Seçimin ikinci tura kalmayacağı ve de iktidar olacaklarından emin olduğunu belirten Kaftancıoğlu, euronews Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin el değiştirmesinde önemli rol oynayan Canan Kaftancıoğlu, Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili seçimlerine ilişkin son çalışmaları euronews Türkçe’ye anlattı.
Kaftancıoğlu ‘İstanbul’u kazanmak ve CHP iktidarını kurmak için adayım’ demiş ve CHP İstanbul 36. Olağan İl Kongresi’nde seçilerek İstanbul il başkanlığı koltuğuna oturmuştu.
Bunun arkasından ilk başarısı CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin el değiştirmesindeki başarısında adı geçenlerden Canan Kaftancıoğlu hedefleri, partisi CHP’deki değişimi ve sandık güvenliği gibi gündemdeki konularla ilgili konuştu.
Seçimin ikinci tura kalmayacağı ve de iktidar olacaklarından emin olduğunu belirten Kaftancıoğlu, euronwes Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Bir hekimsiniz. Adli tıp alanında tecrübeniz var. İşkence ve faili meçhullerle mücadele odaklı hem sivil toplum faaliyetleriniz hem akademik çalışmalarınız oldu. Sonrasında ise siyasete atıldınız ve 10 yılı aşkın süredir aktif siyasettesiniz. Bu değişikliğin nedenleri nelerdi? Bugün baktığınızda hedeflerinize yakın mısınız?
“Bugün baktığımda Türkiye’nin nefes almasına, kadınların, gençlerin, yaş almışların, emeklilerin, emekçilerin bu memlekette çok daha huzurlu olmasına çok yakınız. Bir kaç gün kaldı, o nedenle hedeflerimin büyük bir kısmına bu anlamıyla ulaştığımı kabul ediyorum. Başta kadınlar ve benim olmak üzere o kadar büyük hayallerimiz var ki bu hayallere ulaşmak için sürekli çalışmaya devam edeceğiz. Yaptığım her iş ve bulunduğum her alanda sorumluluğum gereği o işleri iyi yapmaya çalıştım. Ama bu işleri yaparken fark ettim ki sadece bulunduğum yerde işleri iyi yaparak, insanların derdine deva olmaya çalışırken bu ülkede asıl siyasette var olarak büyük sorunları siyaset eliyliye dönüştürdüğümüzde bir deniz yıldızı yerine toplumun genelinin iyi olabileceğini ve rahata, huzura kavuşturabileceğimi düşündüğüm için siyasete atıldım.”
Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ni, kendi ifadeleriyle ‘artık gerçek anlamda halk partisi’ olarak tanımlıyor. ‘Statükoyu bıraktık, değiştik’ diyor. Siz de bu değişim sürecinde önemli bir roldesiniz. Partide neler değişti, bu değişimi ‘sandıkta CHP’ye eli gitmez’ denilen vatandaşlara anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?
“En azından büyük oranda anlattığımı düşünüyorum. Geçmişte CHP’nin sadece bir kesimin partisiymiş gibi yürütülen süreçler vardı. Ama Genel Başkanımız ile birlikte CHP, tam da olması gerektiği gibi, kişilerin kimlikler ve yaşam tarzlarından bağımsız, inançlarından bağımsız herkese ve de her kesime ulaşarak hem onların sözünü taşıdı hem de herkesimin temsilcilerinin partimizde bir araya gelerek bu süreçlerin içinde olmasına vesile oldu. Ben de aslında bu değişimin parçası olarak CHP’ye katılan kişilerden biriyim.”
Seçim güvenliği denince İstanbul teşkilatınızla birlikte sizin, son yerel seçimden tecrübeleriniz başarılı bir referans olarak gösteriliyor. Bu kez nasıl bir yol izleyeceksiniz?
“İstanbul yerel seçimlerinden sonra tariflediğimiz adına İstanbul modeli dediğimiz sandık güvenliği ve seçmen mobilizasyonunu kapsayan bir modelle ilerliyoruz. Ve ne mutlu şu ana kadar İstanbul modeli kapsamında bütün hedeflerimizi tutturduk. Yani YSK takvimini açıklayana kadar yapacaklarımızı yaptık, sonrasında da yapılacak olanlar tamamen ve eksiksiz yapıldı. Seçim günü sandıklar oluşturulduğu anda ve kapanıncaya kadar görevlilerimiz ile ilgili her şey belirlendi. Oyların nasıl sayılıp tutanak altına alınacağını bilen inanmış, kararlı ve sonuç ortaya çıkıncaya kadar o sandık başlarından ayrılmayacak kıymetli örgütümüz sayesinde bu süreci bitireceğiz. Bizim için yine bitmiyor, sonuçlar açıklanıp Türkiye nefes aldıktan sonra raporlamamızı da yapacağız ki bizden sonraki arkadaşlarımız deneyimimizden faydalansınlar.”
Kampanyanızda Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turda bitirilmesi için çalıştığınızı biliyoruz. Fakat, ikinci tura kalınırsa partinizin ve ittifakın gerek seçim güvenliği gerekse kampanya kapsamında stratejisi; atacağı adımlar şimdiden hazır mı? Yani ikinci tura kalırsa nasıl bir strateji değişikliğine gideceksiniz?
