırlaması çok değerlidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından altında hepimizin imzası var. Kimsede imzasını çekmedi.
‘SEÇİM BİTTİ, İTTİFAK BİTTİ’
Akşener’in masadan kalkması, kazanamayacak aday söylemi toplumda –muhalefette şeffaflık yok-algısı yaratmadı mı? Şimdi de ittifakın bittiğini söylüyor. Akşener belediye başkanlarınızı suçluyor seçim yenilgisinden. Olası bir ittifaka açık değil gibi bir izlenim veriyor.
Olabilir. Meral Hanımın masadan kalkması, sonra gelmesi onların takdirinde olan bir şey. Neden masadan kalktın diye bir sorgulama yapmadık. Zarar verdi mi, vermedi mi diye özel bir çalışma yapmadık. Her şey o kadar hızlı ilerliyor ki. Evet, seçim bitti, ittifak bitti ama konuşuyoruz, görüşüyoruz. Önümüzde yerel seçim var. Ne tür işbirlikleri yapabiliriz, herkes ona bakıyor. Başka şeyler söyleyip de şimdi nezaketsizlik yapmak istemem.
CHP çok uzun süre sonra Kürt seçmende bir heyecan yarattı ama Özdağ ile protokol sonrası hayal kırıklığı da yarattı. Doğu ve Güneydoğu’da istediğiniz oyu alabilecek misiniz şimdi?
Bölgede bir ayrışmanın kutuplaşmanın doğru olmadığına inanıyorum. Tam tersini yapmak gerekiyor. Eksikliklerimiz olabilir. Bölgeye zamanında yeterince hassas davranmadığımız öz eleştirisini yaptım. Şimdi parti olarak daha çok sahadayız. Sorunların çözümüne herkesin katkı vermesi gerekiyor.
İçki yasağı ile birlikte başlayan yaşam tarzına müdahale tartışmaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
İktidarın toplumun her kesimine güven vermesi gerekiyor. Bunun temel ölçüsü demokrasidir. Yaşam tarzı, inançları, kimlikleri itibariyle toplumu ayrıştıramazsınız. Devlet bu konularda kör olmak zorunda. Erdoğan’ın yaptığı; ayrışmayı körükleyerek kendi tabanını konsolide etmek. 20 yılı aşkın süredir bunu yapıyor. Karşı tarafa saldırarak, daha iyi eğitim almasını, giyimini ya da oturduğu yeri eleştirerek yapıyor ve başarılı oluyor. Bir kişi bile eğer yaşam tarzına müdahale endişesini taşıyorsa bu önemlidir.
‘ERDOĞAN TÜRKİYE’NİN BAŞINA BELALAR AÇACAK’
Peki Türkiye nereye gidiyor?
Bu sorunun yanıtını sığınmacılarda aramamız gerekiyor. Bence Türkiye’nin en temel sorunu bu. Bütün sınırlar yol geçen hanına dönmüşse, gelenlerin ne iş yaptığı bilinmiyorsa, uyuyan hücrelerin boyutu bilinmiyorsa bu Türkiye’nin geleceği açısından çok ciddi bir risk. Ciddi toprak alımları var. Bölge tamamen kontrolden çıkmış durumda. Asıl üzerinde durulması gereken konu bu. Seçimi kim kazandı? Seçimi sığınmacılar kazandı. Kimin sığınmacı olup olmadığı belli değil. Afganlar Konya’da özel olarak eğitiliyor. Türkiye bir ekonomik patlama ile beraber başka patlamalara her an gebe olabilir. Çünkü kontrolsüz bir süreç içinde gidiyor. Bunun önlemi alınmadığı takdirde ne olacak? Sınırda kuş uçsa görülebiliyor, peki nasıl binlerce insan geliyor. O kadar büyük paralar dönüyor ki. Hepsi çoban değil ki. Bana göre Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını yapmaya devam ediyor. Erdoğan kesinlikle Türkiye’nin çıkarlarını düşünen bir insan değil. Dini kullanarak, Türkiye’nin başına büyük felaketler açacak bir insandır.
İkinci temel sorun uyuşturucu batağına Türkiye’nin sürüklenmesi. Uyuşturucu kullanma yaşı ona indi. Kız çocukları satılıyor, kimsenin ilgilendiği yok. Uyuşturucu baronları elini kolunu sallayarak geziyor. Sultanbeyli ve Bağcılar AKP’nin en çok oy aldığı iki yer ve uyuşturucunun en çok kullanıldığı yerler. Varlıklılar kokain kullanıyor. Gençler elden gidiyor. .Uyuşturucu baronları kara paralarını getirsin diye meclisten yasa çıktı. Parayı getirenler hakkında kovuşturma ve soruşturma yapılmayacak diyorlar. Türkiye’nin gri listeye girmesinin nedeni bu. Bunlara siyasi desteği kim veriyor.