Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı sanığı Levent Göktaş, “Yasa dışı bir emir vermedim. Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak bizim görev konseptlerimiz bellidir. Bunun dışında hiçbir hal ve şartta başka görevimiz yoktur” dedi.
Akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun, Ankara’da 18 Aralık 2002’de evinin önünde düzenlenen silahlı saldırı sonucu öldürülmesiyle ilgili davada altısı tutuklu, biri tutuksuz, üçü firari 10 sanığın, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edildi. Duruşmaya, tutuklu sanıklar emekli Albay Levent Göktaş, emekli Binbaşı Fikret Emek, emekli Yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu, Gökhan Nuri Bozkır ile eski istihbaratçı Enver Altaylı, Aydın Köstem ve tutuksuz sanık Mehmet Narin katıldı. Hablemitoğlu’nun ailesi de salonda hazır bulundu.
Göktaş: İddianamede tahmini cümleler var
Savunmasını yapan Levent Göktaş, uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şerefli bir subay olarak görev yaptığını, o dönem 180 takdirname ile 23 şerit rozet brövenin kendisine takdim edildiğini belirtti. Göktaş, şunları söyledi:
“Hakkımdaki iddialar somut delillere dayanmamaktadır. İddianamede, ‘düşünülmektedir’, ‘sanılmaktadır’, ‘buluşmaya gittiği zannedilmektedir’ gibi tahmin ifade eden cümleler kullanılmıştır. Birçok veri MİT tarafından verildiği için üzerinde ‘delil olarak kullanılamaz’ ibaresi olan ve MİT Kanunu gereği aslında adli merciler tarafından istenmesi bile mümkün olmayan, hatalı, uydurma ve nereden, nasıl elde edildiği asla belli olmayan verilerle suçlanmaya çalışılıyorum. Kendilerini hiç tanımadığım, aramızda bir kez dahi telefon irtibatı olmayan, yan yana gelmediğim kişiler tarafından beni hiç ilgilendirmeyen hatta hayatım boyunca bana en çok zarar veren ve 2009’da beni 5,5 yıl hapis yatıran FETÖ lehine bir amaç için azmettirdiğim iddia ediliyor. 2003 Mayıs’ın sonuna kadar hiç tanımadığım, birliğime hiç katılmamış, üstelik olay zamanı yurt dışında görevde olduğu kesin olan, aramızda hayatım boyunca bir kez dahi telefon görüşmesi olmayan bir subayla, ilişkilendiriliyorum. Adını bile söylemekten büyük üzüntü duyduğum bir suç için azmettirdiğimin düşünülmesi bile kahrediyor.”
Göktaş, asker kimliğinin yanı sıra aynı zamanda hukukçu da olduğunu, 2006’da avukatlık bürosu açtığını, 7 Ocak 2009’da bürosunun polisler tarafından arandığını ve savcı Zekeriya Öz tarafından sorgulanıp, Hâkim Ömer Diken tarafından tutuklandığını anlattı. Göktaş, “Ergenekon davasında 5 yıl 3 ay haksız yere hapis yattım. Hablemitoğlu cinayetiyle benim aramda bir bağ kurmak mümkün değil” görüşünü savundu.
Sanıklardan Nuri Gökhan Bozkır’ın beyanlarının iftara olduğunu öne süren Göktaş, şunları kaydetti:
“Bozkır ifadesinde cinayetin işlendiği dönem Kirazlıdere Kışlası’nda olduğumu söylüyor. Ancak biz 11 Kasım-2 Aralık 2002 arasında Oğulbey/Gölbaşı tesislerine taşındık. Taşınmamızın bittiği 2 Aralık’tan sonra da Kirazlıdere Kışlası’na, Eğitim Doktrin Komutanlığı birlikleri taşınmıştır. Yani 20 yıl önceki her şeyi, kendi üzerine giydiği kıyafetleri, Tarkan’ın giydiği kıyafetleri, arabanın patinaj yaptığını, trafik lambasının kırmızı yandığını, durakta iki kişiyi gördüğünü bile bugün olmuş gibi hatırlayan Nuri Gökhan Bozkır’ın, Kirazlıdere’de olmadığımızı, Oğulbey’de olduğumuzu hatırlamaması ifadesinin kurgu ve yalan olduğunun ispatıdır. Zaten kendisi de 19 Ekim 2022’de savcılığa verdiği dilekçede, 18 Aralık 2002’de Mumcuoğlu’nu arabayla olay yerine götürdüğünü, beklediğini ve sonrasında evine bıraktığına ilişkin tüm anlatımlarını yalanlamıştır. Ben hiç kimseye yasa dışı bir emir vermedim. Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak bizim görev konseptlerimiz bellidir; eğitim, atış, tatbikatlar ve terörle mücadeledir. Bunun dışında hiçbir hal ve şartta başka bir görevimiz yoktur.”