Anayasa Mahkemesi (AYM), Gülen cemaatine ait sohbetlere katılma ve kapatılan sendikalarda bulundukları için haklarında “örgüt üyeliği” iddiasıyla soruşturma açılan, tutuklanan ve hüküm verilen çok sayıda kişiyi yakından ilgilendiren emsal bir karara imza atmıştı. AYM, bu suçlamalarla ceza alan bir öğretmenin özel hayata saygı ve sendika haklarının ihlal edildiğine hükmetmişti.
AYM’nin sohbetlere katılmayı ve sendikaya üye olmayı suç sayan mahkeme kararı için hak ihlali vermesine hukukçu Ersan Şen’den değerlendirme geldi. Ersan Şen, yargı kararlarının artık “yumuşumaya bırakıldığını” söyledi.
Şen, “İlk tepkiler çok ağırdı. Yani neredeyse uçan kaçan herkes bu örgütle bağlantısı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı, yakalandı, tutuklandı. Bu süreç de o dönemde sertlik yerini artık 2023 tarihinde, yılında biraz yumuşamaya bıraktı. Yani hukukta tabi ya böyle farklılıklar olabilir mi derseniz. E olur” dedi.
Sendika üyeliği ile ilgili suçlamalara ilişkin ise Şen, “Yani siz insanları sendikaya üye olmaktan dolayı yargılamaya kalkarsanız, mahkum etmeye kalkarsanız biz bunun önünü alamayız” ifadelerini kullandı.
Şen, “Tekrar taşları yerine oturtmaya çalışıyor Anayasa Mahkemesi de Yargıtay da zannediyorum buna katkı sunuyor. Yakın zamanda tekrar söylüyorum, Anayasa Mahkemesi’nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin bu konuda daha net kararları olabilir” değerlendirmesinde de bulundu.
KEMAL UÇAR: GİDEN YILLAR GERİ GELECEK Mİ?
Avukat Kemal Uçar da, Ersan Şen’in değerlendirmeleri için, “Dini sohbetler, sendika kaydı, İçeriği tespit edilemeyen arama kaydı, SGK kaydı gibi saçma sapan delillerle yargılama olmaz dediğimizde ‘Fetö Ağzı’ ile konuşuyorsun diyenler nerede? Giden yıllar, kaybolan hayatlar geri gelecek mi?” diye sordu.
‘İLK TEPKİLER ÇOK AĞIRDI’
Ersan Şen’in AYM kararına ilişkin açıklamalarının tamamı şöyle:
“İki açıklaması var kararın nasıl Yargıtay’dan geçti diye. Bir sert zamanları vardı ülkenin. Bu dosya 2016 yılının dosyası. Yani sıcak temasın başladığı ve devam ettiği. 2017 yılında zaten süreç tamamlanmış, 2019 yılından da kesinleşmiş. Diyeceksiniz ki ya hoca hukukta böyle oluyor mu? Çifte standart, farklı uygulamalar, kararlar. E takdir edersiniz ki 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbeye teşebbüs, bu ülkenin üzerinden deyim yerindeyse silindir gibi geçti. Çok sert zamanlardı. İlk tepkiler çok ağırdı. Yani neredeyse uçan kaçan herkes bu örgütle bağlantısı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı, yakalandı, tutuklandı.
Bu süreç de o dönemde sertlik yerini artık 2023 tarihinde, yılında biraz yumuşamaya bıraktı. Yani hukukta tabi ya böyle farklılıklar olabilir mi derseniz. E olur. Çünkü insanız hepimiz. Yargı mensupları da o dönemler etkiliyor. Bu bir sendika üyeliği dediğim gibi anayasal bir hakka müdahaledir ve caydırıcı etki oluşturur. Yani siz insanları sendikaya üye olmaktan dolayı yargılamaya kalkarsanız, mahkum etmeye kalkarsanız biz bunun önünü alamayız. Çünkü Anayasa 51. Maddede sendikaya üye olabilme bir hak olarak kabul edilmiş ve HTS kayıtları yani içeriklerinin ne olduğu belli değil. Buradan da bundan caymamak gerekir. Ama dediğim gibi gözden kaçabiliyor veya hata yapılabiliyor veya o dönemin sertliği.
‘AYM TAŞLARI YERİNE OTURTMAYA ÇALIŞIYOR’
Tabii bu sertlik dediğim ifadeler bir hukukçu değerlendirmesi değil, vatandaş değerlendirmesi. Verilen karar yeni bir şey getirmiyor ortaya. Zaten bugün bu tür yargılamalarda dikkate alınması gereken husus. Yani birisi birisine efendim işte bu örgüte üye dedi diye veya sendikaya üye oldun diye veya içeriği belli olmayan konuşmalar yaptınız diye insanların elbette suçlamamak lazım. Ama dediğim gibi 15 Temmuz 2016 tarihindeki o süreç ve sonrası çok sertti ve ciddi sorunlar da yaşandı. Tekrar taşları yerine oturtmaya çalışıyor Anayasa Mahkemesi de Yargıtay da zannediyorum buna katkı sunuyor. Yakın zamanda tekrar söylüyorum, Anayasa Mahkemesi’nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin bu konuda daha net kararları olabilir.”