Antakya’nın Ovakent köyü son depremlerde yerle bir olunca, ‘Küçük Afganistan’ olarak anılan köyün pek çok sakini her şeye sıfırdan başlamak zorunda kaldı.
“Bu acı sonsuza kadar benimle kalacak. Kızımın ölümünü ölene kadar atlatamayacağım. Bazen kaçmak ve tüm bunları geride bırakmak istiyorum ama yapamıyorum.”
Nihal Tokat son üç aydır her gün köydeki tenha mezarlığı ziyaret ediyor.
27 yaşındaki kızı ile 5 ve 11 yaşlarındaki iki torunu, yeni kazılmış diğer mezarların arasında yan yana gömülmüşler.
Aslen Afganistanlı olan Tokat gözyaşlarını tutamayarak “O bana çok yakındı” diyor, depremi unutamadığını söylüyor.
“Depremin olduğu gece yağmur yağıyordu. Her şeyimi kaybettim. En küçük kızım iki çocuğuyla birlikte öldü. Cesetleri [aynı gece] çıkardılar.”
Nihal kızının geride doldurulamaz bir boşluk bıraktığını söylüyor. Onlarca yıl boyunca inşa edilmiş bir hayat bir dakikadan kısa bir sürede altüst olmuş.
Başka yerde hayat kurmak
Ovakent, 40 yılı aşkın bir süredir Nihal’inki gibi binlerce aileye huzurlu bir yuva olmuş ve ‘Küçük Afganistan’ adıyla anılmaya başlamıştı.
Köyün pazar yerinde yürümek bana Afganistan’ın kuzeyindeki bir bölgeyi hatırlattı; insanlar Özbekçe konuşuyor, yaşlılar geleneksel kıyafetlerini giyiyor ve havada asılı taze ekmek kokusu beni anında kendi ülkeme götürüyordu.
Türk hükümeti buraya ilk olarak 1982 yılında, Afganistan’dan komşu Pakistan ve İran’a kaçan çoğu etnik Özbek ve Türkmen 182 aileyi yerleştirdi. Yavaş yavaş Afgan ailelere Türk vatandaşlığı verildi.
Nihal, Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal ettiğinde kaçan ailesiyle birlikte Ovakent’e gelmiş.
Kendisi burada evlenmiş, yedi çocuk büyütmüş, Türk vatandaşı olmuş, çocuklarını evlendirmişti.
“Burası bizim için Afganistan gibi. Afganistan’da nasıl yaşıyorsak burada da öyle yaşıyoruz” diyor Nihal. “Aynı yemekleri pişiriyoruz ve aynı Afgan sobalarımız var. Buradaki insanların çoğu Afganistanlı.”
Ovakent’teki geleneksel Afgan yaşam tarzı kısa sürede bir mıknatıs gibi başka birçok aileyi çekmişti.
Kırk yıl önce gelen Afganlar artık Türk vatandaşı ve Türk toplumunun bir parçası haline gelmişler.
Yakın zamanda gelenlerden bazılarına mülteci statüsü verildi, ama çok sayıda belgesiz Afgan da var ve hayatı yeniden kurmak onlar için daha zor.
Türk vatandaşları geçici barınma ve geçim için hükümetten mali destek alacaklar, ancak Ovakent’e yakın zamanda gelen ve mülteci olarak yaşayan Afganlar için gelecek daha da güvencesiz.
‘Oğlumuzu kurtardı ama kendisi öldü’
Zehra Çarizade de onlardan biri. Kocası ve yedi çocuğuyla üç yıl önce tehlikeli bir yolculuktan sonra Ovakent’e gelmişler.
“Çocuklarımın iyi bir geleceği olsun diye Afganistan’dan ayrıldık ” diyor 41 yaşındaki Zehra.
Deprem gecesi kocası engelli çocuklarını kurtarmak için enkazın altına geri dönmüş. Oğlunu kurtarmış ama kendi hayatını kaybetmiş.
“Şimdi kocam burada gömülü. Mezarını ziyaret edip ağlıyorum, içimi döküyorum” diyor.
Kocası gömüldüğünde Zehra yaraları için hastanede tedavi görüyordu. Kocasına son bir kez veda edememek ona büyük acı verse de, onu en çok endişelendiren şey geleceğin belirsizliği.
“En büyük endişem çocuklarımın çok küçük olması. En büyük oğlum engelli ve yürüyemiyor. Ona bakacak birine ihtiyacı var.”
‘Küçük Afganistan’daki hasarlı binalar yıkılıyor. Ağır kamyonlar ve buldozerler enkazı temizlerken bir zamanların sessiz köyü hareketlenmiş.
Bunlar, buradaki Afganların geri dönüş yaptığının işaretleri.
‘Normallik duygusu’
İslam Karaça da 1982’de ailesiyle birlikte Ovakent’e gelenlerden. Yıllar içinde köyde 60’tan fazla kişiye iş sağlayan bir tekstil fabrikası kurmuş. Ürünlerini Türkiye’nin yanı sıra Suriye ve Suudi Arabistan’a da gönderiyormuş.
Üç katlı fabrika tamamen yerle bir olmuş. Enkaz kaldırılmış, geriye boş bir arsa kalmış.
Kurtarabildiği tüm kalıntıları toplayan İslam, iki ay boyunca depremzedelere destek olmak için gönüllü çalışma yaptıktan sonra şimdi işini yeniden canlandırmaya odaklanmış.
“Fabrikanın kalıntılarının yıkılışını izledim; yılların emeğinin birkaç saat içinde gözlerinizin önünden silindiğini görmek gerçeküstüydü” diyor. “Bekleyince hiçbir şey olmuyor. İşimize devam etmeye karar verip buraya taşındık.”
Yüzünde bir gülümsemeyle, ürünlerine gelen talepten cesaret alıp iki kişiyle birlikte yeniden işe koyulduğunu söylüyor.
“Heyecanlıyım” diyor İslam. “Çalışmak istiyorsunuz. Bu insanların çalıştığını ve çıkan ürünü gördüğünüzde mutlu ve umutlu hissediyorsunuz. Bu bir normallik duygusu.”
İslam gibi köydeki diğer kişiler de hayatlarını yeniden kurmak için bir araya geliyor.
Nihal Tokat, yıkılan evinin önünde oturup enkaza bakarken geleceği düşünüyor.
Göz açıp kapayıncaya kadar her şeyini kaybedeceği hiç aklına gelmemişti. Ama ‘Küçük Afganistan’ın yeniden ayağa kalkışını görmek için Ovakent’te kalmaya kararlı.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE