Yedi yılın ardından, UNESCO Dünya Miras Merkezi / ICOMOS Reaktif Gözlem Misyonu ilk defa 28 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Diyarbakır’ı ziyaret etti ve Dünya Miras Alanı ve Tampon Bölgeleri ile Kentsel Sit Alanında incelemeler bulundu.
Kentte beş gün kalan heyet, bazı sivil toplum kuruluşları (STK) temsilcileri ve muhtarlarla bir toplantı yaptı.
Bu görüşmede STK temsilcileri, Sur ve Hevsel Bahçeleriyle ilgili UNESCO’ya kapsamlı bir rapor sundu.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed il Koordinasyon Kurulu, raporun içeriğine ve yapılan görüşmeye dair Çarşamba günü bir basın açıklaması yaptı.
Diyarbakır Mimarlar Odası Eş Başkanı Ferit Karaman’ın yaptığı açıklamada, Sur’da yıkımın yaşandığı Cevatpaşa, Savaş, Hasırlı, Cemal Yılmaz, Fatihpaşa ve Dabanoğlu mahalle muhtarları ve uzmanlıkları gereği alanın korunması için mücadele eden birçok meslek odası, baro ve ekoloji derneğinin UNESCO toplantısına davet edilmediğini söyledi.
Surların ve Hevsel Bahçelerinin Dünya Miras Listesi”ne alınmasından sonra 26 bin 84 nüfuslu altı mahallede “kent savaşları’’ olarak niteledikleri çatışmaların yaşandığını hatırlatan Karaman, çatışmalarda altı mahallede büyük bir yıkımın yaşandığını, yıkılan binlerce evin yerine sadece 550 civarında yeni ticari yapı inşa edildiğini söyledi ve bütün süreçlerde hak sahiplerinin büyük mağduriyetler yaşadığını savundu.
BBC Türkçe‘nin konuştuğu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise iddiaları reddetti.
‘Çatışmalı süreçte ve sonrasında UNESCO sessizliğini bozmadı’
Çatışmalı süreçte ve sonrasında, UNESCO’yla birçok defa iletişim kurmaya çalıştıklarını belirten Karaman, tarihi dokudaki tahribatı, yeni yapıların kentsel sit alanı kurallarına uygun yapılmadığı yönündeki eleştirileri merkeze alan birçok rapor gönderdiklerini belirtti ve ‘’UNESCO Sur’daki kent kırım karşısında sessizliğini bozmadı’’ diye konuştu.
“Kamu idareleri kültürel miras alanında geri dönüşü imkansız, sayısız tahribata sebep olmuştur. Bu tahribatları yaparken kanun, yönetmelik, ilke kararları vb. mevzuatlara uymayarak suç işlemiş; mülkiyet hakkını, yaşam hakkını görmezden gelerek, emir ve talimatlarla işlem yapmıştır” diyen Karaman, “rant odaklı yöntemler” tercih edildiğini, alanın “yandaşlara ve sermayeye peşkeş çekildiğini” öne sürdü.
‘Sur sakinlerinin mülkiyet hakkı gasp edildi’
Karaman, Suriçi sakinlerinin mülkiyet hakkının gasp edilerek birçoğunun haklarının verilmediğini, zorunlu göçe maruz kalanların güncel yaşamlarını sürdürmeleri için destekleyici çalışmaların yeterince yapılmadığını ve kayyumlarla beraber halkın kaderine terk edildiğini öne sürdü.
Yıkılan binlerce yapının yerine sadece 550 civarında yapı inşa edildiğini belirten Karaman, bazılarının hak sahiplerine verilmediğini, mülkiyet hakkı yok sayılarak bunların dernek ve kurumlara tahsis edildiğini, tapu belgesi olmasına rağmen ticari yapıların hak sahiplerine verilmediğini, idare tarafından belirli firmalara kiralandığını iddia etti.
Raporda ayrıca mülkiyeti vatandaşa ait olan tescilli yapıların restorasyon harcamaların mülk sahiplerinden tahsil edileceği iddiasına da yer verildi.
Bakanlık: Hak sahiplerine konut verildi, derneklere konut kiralamadık
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise TMMOB’un iddialarına karşı çıkıyor.
