
Zaten kırtasiye harcamalarıyla beli bükülen veliler şimdi de çocuklarının yıl boyu beslenme masraflarını nasıl karşılayacağını düşünüyor.
Konuştuğumuz bir anne çocuğunun ihtiyaçları için yüzüğünü satmak zorunda kaldığını belirtirken, bir babaysa “Ben çocuklarımı evde bile doğru düzgün sağlıklı besleyemiyorum ki okul beslenmesine koyayım. Bir baba için bu ne kadar ağır bir şey biliyor musunuz? O beslenmeye koyabileceğim helal lokma sadece kuru ekmek” dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre ağustosta yıllık enflasyon yüzde 80,21’e yükselmişti. Gıda enflasyonuysa üç hanede. Enflasyon Araştırma Grubu’ysa (ENAG) 12 aylık enflasyonu yüzde 181 olarak açıklanmıştı.
Türkiye’de açlık sınırı 6 bin lirayı, yoksulluk sınırıysa 20 bin lirayı aştı. Tüketici Hakları Derneği’nin (THD) hesabına göre Türkiye’nin yüzde 45,2’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği’nin (ÖVDER) araştırmasına göre Türkiye’de her dört çocuktan biri okula aç gidiyor.
Bu kapsamda her öğrenciye ücretsiz bir öğün yemek verilmesini talep eden bir kampanya başlattılar.
Diken’den Ayşegül Kasap, neredeyse ülkenin yarısının yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye’de sokağın nabzını tuttu, alışverişteki velilerle konuştu. Çocukların beslenme çantalarını nasıl dolduracaklarını sordu.
‘Kredi çekerek tamamlamaya çalıştık’
Evlerine sadece ayda 5 bin 500 lira giren bir anne şunları söyledi: “Sadece eşim çalışıyor. O da asgari ücret alıyor. Üç cocuğum var. İkisi okula gidiyor. Kitabıydı, defteriydi ateş pahası zaten. Her şey neredeyse yüzde 200’den fazla zamlanmış. Kredi çekerek tamamlaya çalıştık okul ihtiyaçlarını. Ama beslenme için ne yapacağım bilemiyorum. Koca bir yıldan bahsediyoruz. Geçen yıl salatalık, domates ve ekmek koyabildim çantalarına sadece. Et, tavuk zaten mümkün değil. Evde ne kadar pişirebiliyorum ki bir de beslenmelerine koyayım? Kantinden bir şeyler alması için harçlık vermemiz mümkün değil. Karşılayamayız, çok pahalı. Etraftaki lokantalar deseniz onlar da öyle.”
‘Yüzüğümü sattım’
Memur bir anneyse şöyle konuştu: “Çocuğumun okul ihtiyaçlarını karşılamak için yüzüğümü sattım. 2 bin lira kırtasiye masrafı tuttu. Önümüzde koca bir sene var ne yapacağım bilmiyorum. Sağlık Bakanlığı sağlıklı beslenme diyor. Nasıl olacak bu? Ben kara kara düşünüyorum her gün beslenme çantasını nasıl dolduracağım diye. Temel gıdaların fiyatları ortada. Ekmek 5 lira, domates aldım dün kilosu 12 lira. Lafa gelince sosyal devletiz diyorlar. Bizden geçti zaten biz göremedik ‘sosyal devletin’ faydalarını. Bari çocuklarımız görsün. Hele ki her şeyin ateş pahası olduğu bu günlerde.“
‘Kuru ekmek koyacak’
Nefes nefese kalmış işçi bir babaysa öğrencilere bedava yemek verilmesi için bir bütçe oluşturulmasını istedi: “Şimdi seçim döneminde girdik. Oralarda yapacakları gereksiz harcamaları bütçe oluşturup bu çocuklara ücretsiz bir öğün yemek sağlasınlar. Haberlerde gördüm cumhurbaşkanı insanlar mitingine gelsinler diye 250 lira dağıtıyormuş. O paraları kendi ikballeri için çarçur edeceklerine bu yavruların karınlarını doyursunlar. Benim çocuğuma verecek bir tost param bile yok. Annesi beslenmelerine kuru ekmek koyacak. Yok çünkü. Yol masrafı, kırtasiye masrafı… Sadece beslenme yok ki. Elektriğe doğalgaza gelen zamları gördünüz. Her şeye zam, zam, zam! Ama benim maaşıma aynı oranda zam yok. Nasıl yetişeyim? Ben çocuklarımı evde bile doğru düzgün sağlıklı besleyemiyorum ki okul beslenmesine koyayım. Bir baba için bu ne kadar ağır bir şey biliyor musunuz? O beslenmeye koyabileceğim helal lokma sadece kuru ekmek.”
‘Herkes uyuduktan sonra ağladım’
Ayda 7 bin lira kazandığını söyleyen bir babaysa şunları söyledi: “Dün gece herkes uyuduktan sonra ağladım. Çocuklarımın kırtasiye ihtiyaçlarını bile tamamlayamadım. Bazıları bir dahaki aya kaldı. Cebimde sadece iki gün onlara sandviç alabilecek param kaldı. Sonraki günler? Bu çocuklar gelişme çağında. Beslenme çok önemli. Sütünü, etini, yumurtasını yemesi gerekiyor. Nasıl olacak? Etin kilosu ortada, yumurtanın fiyatı ortada. Önümüz kış, doğalgaza fahiş zam geldi yine. Kira fiyatları desen aldı gitti. Bir bütün olarak baktığında geçinemiyoruz zaten. Bu çocukların yol masrafları da var. Kürsülerden ‘Sabredin’ demesi kolay. Benim yavrum okulda kantinden canının çektiğini alamazken ben nasıl rahat uyuyayım geceleri?“
‘Tuzlu çubukla geçiriyorum’
Bir lise öğrencisiyle karşılaştık. Okul arasında yemek meselesini ne yaptığını sorduk. Yanıtı şu oldu: “Tuzlu çubukla geçiriyorum. Kantinden bir şey almam mümkün değil. Ancak ayda bir kere alabilirsem alıyorum. Açıkçası canım çekmesin diye de çok inmiyorum kantine. Beyaz yakaların öğlenleri öğrenci menüsü yediği bir dönemdeyiz. Biz nasıl doğru düzgün yiyelim. Lokantalara giden beyaz yakalara bakıyoruz, bir çorba çokça ekmekle öğünü geçiriyorlar. Üzülüyorum tabii. Ama aileme çaktırmıyorum, üzülsünler istemiyorum. Zaten bir ayı ucu ucuna denk getirebiliyorlar.”
KAYNAK: DİKEN – AYŞEGÜL KASAP
















