Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra helikopterden atılan ve Servet Turgut’un hayatını kaybettiği, Osman Şiban’ın ağır yaralandığı olayın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen soruşturmada arpa boyu yol alınmadı. Soruşturmadaki gizlilik kararı 2 yıldır devam ederken, olayda askeri yetkililerin olması sürecin uzamasına yol açıyor. Mezopotamya Ajansı’nın (MA) ortaya çıkardığı belge ve görgü tanıklarının ifadelerine rağmen hukuki süreç işlemezken, davanın avukatı Baran Bilici, yaşanan olayın diğer davalar gibi cezasızlıkla sonuçlanacağını düşünüyor.
‘HAKİKATIN ÖNÜ KAPATILIYOR’
Bu olayın soruşturulması ile ilgili ne yapıldığına dair hiçbir bilgilerinin olmadığını söyleyen Bilici, “Gizlilik kararı bizim her anlamda dosyaya ulaşmamızı engelliyor. Daha önce soruşturma işlemlerini yürüten savcı ile görüştüğümüzde bize bilgi vermedi. Şu an hangi aşamada olduğuna dair hiçbir bilgimiz yok. Adli veya siyasi bir dava olduğu zaman savcılar çok hızlı bir şekilde soruşturma işlemi başlatıyor ve cezalandırma için hemen iddianameyi mahkemeye gönderiyor. Ama bu dosyanın iki yılda açılmamış olması bizce somut durumların ortaya çıkmaması içindir, çünkü haksız bir gerekçe sunuluyor bize. Hakikatin önünü kapatmak için bunu yaptıklarını iyi biliyoruz. Bu dosyada görgü tanıkları ve bilgiye dayalı deliller söz konusu. Yargı, şu ana kadar görgü tanıklarının bilgilerine başvurması gerekiyordu. Aradan süre geçtikçe görgü tanıkların verdiği bilgilerin dosyaya bir etkisi olmuyor artık. İki yıllık süre insan doğası gereği o bilgilerin tahrifata uğramasına neden oluyor” dedi.
CEZASIZLIK POLİTİKASI
Bölgede güvenlik güçlerinin fail olduğu dosyalarda sürekli cezasızlık politikasının devreye konulduğunu söyleyen Bilici, “Bu dosyada da cezasızlık politikasının zamana yayılmış şekli ile karşı karşıyayız. Daha önce ‘terörle mücadele hassasiyeti’ denilir ve askeri yetkililer için beraat kararı verilirdi. Şu an bu dosyayı da zamana yayarak karar veriyorlar. Bu durum, cezasızlığın farklı bir yöntemle önümüze koyulma biçimidir. Soruşturma ile ilgili tüm detaylar belli ve teknolojik cihazlarla birçok şey tespit edilmiş. Tüm bunlara rağmen dosyanın açılmaması ciddi bir mağduriyet ve adalete olan inancın sarsılmasına yol açıyor. Biz avukatlar bu duruma alışığız ama bir savcının ‘süreç devam ediyor’ rahatlığıyla yaklaşması kabul edilebilir bir durum değil” diye konuştu.
‘ASKERİ YETKİLİLERİN ORADA NE İŞİ VARDI?’
Helikopterden atıldıktan sonra kaldırıldığı Van Bölge Hastanesi’nde 17 gün sonra hayatını kaybeden Servet Turgut’un otopsisinin yapıldığı sırada askeri yetkililerin ATK önünde beklemesini değerlendiren Bilici, bu durumun suçu gizleme çabası olduğunu söyledi. Bilici, “Soruşturmayı yürüten savcının yeri değiştirildi. Yine soruşturma aşamasında, özellikle otopsi devam ederken bir kısım askeri yetkililerin gelip bahçede beklemesi de bizi endişelendirdi. Yani orada aile, savcı ve güvenlik var ama hiç alakası olmamasına rağmen askeri erkanın gelip otopsi sonucunu beklemesi de farklı bir durum ortaya çıkarıyor. Bu durum suçu gizleme, örtbas etme ya da adli makamlara gözdağı mıydı? Bilmiyoruz” diye konuştu.
‘SOYLU, TARAF OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU’
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Meclis’te yaptığı konuşma sırasında olay gününe ilişkin fotoğrafları göstererek, dosyada taraf olduğunu ortaya koyduğunu belirten Bilici, şöyle konuştu: “Avukatların ve ailenin dosyaya ulaşması mümkün değilken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dosyanın içeriğini paylaşması bize göre bu davaya olumsuz anlamda bir nitelik kazandırıldı. Meclis’te açıklanan o belgeler bir mesajdı. ‘Bilinsin ki biz bu dosyanın arkasındayız’ mesajı verildi. İçişleri Bakanı sürekli görüntülerin olduğunu söyledi ama Osman Şiban hakkında açılan örgüt üyeliği dosyasında hiçbir görüntünün olmadığını gördük. Tamamen manipülasyondu o açıklama ve bir nevi o mesaj verildi. İçişleri Bakanının o açıklamalarından sonra biz askeri yetkililerin yargılanacağını artık beklemiyoruz. 21’inci yüzyılda iki insanın helikopterden atıldığını ilişkin ciddi iddia ve anlatımlar var. En başta bunun açığa çıkarılması devletin kendisi için önemlidir. İktidar ve devletin diğer birimleri bu suçu ortaya çıkarmak zorundalar. Bu deliler ortaya konulmadan ve sorumlular cezalandırılmadan kamuoyunun vicdanı rahatlamayacaktır. Süreç uzatılmadan soruşturmanın sonuçlandırılması gerekiyor. Bize, ‘Biz dosyayı açmıyoruz, sürüncemede bırakıyoruz’ mesajı veriliyor. Mesajlar verildi, birileri farklı şeyler ima etti, üst düzey devlet yetkilileri bu dosyaya müdahil oldu. Bu anlamda beklentimiz, maalesef ki olumsuz bir beklentiye döndü.”
‘TEK TARAFLI GİZLİLİK KARARI VAR’
Ortada tek taraflı bir gizlilik kararının olduğunu söyleyen Bilici, şunları söyledi: “Tek taraflı dememizin nedeni ise dosyanın diğer tarafında İçişleri Bakanlığı’nın olmasıdır. Yani İçişleri Bakanı dosyayı götürüp Meclis’te paylaşabiliyor ama biz taraf olarak hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz. Bu gizlilik kararı maalesef sadece bizi bağlıyor. AYM, AİHM içtihatlarında devlet gözaltı işlemi yaptığı bir kişinin serbest bırakılma sürecine kadar o kişinin can güvenliğinden sorumludur. Vücudunda herhangi bir morarma ve çizik bile olsa devlet bunu izah etmek zorundadır. Bu dosyada bir insanın hayatını kaybetmesi durumu var. Devlet bunun izahını yapmalıdır. Valiliğin yaptığı gibi ‘kaçtı, düştü’ açıklamalarıyla değil en ince ayrıntısına kadar tespit edip soruşturma yapması gerekiyor. Bu ölüm olayına karışan kişilerin tespit edilmesi gerekiyor. Bir insan gözaltına alınıyor ve bize bir cenaze teslim ediliyor. Devlet o arada ne olduğunu açıklamak ve araştırmak zorundadır. Yargı da kimsenin etkisi altında kalmadan bu olayı araştırması gerekiyor.”
KAYNAK: MEZOPOTAMYA AJANSI – ADNAN BİLEN