Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, adalet vurgusu yaptığı konuşmasında, “Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen bir devlet, tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkûmdur” dedi.
Dolmabahçe Sarayı’nda İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı Açılış Kongresi düzenlendi.
Konferansın açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle şunları söyledi:
“Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir”
“Devletin görevi hepsi eşit haklara sahip vatandaşlarına güvenlikten temel ihtiyaçların karşılanmasına her alanda birinci sınıf hizmet vermektir. Hiç şüphesiz devlet de kendi içinde bir güçler dengesine sahiptir.
Demokratik sistemin omurgasını oluşturan erkler arasında çekişme, çatışma, ve ya yıkıcı rekabet yaşanması halindeyse bunun zararını toplum görmektedir. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki denge kadar bunların her birinin kendi içindeki uyumu da önemlidir.
Adalet hizmetlerinin sunumunda ideolojik taassuba ve bürokratik oligarşiye asla yer olmamalıdır. Adalet sadece mülkün temeli değildir aynı zamanda devlet mimarisini bir arada tutan kilit taşıdır.
Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, gelişir, güçlenir, büyür. Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen bir devlet, tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur.
“Yargıda birliği temin ve tesis ettik”
Türkiye olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında, son 20 yılda bilhassa adalet hizmetlerinin kalitesini artıracak pek çok adım attık. Sivil yargı askeri yargı ayrımını ortadan kaldırarak yargıda birliği temin ve tesis ettik. UYAP’ı hayata geçirerek teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yargının hizmetine sunduk. Uzlaştırmacılık ve arabuluculuk sistemlerini kurarak taraflara kolaylık getiren alternatif çözüm yollarını uygulamaya koyduk. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru imkanı, lekelenmeme hakkı, kamu denetçiliği kurumu, Türkiye insan hakları kurumu, kişisel verileri koruma kurumu gibi pek çok reformu hayata geçirdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek tarihimizde ilk defa güçler ayrılığı ilkesini tam manasıyla ülkemizde tesis ettik” dedi.
Adalet hizmetleri ve insan hakları başlıkları altında yapılanlar, ne kadar büyük olursa olsun hiçbir zaman yeterli değildir. Hayatın sürekli değiştiği, değişimin beraberinde yeni sorunlar ürettiği bir iklimde, hukuk sisteminin bunun dışında kalması düşünülemez. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan siyasetçiler olarak biz de meseleye böyle bakıyor, mevzuatımızı sürekli geliştiriyoruz.
“Yunanistan’ın şımarıklığına tepki gösterilmiyor”
Müslümanlara yönelik arızi bakış açısının ürünü kin ve nefret dalgalarının olumsuz etkisi hemen yanı başımızda bugün de devam ediyor. Batı komşumuz Yunanistan’ın göçmenlere karşı sergilediği tavır artık vahşet boyutuna varmıştır. Mülteci botlarının denizin ortasında batırılmasında göçmenlerin işkence edilerek ve sorularak geri itilmesine varan zulümlere her gün bir yenisi ekleniyor. Yunanistan’ın bu şımarıklığına ve zalimliğine batı ülkeleri kayda değer bir tepki de göstermiyor. Sınır hattın ve nazi kamplarını andıran mülteci barınaklarından yansıyan görüntüler karşısında sürdürülen aymazlık hepimizi derinden üzüyor.
Benzer bir tavra terörizmle mücadele konusunda da şahit oluyoruz. Suriyeli, Iraklı, Afrikalı göçmenlere kapı duvar olan kurumlar, sıra PKK’lı ve FETÖ’cü teröristlere gelince olabildiğince hoş görülü davranıyor. 15 Temmuz Gecesi 250 vatandaşımızı şehit eden darbeciler bugün birçok Avrupa ülkesinde ellerini kollarını sallayarak özgürce gezebiliyor.
“FETÖ ele başının malikanesinin kapısını çalan olmadı”
Verdiğimiz klasörler, bütün bu klasör dolusu belge ortada ama barındığı ülkenin güvenlik birimlerinden FETÖ ele başının malikanesinin kapısını çalan hala olmadı. Türkiye’nin 252 evladını şehit verdiği darbe teşebbüsü sonrasında attığı hukuki adımları eleştirenlerin bugün darbe söylentileri karşısında aldığı sert tedbirleri hepimiz görüyoruz.”