BBC Türkçe’nin Bakanlıktan görüştüğü bir yetkili, hak sahiplerinden talepte bulunan vatandaşlara 2 bin 254 adet TOKİ konutu verildiğini, inşa edilen 486 konutun sahiplerine teslim edildiğini söyledi.
“3 bin 223 kişiye de 250 milyon TL ödeme yapıldı, Sur Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma Vakfınca 17 milyon TL eşya yardımı ile 98 Milyon TL kira yardımı gerçekleşti. Zarar gören yapıların yerine 506 konut, 122 iş yeri, 9 butik otel inşa edildi.
“İddiaların aksine tüm konutlar hak sahiplerine sunuldu. Yapımı tamamlanan 506 konuttan 480’i kura yöntemi ile hak sahiplerine verildi. Bu konutların sözleşmeleri imzalanarak hak sahiplerine teslimi yapıldı. Tarafımızca herhangi bir derneğe konut kiralanmadı ancak hak sahipleri arasında konutlarını teslim aldıktan sonra kiraya verenler oldu.”
TMMOB: İnsansızlaştırma politikası
Alanda bulunan tescilli iki okul binasının, emniyet ve kaymakamlık binası olarak kullanıldığını belirten Diyarbakır Mimarlar Odası Eş Başkanı Ferit Karaman, yakın çevrede yeni eğitim yapıları inşa edilmediğin belirtilerek alanın insansızlaştırılmaya çalışıldığını belirtti.
UNESCO’ya sundukları raporda Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde gerçekleştirilen ‘kentsel dönüşüm’ süreçlerine de değindiklerini belirten Karaman, yıkım kararı alınan 148 yapı ile birlikte özgün sokak dokusunun yok olacağını savundu.
Kentsel Sit Alanı’ndaki yıkımın neredeyse tamamının “savaştan sonra iş makineleriyle yapıldığını” aktaran Karaman, tescilli ve tescile değer yapı parsellerine ekilen çim ve çok yıllık köklü bitkilerin arkeolojik katmanlara zarar vereceğini söyledi:
“Kentsel Sit Alanı başta olmak üzere, Fiskaya Millet Bahçesi, Ben u Sen Peyzaj Düzenlemesi, Hz. Süleyman Camii Park Düzenlemesi, alt yapı çalışmaları, yıkım çalışmaları gibi bütün uygulamaların ağır iş makineleri ile yapılan kontrolsüz derin kazıların arkeolojik katmanlara zarar verilerek yapıldığı, kentin tarihsel derinliğine ışık tutacak arkeolojik verilerin yok edildiği bilgilerini de rapora ekledik.”
Hevsel ve On Gözlü Köprü çevresindeki kaçak yapılaşma
Karaman, doğu surlarının hemen altında, Sur Koruma Bandı içerisinde ve Dünya Miras alanı sınırlarına inşa edilen Millet Bahçesi proje ve uygulamalarının Koruma Kurulu onayı olmadan yapıldığını öne sürdü.
On Gözlü Köprü ve Hevsel Bahçelerinde plansız, denetimsiz kaçak yapılaşmaların arttığını belirten Karaman, Dicle Vadisi rekreasyon alanındaki düzenlemelerin kanuna aykırı yapıldığını iddia etti.
Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava ile yapılan bu düzenlemenin mahkemece kaçak olduğunun karara bağlandığını belirten Karaman, aykırılığın giderilmesine dair bugüne kadar herhangi bir işlemin yapılmadığını ekledi.
Tarihi taşların satıldığı iddiası
Taş, sütun, sütun başlığı, kaide vb. birçok nitelikli yapı öğesinin korunmadan, ayrıştırılmadan hafriyatlarla beraber miras listesindeki Hevsel Bahçeleri’ne döküldüğünü söyleyen Karaman, birçok nitelikli yapı öğesinin ve yapılara ait taşların alanda çalışma yürütenlerce ve yetkililerce çalınarak satıldığını ileri sürdü.
Sit alanı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile TOKİ idaresine devredildi.