“Seçim ikinci tura kalmayacak. 86 milyon adına burdan söylemiş olayım. Ama velev ki kalırsa stratejimizde hiç bir değişiklik olmayacak. Aynı inanç ve kararlılıkla sahada vatandaşlarımızla buluşmaya devam edeceğiz.”
‘İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’ deniyor. İstanbul’da büyükşehir belediyesi yönetimini 25 yıldan sonra, ittifak halinde AK Parti’nin elinden aldığınız… genel seçimlerde de İstanbul’da birinci parti olur musunuz?
“Genel seçimlerde de İstanbul’da birinci parti olma gibi bir hedefimiz var. Örgütümüze bu hedefimizi açıkladık, bu benim için şaşırtıcı olmayacak. Bizler hedeflerimizi ortaya koyarken sahadan ve vatandaştan gelen geri bildirim, kamuoyu araştırmaları ile o günün fotoğraflarını görmek için derinlemesine analizler yapıyoruz. Bu analizlere baktığımda CHP’nin birinci parti olabileceğine dair bir fırsat aralığımız var. Ama bilimsel bir gerçek daha var, Türkiye’de seçmenin oy verme ve şekillenme zamanına baktığımızda seçmenin yaklaşık yüzde 20’si son iki ayda, yüzde 10’u son bir haftada, yüzde 5’i de son saatlerde karar veriyor. Eğer seçmen son anda oy verme eğilimini değiştirmezse birinci parti olarak çıkmak bizim için süpriz olmayacak. Ama şunu da belirteyim, İstanbul’da Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu rekor oy alacak.”
2019’dan beri Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve partinizin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz İstanbul’da… Ve iki büyükşehir belediye başkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
“İki büyükşehir belediye başkanımızın Cumhurbaşkanı yardımcılığını çok kıymetli buluyorum. Hele ki yardımcılarımızdan birinin kentsel yenilenme ile ilgili çalışmalarla görevlendirilmiş olmasını diğer cumhurbaşkanı yardımcımızın da kırsal kalkınma ile ilgili görevlendirilmiş olması 86 milyon adına ortaya çıkabilecek en iyi sonuç. Performanslarını da oldukça başarılı buluyoruz, sokaktaki vatandaş da verdikleri verginin kendilerine hizmet olarak döndüğünü düşünüyor. Hem de siyasi ve hukuksuz bir şekilde iktidar eliyle vatandaşa hizmet etmelerinin engellenmek istenmesine rağmen…”
Bu sistemde hala seçim hilesi yapma olanağı var mı? Bu konudaki endişeler yerli mi?
“Kazandıkları zaman demokrasi, kaybettikleri zaman darbe olarak nitelendiren bir anlayışın her şeyi yapma riski, niyetleri vardır. Bunun için ellerinden geleni yaparlar. Ama bunu yapamayacaklarını demokrasiye sahip çıkan bizler göstereceğiz. Onların yapacakları kötülüklerin sonu yoksa, bizlerin de yani demokrasiye inananların da aklının, azminin ve çalışkanlığının sonu yok. Vatandaşlarımızın endişelenmesi normal. Ama ömür boyu bu topraklarda endişe ile yaşamak yerine lütfen endişelerini kaygıya çevirip sandığa gitmemezlik yapmasınlar. Amaçları da bu, korku ortamı yaratarak demokrasiden ve de sandıktan uzaklaştırmak. Korku anlaşılır insana özgüdür ama korkaklık asla kabul edilemez. Hele ki gençlere ve geleceğe dair sorumluluğumuz varsa. Bizlere ve kendilerine güvensinleri hep beraber sandıklara sahip çıkacağız.”
Peki, seçim güvenliği konusunda sizi endişelendiren, eksik kalan bir nokta var mı?
“Seçim güvenliği ile ilgili hiç bir endişe ve eksik kalan nokta yok. Tek eksik vatandaşlarımızın kaygı nedeniyle sandığa gitmemesi olur. “
İktidarınızda, özü demokratikleşme gündemi olan Avrupa Birliği sürecinde ne tür adımlar/atılımlar beklenmeli? Geniş tabanlı muhalefet bloğuna liderlik eden CHP’nin, Türkiye’nin en büyük metropolü olan İstanbul kentinde il başkanısınız. Yapılan son araştırmalar Türk toplumunda AB üyelik hedefine desteğin yüzde 70’ler seviyesine çıktığı ve özellikle genç nüfusta bu oranın daha da yükseldiği görülüyor. İstanbul’da toplumsal taleplere bakarak sahada ne yönde gözlemler yapıyorsunuz?
“Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün bize koyduğu bir hedef var, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak. Avrupa Birliği’ne girmekle ilgili geçmişten bugüne bir devlet politikamız var. Ama AK Parti döneminde AB fasıllarını onlar istediği için yapmak aslında AB’ye girecek derecede demokratikleşmediğimizi ya da modernleşme sürecini kendimiz ihtiyaç duyduğu için yerine getiremediğimizi düşünüyorum. Biz onların talimatını beklemeden zaten bu toprakların ihtiyacı olduğu için hukukun üstünlüğünü yerine getireceğin, düşünce özgürlüğü olacak. Biz bunları yaptıktan sonra AB’ye girmek için değil, girecek koşulları oluşturduktan sonra süreci takip edeceğiz.”