Karaman, bu idarelerin ilgili alanda yetkin olmadığını, teknik yeterlilikleri olmadan modern yapı yöntemleriyle alanda çalışma yürütüldüğünü, turizm ve ticaret amaçlı bir planlamayla müdahale edildiğini savundu.
Bakanlık: Herhangi bir çalınma olmadı
TMMOB’un bu iddiasını sorduğumuz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilisi ise alanda yapılan tüm uygulamalar ve projeler için Kültür Varlıkları Koruma Kurulu onayı alındığını belirtti, onaysız hiçbir proje ve imalatın bulunmadığını söyledi:
“Alanda terörden zarar gören yapıların enkazı Dicle Üniversitesi kampüs alanında depolanmıştır. Tescilli yapılara ait taşlar o yapıların avlularına alınmış ve restorasyonlarda kullanılmıştır. Teröristlerin alana el yapımı patlayıcı (EYP) döşemeleri nedeniyle çalışmalar önce patlayıcı kontrollü olarak yürütülmüştür.
“Söz konusu alanda bulunan herhangi bir taş, sütun ve benzeri tarihi mirasımıza yönelik çalınma olayları yaşanmamıştır.”
‘Hevsel Bahçeleri’nde geleneksel tarım ve yaban hayatı yok oluyor’
Suriçi’nin ‘insansızlaştırılmasına’ bağlı olarak miras alanlarından olan Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanında ekim işlerini yapacak insan kalmadığı söyleyen Karaman, özgün bitki türlerinin ve geleneksel yetiştiriciliğin yok olma tehlikesi altında olduğu vurguladı.
Koruma tedbirlerinin alınmaması ve tahribatlara bağlı olarak Dicle Nehri ve Hevsel Bahçelerindeki fauna ve floranın yok olma tehdidi altında olduğunu söyleyen Karaman, sazlık ve bataklıkların tahrip olduğunu, birçok canlının yaşam alanının yok edildiğini; endemik türler ve yaban hayatın da olumsuz etkilendiğini ifade etti.
Diyarbakır Mimarlar Odası Eş Başkanı Ferit Karaman, “kentsel dönüşüm, yeniden yapım ve ‘tarihi yeniden inşa ediyoruz’” gibi söylemlerle yapılanların bir kentsel müdahale olduğunu, siyasi saikler ile kararlar alındığını savundu.
Bu uygulamaların kent kimliğine ve hafızasına, sosyolojik ve demografik yapısına bir saldırı olarak gördüklerini ifade eden Karaman şöyle devam etti:
“Tanıklık ettiğimiz ve mücadele yürüttüğümüz 7 yıllık bu sürecin sonunda görüyoruz ki devlet kurumları kendilerine ait olmayan bir tarihi, kültürü ve mirası yok etmek için bütün imkanlarını seferber ediyor ve kurum yetkilileri alanın Dünya Miras Listesi’nden çıkarılması için her türlü aykırılığa, tahribata, yıkıma imza atıyor.”
Bakanlık: Kanuna aykırı bir uygulama yok
Dicle Vadisi rekreasyon alanında yapılan peyzaj düzenlemesiyle ilgili de sorularımızı yanıtlayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilisi, “Kanuna ve yönetmeliklere aykırı bir uygulama yoktur” dedi.
Ayrıca alanda bulunan tüm sivil mimari yapıların röleve, restitüsyon, restorasyon projelerinin kurul onayı aldığını, restorasyon imalatlarına onaydan sonra başlandığını ifade etti.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilisinin verdiği bilgilere göre Sur’da restorasyonu tamamlanan anıtsal eserler ise şunlar:
- Kurşunlu Cami,
- Hasırlı Mescidi,
- Surp Giragos Kilisesi,
- Keldani Kilisesi,
- Protestan Kilisesi,
- Sur Kaymakamlığı olarak hizmete sokulan Süleyman Nazif Okulu,
- Kadı Cami,
- Şeyh Matar Cami,
- Arap Şeyh Cami,
- Hüsrev Paşa Cami,
- Paşa Hamamı,
- Çardaklı Hamamı.
Yetkili, Diyarbakır Surları ve Burçları’nın restorasyon çalışmalarının da bakanlığın sağladığı finansman ile devam ettiğini söyledi.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – HATİCE KAMER